2019’da yapılacak 3 seçim Türkiye’nin önümüzdeki dönemdeki 10 yılını belirleyecek. Üstelik Cumhuriyetin 100. Yılına bu seçimlerde oluşacak yeni yapılanma ile gireceğiz. Aynı yıl içerisinde Cumhurbaşkanlığı seçimlerinin yanı sıra belediye ve milletvekili seçimleri de yapılacak.

Seçimlere iki yıla yakın bir zaman var. Dolayısıyla süre uzun. Demirel’in deyimi ile siyasette 24 saatte bile çok uzun iken, şimdiden net bir şey söylemek olası değil. Ancak yine de bugünkü verilerin ışığında Cumhurbaşkanlığı için olası adayları değerlendirelim.

AK Parti’nin adayı Tayyip Erdoğan. Buna şüphe yok. Aynı durum İYİ Parti için de geçerli. Oranın da adayı Meral Akşener. CHP’de ise durum karışık. Genel Başkan Kılıçdaroğlu’nun aday olmayacağı belirtiliyor. 2014 cumhurbaşkanlığı seçimlerinde CHP’nin MHP’nin adayı Ekmeleddinİhsanoğlu’nu aday göstereceğini tahmin etmiş ve şunları yazmıştım:

“AKP’nin adayı olağanüstü bir değişiklik olmazsa Tayyip Erdoğan.

CHP’de durum kesin değil. İlk başta adı geçen isim, Yılmaz Büyükerşen. Partinin yaptırdığı anketlerde de ilk sıralarda adı çıkıyor. Bir önceki yazımda da değindiğim gibi bir diğer aday da Hikmet Çetin… CHP’de o kadar çok isim dile getiriliyor, partiye o kadar çok isim öneriliyor ki… İsim çeşitliğinin ne kadar çok olduğunu belirtmek için Ekmeleddin İhsanoğlu’nu anmak isterim. Sanırım ne demek istediğimi daha net anlayabilirsiniz. Partide ciddi olarak tartışılan bir konu sağ seçmenden oy almak. O nedenle çatı adayı ya da sağ kökenli aday da olasılıklardan biri…”

MHP’nin adayını taktiksel olarak CHP’nin göstermesi ve adayın çatı aday olması o dönemde ciddi olarak tartışılmıştı. İhsanoğlu’nun aday yapılmasında Erdoğan sonrasında Ortadoğu ülkeleriyle ilişkileri düzeltme ve özellikle de oradan sermaye/sıcak para akımının devamını sağlama isteği de muhtemelen etkili olmuştu.

2019 için CHP adayının İlhan Kesici olacağı dile getiriliyor. Abdülatif Şener ismini dile getiren de var. CHP’nin son yıllarda izlediği politikalar incelendiğinde, İlhan Kesici’nin ismini daha akla yatkın geliyor… Ancak Kesici’nin adaylığının toplumsal karşılığı olmayabilir. Üstelik parti tabanında kabul de görmeyebilir. İkinci Ekmeleddin İhsanoğlu vakası ile karşı karşıya kalabilme ihtimalini yabana atmamak gerekir.

Her ne kadar CHP yöneticileri Meral Akşener’in kurduğu partinin toplumda çok da karşılığının olmayacağını, sadece “seyircisinin bol olduğunu”, “köpük” bir hareket olduğunu söyleseler de yanılma ihtimalleri yüksek gibi görünüyor.

İYİ Parti’nin kurulmasının ardından yapılan ilk anket çalışmasını Gezici adlı firma yaptı. Buna göre, İYİ Parti’nin katılmadığı bir erken genel seçim olması durumunda ise katılımcıların oy dağılımı şöyledir:

AK Parti  %  47,1

CHP % 26,8

MHP % 13,5

HDP % 9,8

Dolayısıyla önceki seçimlerden çok farklı bir tablo gözlemlenmemektedir. Ancak, İYİ Parti’nin katılımıyla tablo bazı değişiklikler meydana gelmektedir:

 AK Parti % 43,8

İYİ Parti % 19,5

CHP % 18,5

MHP %  8,8

HDP % 7

Eğer bu anket çalışmasının doğru olarak seçmen eğilimlerini yansıttığını varsayarsak İYİ Parti’nin tüm parti tabanlarından oy aldığı ve ama en çok CHP ve MHP tabanından oy aldığı düşünülebilir.

Kasım 2019’da yapılması öngörülen cumhurbaşkanlığı seçiminde parti liderlerinin aday olması durumunda ise söz konusu anket çalışmasına göre oy dağılımının şöyle olduğu görülmektedir:

Tayyip Erdoğan % 47,8

Meral Akşener % 38

Kemal Kılıçdaroğlu % 14,9

Anket çalışmasının bir başka ilginç verisi ise, olası bir seçimde İYİ Parti’ye oy vermesi muhtemelen % 19,5’lik seçmenin dışında diğer partilere oy verecek seçmene oy vereceğiniz ikinci parti hangisi olur sorusuna verilen yanıt % 18 oranında İYİ Parti… Bu İYİ Parti’nin büyüyebilme potansiyelini göstermesi bakımından son derece önemli. CHP ise tam da bu nedenle büyüyemiyor. Çünkü kendi seçmeni dışında diğer bir parti seçmen tabanının oy verebileceği ikinci bir parti olarak tanımlanmıyor. Bu nedenle de kemikleşmiş kendi tabanı dışında bir başka parti tabanından oy alamıyor. Örneğin AK Parti’nin başarısının sırrının bir nedeni de bu. Kendi tabanı dışında AK Parti, hem HDP ve hem de MHP tabanından oy alabilecek bir yapıya sahip. Dolayısıyla ve sonuç olarak % 19,5’luk kendi oyu ve olası bir % 18’lik ikinci parti olarak tanımlanması açısından % 37,5’luk bir potansiyeli barındırıyor. Bu oran Akşener’in cumhurbaşkanlığı seçimlerindeki % 38’lik oranla da örtüşüyor.

Yeni kurulan bir partinin lideri ile Erdoğan arasında oy farkının % 10 olması, bugün açısından hiç de abartılacak bir oy farkı değil. Kapatılmayacak bir miktar gibi görünmüyor. AK Parti’deki hareketliliği bu noktada anlamlı ve manidar bulmak gerek. Benzer anket çalışmalarını AK Parti de yaptırıyor olsa gerek.

Akşener’in ve partisinin bu noktada iyi bir başlangıç yaptığı öngörülebilir.

CHP açısından durumunun tehlikeli olduğunu söylemek gerekir. Olası bir seçimde İYİ Parti’nin ardına düşme ve ana muhalefet partisi vasfını yitirme olasılığını taşıdığını söylemek isterim. 2014’teki sürecin/hatanın tekrarı CHP açısından çok yıpratıcı olabilir. Ancak yine de CHP geçmişte olduğu üzere küllerinden yeniden doğabilecek bir potansiyele de sahip. Yeter ki kendini ve politikalarını yenileyebilsin…

Kasım 2019’daki CB seçimlerinde seçim ilk turda Erdoğan lehine sonuçlanmazsa ve Akşener ile ikinci tura kalırsa çok renkli ve hareketli bir yarış olacağını ve Akşener’in Erdoğan’ı zorlayabileceğini öngörülebilir. Bu nedenle Erdoğan seçimi ilk turda kazanmak isteyecektir. Burada karanlıkta kalan nokta MHP’nin tavrı olacaktır. Yerel, milletvekili ve CB seçimlerinde MHP, AK Parti ile kurumsal bir işbirliğine yönelir mi? Bekleyip göreceğiz. Süreçte belirleyici olacak unsurlardan biri de AK Parti’nin İYİ Parti’ye ne kadar oy kaybedeceği meselesi de vardır.

Siyaset çalışan bir tarihçi olarak gelişmeleri ve süreci keyifle/merakla izleyeceğimi söylemek isterim.