Sokakları, kaldırım taşları: ''Ben Ankara'yım.'' ''Ben Kuva-yi Milliyeyim.'' '' Ben Kurtuluş Savaşıyım.''

''Ben Mustafa Kemal Atatürk'üm.'' diye bağıran, her noktası cumhuriyet olan başkent güzel Ankara...

Her ikisi de öğretmen olan annem ve babam bizlerin eğitimi için Malatya'dan ayrılıp Ankara'ya yerleşmişlerdi.

Yüksek öğrenimimi orada tamamladım. Bulunduğum yıllar içinde Ankara'nın başka bir kültür, başka bir kent olduğunu gördüm ve yaşadım.

Atatürk'ün ilmek ilmek dokuduğu, yoktan modern bir kent yarattığı bu kentin bulvarları, caddeleri, parkları her noktası buram buram Atatürk'ü hatırlatırdı bana.

O'nun Anıttepe'den çakmak çakmak gözleriyle masmavi cumhuriyetimizi hep izlediğini ve kolladığını düşünürdüm.

Yürüdüğüm yollar, bastığım taşlar sanki: ''Ben  Türkiye'nin kalbiyim, ben başkentim'' der gibi gelirdi.

Geceleri ışıklar içindeki muhteşem Anıtkabir'i gören evimizden  O'nu seyretmeden, O'na dua etmeden yatmazdım.

Yıllar sonra O'nun anısını akılları sıra unutturmak için Ankara'ya yapmadıkları fenalık ve yıkım kalmadı. Oysa ki, Mustafa Kemal Atatürk ile uğraşmak, hedef saptırmaktı, gündem değiştirmekti. Gündem değiştirilirken yeni bir rant sorunu, yeni bir hukuksuzluk ve haksızlık da halledilmiş oluyordu!..

Aslında O'nun asla itibarsızlaştırılamayacağını ülkenin en ücra köşesindeki insanımız yanı sıra dinbazlar, yobazlar de çok iyi biliyorlar.

Altı yıl nice mutlu mutsuz günler yaşadığım, silinmeyen anılarını yüreğimin derinliklerinde sakladığım, yazgımın, kaderimin

yazıldığı, sevgimi bulduğum güzel Ankara seni hiç unutmadım, unutmayacağım...

Ankara şimdilerde bir başka güzel...