Baskıya Sadi Borak'ın hazırladığı Hacı Süleyman Efendi'nin yaşamı ve düşünceleriyle ilgili kitabı onun torunu olan çok yakın dostum 2003 yılında vermişti bana. Kütüphanemizde yer alan kitapları zaman zaman yeniden okur ve ilk kez okumuş kadar keyif alırım. Şu şıralar da bu kitabı büyük bir heyecan ve beğeni ile tekrar okumaktayım.


Bu ülkede bir zamanlar çok aydın, yüklü ışığıyla şimdikiler gibi insanları dinden soğutan değil, birleştiren, sevgi unsurlarını vurgulayan din eğiticilerinin varlığını bir kez daha öğreniyorum. Kara yobazlığın dinimizde yeri olmadığına parmak basan Egeli bu değerli din adamının belirttiğine göre; Osmanlı döneminde dinci kesimin önde gelen Kadızadelerden biri bir gün üçüncü  Murat'ın karşısına dikilerek rasathane kurmanın uğursuzluk (!), uzayın sırlarını öğrenmenin ise küstahlık (!) olduğunu söyleyecek kadar ileri gidebilmiş.


1829'da Avusturya İmparatoru ikinci Mahmut'a padişahın isteği üzerine ceket ve pantolon gönderdiğinde;

bunu haber alan sarıklı takımı: 'Bir başka ırka benzemek kafirliktir ' diyerek yaygara yapabilmişler. Aydın din adamı Hacı Süleyman Efendi'nin kitabındaki kendi özdeyişlerinden (1920) birkaçını buraya alıyorum.


* Köylü, ağaların toprak kölesi olmaktan çıkarılmalıdır.

* Köylülerin mutluluğuna hizmet etme zamanı gelmiştir.

* Köylerde ufak ufak okullar yaptırmak, şehirlerde büyük cami yaptırmaktan daha hayırlıdır.

* Eğitim düzeyi olmayan bir milletin medeni düzeyi de olmaz.

* Yurdu çöküntüden kurtarmak için düşünen kafalar her şeyden önce cehalet hastalığıyla savaşmalıdır.


Şimdiki hacı-hoca takımı ile kıyaslandığında; Hacı Süleyman Efendi'nin aydınlığına, içindeki tertemiz nura, ülke ve toplum sevgisine hayran kalmamak mümkün mü?


O'nu Kurtuluş Savaşı yıllarında çok yakından tanıyan ve izleyen Atatürk: '' Hacı Süleyman Efendi bizim mefkure arkadaşımızdır'' diyerek ondaki yüceliği ve güzelliği ortaya koymuş ve bir din adamını da ilk kez onurlandırmıştır.


Böyle bir din aydını, Tanrı katındadır şimdi.