Bir dergide Clevland-Ohio'lu 90 yaşındaki Regina Brett'in yazısını okudum. Yazar doğum gününde 'Hayattan Aldığım Dersler' başlıklı yazısında satır-arası olarak şunları yazıyor.
*Hayat haksızlıklarla dolu ama, yine de güzel.
*Ağlayacaksan bir başkası ile birlikte ağla. Tek başına ağlamaktan iyidir.
*Çocukların seni ağlarken görsün, bundan kaçınma.
*Hayatını başkaları ile kıyaslama. Onların ne çektiklerini bilmiyorsun.
*Her ne yaşıyorsan, seni öldürmediği sürece güçlü kılar.
*Göz açıp kapayacak kadar bir zamanda her şey değişebilir.
*Mutluluğun için senden başka sorumlu yoktur.
*Durum her ne kadar iyi ya da kötü olursa olsun, değişecektir.
*Hediye paketinde olmasa bile, hayat yine de bir hediyedir.
Bu satır arası yazılardan sonra şunları düşünmeden edemiyor insan.
Yaşam bizi bir yere, arzu etmediğimiz, bilemediğimiz ve varlığından bile haberdar olmadığımız  bir yere götüren coşkun bir at sanki. Üstelik bunları bizden hiç izin almadan yapıyor.
İnsan yaşamının pek az bir kısmını kendi iradesi ile yönetebildiğini, önceden belirlenen bir kaderi olduğunu kabullenebilse bu kadar üzgün ve acılı olmaz belki de.
Oysa ki, kader en küçük sıkıntıdan en ağır trajediye kadar her türlü engelleme koşulunun yaratıcısıdır. Yaşamı cesaret ile bağlantılı olarak büyütmek ve küçültmek de mümkün. Bu yaşamda keder, hüzün, kötülük ve göz yaşı da var. Yanı sıra  neşe ve coşku da. Asıl sorun büyürken bu duyguların dengesini öğrenebilmek .
Şu da  bir gerçek ki, yaşamda ne olacaksa oluyor.
Sonuç olarak şunu söyleyebiliriz. Güzel bir hediye paketinde sunulmuş olmasa bile, yine de bir hediyedir yaşam.