Bizde uzman ve uzmanlık alanı pek değer gören kişiler ve kavramlar değildir. Ya herkes her şeyi bilir ve her konuda uzmandır; ya da bu özel kişilerin uzmanlığını kimse takmaz, bilgi birikimine metelik vermez. Kişinin eğitimi, titri araştırma geçmişi bırakılır; seceresi, anası atası, dini öne sürülür, güvenilir kaynak olup olmadığı bilgisizce tartışılır.

Ben yine de bir çok kişinin ilginç bulacağını düşündüğüm böyle uzman kişi ve kurumların Ortadoğu ve Türkiye hakkındaki çeşitli bakış açılarına ve dünyada yayınlanan görüş ve analizlerine dikkat çekmek istiyorum.

Çünkü, Prof. Dr. Emre Kongar’ın ‘İçimizdeki Zalim’ adlı son kitabında yer verdiği bazı uzman saptamaları gerçekten düşündürücü.

Bir çoğu bizim bilmediğimiz konular değil.

Aslolan, dünyanın Türkiye’yi nasıl bir gözle gördüğü. Bizi bizden iyi analiz edebildiği. Bu analizlere eşdeğer araştırma ve saptamaların ülkemizde layıkıyla yapılmadığı ya da yayınlanmadığı. Yayınlansa da kimsenin okumadığı.

                                                   ***

Çok değerli bir Ortadoğu uzmanı sayılan Bernard Lewis’in ‘İnanç ve İktidar’ adlı kitabındaki en ilginç gözlem, çağdaş demokrasilerle Ortadoğu demokrasisinin farkını açıkladığı satırlar:

‘’Modern Amerika ile Klasik Ortadoğu siyasal sistemlerini karşılaştırırsak aradaki fark şöyle ifade edilir:

Amerika’da iktidar parayla satın alınır. Ortadoğu’da iktidar para kazanmak için kullanılır.’’

Bu saptama  aynı zamanda Türkiye’de de iktidar yoluyla zenginleşme, yeni zenginler yaratma, adam kayırma ve yolsuzluk yapma gibi süreçlerle demokrasinin nasıl zedelendiğini de tarifliyor.                                                 

                                                        ***

New York Times gazetesinin yazarlarında Stephen Kinzer’ın  ‘Hilal ve Yıldız-İki dünya arasındaki Türkiye’ adlı kitabındaki tespiti ise Türkiye’nin sorununun  ‘’insan malzemesi’’ değil, ‘’politikacı malzemesi’’  olduğu şeklinde:

‘’Türkiye sanat, edebiyat ve bilim alanında çok nitelikli insanlar yetiştirir, bunlar uluslararası pek çok başarılara imza atarlar ama toplumun en yeteneksiz, en kalitesiz insanları siyasetle uğraşır..’’

                                                ***

The Economist dergisi 2006dan beri Demokrasi Endeksi araştırması yapıyor.165 bağımsız devleti içine alan araştırma tüm dünya nüfusunun özelliklerini temsil ediyor. Ülkeleri sınıflanmak için beş ölçüt kullanılmış:

1.   Seçim sistemi ve çoğulculuk

2.   Hükümetim fonksiyonu(etkinlik ve şeffaflık)

3.   Siyasal katılım(oy verme parti üyeliği)

4.   Siyasi kültür

5.   Medeni haklar

Bu ölçütlere göre dünyadaki devletler dört sınıfa ayrılmış:

-Tam demokrasiler – 26 ülke

-Kusurlu demokrasiler - 53 ülke

-Melez rejimler – 33 ülke

-Otoriter rejimler – 55 ülke

Türkiye Melez demokrasi kategorisinde. Üçüncü sınıf bir ülke. İşin acıklı tarafı da bu kategoride bile Bangladeş, Arnavutluk, Malavi, Honduras gibi ülkelerden sonra 10. sırada.

Melez rejimin tanımı şöye yapılmış:

1.   Seçimler genellikle özgür ve adil değildir.

2.   Muhalefet partileri ve adaylar üzerinde iktidar baskısı vardır

3.   Siyasal kültür, hükümetin fonksiyonları konusunda eksikler  çok yaygındır

4.   Hukuk devleti zayıftır

5.   Sivil toplum zayıftır

6.   Adalet bağımsız değildir

                                                  ***

Freedom House tarafından 2011 de yayınlanan ’Dünyada Özgürlük’ raporunda, Türkiye 193 ülke arasında, Papua Yeni Gine, Filipinler, Madagaskar, Brundi, Cibuti ile aynı kategoride,  ‘Kısmen özgür’ ülke sınıfında yer almış.

Araştırma Direktörü Arch Puddington’un Türkiye ile ilgili bir soru üzerine getirdiği açıklama ise şöyle:

‘’Özgür olmayan melez bir rejimde zalimlerin kullandığı en önemli enstrüman, nefret söylemi çerçevesinde yaratılan kutuplaşmadır.’’