2018 yılının Ağustos ayında yine bu sayfalarda şunları yazmıştım: 
 
“İzmir’de ‘milli’ bir kütüphane kurma fikri İkinci Meşrutiyet dönemine ve İttihatçılara aittir. Bu da aslında tesadüf değildir. Milliyetçilik fikri ve ulus devlet kurma çabası, beraberinde milli kültür ve tarihe sahip çıkmayı gerektirmektedir. Bunun yolu da yayınlanmış bütün kitapları, nadir eserleri, el yazmalarını ve süreli yayınları sistematik olarak toplamaktan ve kullanıma açmaktan geçmektedir. 
 
Mevcut kütüphane ve yanındaki sinema binasının (şimdiki Devlet Opera ve Bale Sahnesi) yapımı Birinci Dünya Savaşı’nın güç koşullarında başladı. İzmir’in Yunanlılar tarafından işgali ve işbirlikçi Hürriyet ve İtilaf iktidarı, İttihatçı oldukları gerekçesiyle kütüphane yönetimine el koydu. Bu sırada binanın inşaatı sürmekteydi. 6 Temmuz 1912’de açılan İzmir Milli Kütüphane’nin yeni binası 31 Ekim 1933 tarihinde tamamlanarak resmen açıldı. Kütüphane, Cumhuriyetin 10. Yılında bugünkü binasına kavuşmuş oldu. Kütüphane, İzmir Milli Kütüphane Vakfı tarafından yönetiliyor. İhtiyaçları ve personelinin maaşları, vakfa ait kira gelirleriyle karşılanmaya çalışıyor.
 
(…)
 
Benim İzmir Milli Kütüphane’nin müdavimi haline gelişimin başlangıç tarihi 1987. Üniversite ikinci sınıfta iken, bir Tarih bölümü öğrencisi olarak kapısından girdim. Ziya Somar’ın ‘İzmir’in en mutena (seçkin) insan köşesi’ dediği mekan… Ben ve birçok arkadaşım akademik kariyerimizi İzmir Milli Kütüphaneye borçluyuz. Olmasaydı, olmazdık. Ona borcumuzu ödemek zorundayız. İzmir Milli Kütüphane böyle kalmamalı…
 
Mevcut bina yüz binlerce kitabı kaldıramıyor. Bu nedenle de kütüphanedeki gazeteler, İzmir Büyükşehir Belediyesi’nin Ahmet Piriştina Kent Arşivi (APİKAM) içerisinde tahsis edilen ayrı bir yere taşındı. Bu haliyle kütüphane ikiye bölünmüş durumda. Ancak bu geçici çözüm de sorunu çözmüyor. İzmir gibi Türkiye’nin üçüncü büyük şehri, ülkenin ilk milli kütüphanesinin olduğu yerde, köklü bir çözüme ihtiyaç var. Sayısı hızla artan üniversitelerin olduğu şehirde yeni bir kütüphane binası zorunluluk. Bunu İzmir Büyükşehir Belediyesi ile İzmir Milli Kütüphane Vakfı birlikte çözmeli… Benim önerim Fuar alanı içerisine İzmir’e yakışır bir kütüphane kompleksi yapılması. Pekala ki TÜYAP Kitap Fuarının düzenlediği bölgeye büyük ve çağdaş bina yapılabilir ve İzmir Milli Kütüphanenin kullanımına verilebilir. Konak’taki ana bina müze haline getirilir. Buna devlet de destek sağlasa, bir protokol imzalansa ne güzel olur. Bu yazımın bir çağrı olmasını diliyorum. Yoksa İzmir Milli Kütüphane’nin yıkıntılarının altında hepimiz kalırız, tarihe de hesap veremeyiz”.
 
İzmir’de durum yaklaşık bir buçuk yıl önce yazdığımdan daha kötü. Yukarıdaki yazıyı yazdığım tarihlerde (2018 yaz ayları) Atatürk İl Halk Kütüphanesi yıkıldı. Gerekçe depreme dayanıksız olmasıydı. Elbette gerekçe haklıdır. Bununla beraber halen bir il halk kütüphanesi yapımına -üzerinden bir buçuk geçmesine rağmen- başlanmış değil. İl halk kütüphanesi Pasaport’ta küçük bir yere taşındı. Bu koşullar altında bütün yük, İzmir Milli Kütüphane’ye bindi. Oysa halk kütüphaneleriyle araştırma kütüphaneleri birbirinden çok farklıdır. İzmir’in tarihi kütüphanesi, araştırma kütüphanesi olma özelliğini yitirme tehlikesiyle karşı karşıyadır. Kıt imkanlarını il halk kütüphanesinin yıkılması dolayısıyla halka sunmak zorunda kaldı. Bu da araştırmacılar açısından sıkıntı demek. Milli Kütüphane salonunun bir bölümü araştırmacılara bir bölümü de diğer okuyucuya ayrılmış durumda. Diğer okuyucu dediklerim ya üniversite sınavına hazırlananlar ya da üniversite mezunu olup KPSS’ye hazırlananlar. Sabah 09.00’da gelip 17.00’ye kadar test çözen gençler ile araştırmacılar arasında zaman zaman tatsızlıklar da yaşanıyor. Kütüphane yönetimi zor durumda kalıyor.
 
KPSS’ye çalışanlar için üniversite kütüphanelere devreye girebilir. Nitekim mensubu olduğu Dokuz Eylül Üniversitesinin Merkez Kütüphanesi 7/24 açık. DEÜ mezunları, mezun kart çıkartarak kütüphaneyi kullanabiliyorlar. Bu imkanı duyurmak ve yaygınlaştırmak İzmir Milli Kütüphane’nin üzerine binen yükü hafifletebilir. Bununla birlikte İzmir’de Kültür Bakanlığının il halk kütüphanesi için acilen inşaata başlaması gerekiyor. Ayrıca yerel yönetimlere de görev düşüyor. Büyükşehir Belediyesi, İzmir Milli Kütüphane için bir yer tahsis etmeli. Bana göre Fuar alanındaki TÜYAP bölgesi böylesi bir tahsis için uygun. Elbette başka yerler de olabilir. Ancak neticede il halk kütüphanesi için Kültür Bakanlığı, İzmir Milli Kütüphane için Büyükşehir Belediyesi devreye girmeli… 
 
İzmir gibi Türkiye’nin üçüncü büyük şehrine, kültür şehri olma iddiasındaki bu güzel şehre kütüphanesizlik yakışmıyor. Üstelik geçici ve küçük çözümler derdimize derman olacak gibi değil. İzmir’de 9 üniversite var. Yüz binlerce üniversite öğrencisinin, birlerce akademisyenin üniversite kütüphanelerinin dışında araştırma kütüphanesine de ihtiyacı var. Burası İzmir Milli Kütüphanedir. Burayı gözümüzün bebeği gibi korumak ve kollamak gerekirken ona halk kütüphanesinin yükünü yüklemek büyük bir haksızlık. Acilen bir halk kütüphanesi yapılmalı; sıradan insanlar da, üniversiteye hazırlananlar ve üniversiteyi bitirip KPSS vb sınavlara hazırlananlar da burayı kullanmalıdır. Halk kütüphanesi ile araştırma kütüphanesi –eskiden olduğu gibi- ayrılmalı, zaten yetersiz olan okuma ve araştırma kültürümüzün önündeki engeller kaldırılmalıdır. Hem genç nesillerin ve hem de Türkiye’nin geleceği buna bağlıdır. Bu bağlamda tüm öğretmenlerin öğretmenler gününü kutluyor; Atatürk başta olmak üzere Cumhuriyetin kurucularını rahmet, saygı ve sevgiyle anıyorum.