Bugün Türkiye’de hemen hemen tüm toplumsal kesimlerin üzerinde uzlaştığı ender Osmanlı padişahlarından biridir Fatih… Ancak günümüzde sevilen Fatih’in kendi çağında o kadar da sevildiğini söylemek mümkün değil gibi görünmektedir. Bunun temel nedeni izlenen imparatorluk ve fetih siyaseti için uygulanan mali politikalardır. Söz konusu siyaseti finanse etmenin yolu paranın değerini düşürmek ve vergiden muaf olan vakıf mallarına el koyarak gelir elde etmekti.

Halil İnalcık, Diyanet'in İslam Ansiklopedisinde yazdığı "Mehmed II" maddesinde (https://islamansiklopedisi.org.tr/mehmed-ii) Fatih'in hangi gerekçelerle vakıflara el koyduğunu anlatıyor:

"Bu devirde içeride derin siyasî yankıları olan en önemli konu Fâtih Sultan Mehmed’in malî siyasetidir. İstanbul’un pâyitaht olarak onarımı ve sürekli seferler masrafları arttırmıştı. Fâtih, yeni akçe çıkarmak ve eski akçeyi beşte bir eksiğine değiştirmek suretiyle bütün nakdî servetlere bir nevi vergi koydu. Böylece 855 (1451), 865 (1460), 875 (1470), 880 (1475) ve 886 (1481) yıllarında yeni akçe çıkarıldı. 875’ten (1470) sonra bunun her beş yılda bir uygulanması kayda değer. Yeni akçe çıkarılmasının sık sık uygulanması o kadar derin bir hoşnutsuzluk doğurmuştur ki II. Bayezid tahta geçerken kendisine kabul ettirilen hususlardan biri de bir defadan fazla yeni akçe çıkarmaması idi. Fâtih tuz, sabun, mum gibi günlük ihtiyaç maddelerini bölge bölge mukātaaya vermiş, yani iltizamla tekele bağlamıştır. 862 (1458) sonbaharında Anadolu sipahilerini savaş meydanında tutmak için Anadolu eyaletinde reâyânın ödediği çift resmini bir emirle 22 akçeden 33’e çıkartmış ve bu vergi yerleşip kalmıştır. Çeşitli yollarla mülk veya vakıf olarak devletin elinden çıkmış toprakların mîrîye mal edilmesi Fâtih tarafından geniş bir şekilde uygulanmıştır. Bütün vakıflar ve mülkler gözden geçirilerek Tursun Bey’e göre 20.000’den (başka bir bölümde 2000) fazla köy ve mezraa timarlı sipahilere dağıtılmıştır. Nişancı Karamânî Mehmed Paşa’nın vezîriâzamlığında (1476-1481) uygulanan bu toprak reformu memlekette geniş hoşnutsuzluk uyandırmıştır. Bu ıslahatın asıl gayesi timarlı sipahi sayısını arttırmak ve padişahın hazinesi için yeni haslar bulmaktı. Bir zamandan beri babasıyla arası açık bulunan Amasya Valisi Şehzade Bayezid bu kanunun kendi bölgesinde (Amasya, Tokat ve Trabzon) uygulanmasına karşı çıkınca halk gözlerini ona çevirmiştir. Öteki şehzade Sultan Cem babasının savaşçı siyasetini devam ettirmeye aday sayılıyor ve Karamânî Mehmed tarafından destekleniyordu. Fâtih’in hastalığının arttığı son yıllarda Bayezid ile Cem arasında taht için başlayan gizli mücadele memlekette geniş bir sosyal tepkiyle birleşmişti. Bayezid padişah olur olmaz ilk işi bu emlâk ve evkafı sahiplerine iade etmek olmuştu. Fâtih’in emlâk ve evkafı neshetmesi özellikle ulemâ sınıfını, şeyhleri ve eski Türk, müslüman bey ailelerini etkilemiş, yeni akçe çıkarması da bütün halk arasında hoşnutsuzluk yaratmıştır".

Avrupa karşısında yüzyıllar boyunca askeri ve siyasi üstünlük sağlayan Osmanlı Devleti aslında insan kaynakları, üretim kapasitesi ve sermaye birikimi açısından Avrupa’dan üstün değildi. Buna rağmen elde edilen üstünlüğün temel nedenleri olarak daimi ordu ve devlet kapasitesi gibi faktörleri saymak mümkündür. Ancak Avrupa karşısındaki üstünlük sürdürülebilir olmamıştır. Bunun temel nedeni her şeyden önce sistemseldir. Osmanlı sistemi özel mülkiyeti daraltan, özel mülkü korumak adına vakıf cenneti olan, lonca sisteminin ötesine geçip kapitalistleşemeyen bir tarım imparatorluğudur. Bu haliyle de Avrupa ile rekabet edebilmesi ve başa çıkabilmesi mümkün değildi. Vakıf cenneti olmasının nedeni, dinsel gerekçelerin ötesinde devlet adamlarının mülklerini korumak adına vakfederek garanti altına almalarıdır. Dinsel anlamda vakıfların dokunulmazlığı sıklıkla dile getirilse de bunu Osmanlı tarihinde ender delen padişahlardan biridir Fatih. Özetle lanetlerken dikkat etmek lazım. Ama vakıflara neden el konulduğuna da kafa yormak lazım. 

İyi bayramlar…