Dünyanın sonunun gelmesi ihtimali, bir cümle içinde kullanıldığında bile insanlara ürkütücü geliyor. Ancak ne kadar ürkütücü olursa olsun insanların fazlasıyla ilgisini çekiyor ve bununla ilgili bir film, bir haber, sosyal medyada doğruluğu tartışılır bir görsel bile insanların konunun üzerinde durmasını hatta tartışmasını sağlıyor. Kehanetler, dünyanın sonunun geleceği gün ve saati verenler gibi birçok doğru ya da yanlış bilgi ortada dolaşıyor ama inanmasak bile incelemeden geçemiyoruz. Ancak itiraf edelim bu tarz filmleri izlemeyi çok seviyoruz. Belki kafamızda tasarladığımız, olabileceği ihtimali üzerinde durduğumuz her ayrıntının filmlerde görsele dönüşmesi bizleri daha da heyecanlandırıyor.

İşte bir dünyanın yok oluş hikayesiyle daha karşınızdayız. Greenland: Son Sığınak bolca heyecan vaat eden, daha fragmanı izlerken adrenalinizin yükseldiği, fragmanı böyleyse film nasıldır sorusunu kendinize sorduğunuz türde bir film. Amerika, sıradan günler geçirirken ajanslara ‘’Clark’’ ismi verilen bir göktaşı düşeceği fakat dünyaya zarar vermeyeceği, güzel bir gökyüzü faaliyeti olacağı haberleri düşer. İnsanlar meraklı bir şekilde göktaşını beklemeye koyulur. Sonrasında göktaşının atmosfere gireceği bilgisi verilir. Bu biraz insanlar arasında endişeye neden olsa da her şeyden habersiz hayatlarına devam ederler. Eşi ve küçük oğullarıyla sakin bir yaşam süren John Garrity de diğer insanlar gibi bu durumu ilk başta çok önemsemez. Ancak birçok savaş uçağının gökyüzünde dalgalanması kafasında soru işaretleri bırakır. Sonrasında göktaşının okyanusa düşeceği söylenir ve düşeceği noktada televizyonlar canlı yayın yapmaya başlar. İşte kıyamet bundan sonra kopacaktır. Önce bir patlama meydana gelmez ancak sonrasında gökyüzü yanmaya başlar. Gökyüzü adeta yeryüzünü bombalayarak tüm dünyadaki yerleşim yerlerini yok etmeye başlar. İnsanlar müthiş bir paniğe kapılır ve sığınaklar aramaya başlar. En güvenli sığınağın dünyanın yok oluşundan sonra yaşamak isteyenlerin oluşturduğu Grönland’daki yeraltı sığınağı olduğu bilgisi verilir. Tüm insanlar oraya ulaşmak için her şeyi yapmaya çalışır. Ortalık kabusa döner. Bu kaosun ortasında John Garrity’nin tek amacı eşi ve çocuğunu o sığınağa ulaştırmaktır ve bunun için insan öldürmeyi bile göze alır. Yaşlı babasını arkasında bırakmak zorunda kalan John için yolculuk hiç de kolay olmayacaktır. Çünkü önünde 48 saati vardır ve neredeyse dünyanın diğer ucuna ulaşmak bu kaosun içinde hiç kolay değildir. Kendini ve ailesini amansız bir zamanla yarışın içinde bulan John’un bu yolculuğunu soluksuz izleyeceksiniz.

Dünyaca ünlü oyuncu Gerard Butler’ın başrol oynadığı yapımda yönetmen Ric Roman Waugh’la ilk projesi değil. İkili birbiriyle çalışmayı sevmiş olacak ki aksiyon-gerilim filmi olan Kandahar için de bir araya gelmişti. Kod Adı Angel filminde de birlikte olan ikili yakın zaman içerisinde çalışma şansı buldukları iki filmde de heyecan dozunu en yükseğe çıkarmış bulunuyorlar. Zaten 300 Spartalı gibi efsane bir yapıtta başrol olan Gerard Butler’ın kötü bir yapımda olmayacağı aşikâr. Oyunculuğunu Morena Baccarin ile üst düzeye çıkarmış olan ikili film içinde de duygulu anlar yaşatıyor. Morena Baccarin’i de Deadpool serisinden hatırlamak çok da zor olmayacaktır. Gerçekten ortaya harika iki film çıkmıştı.

Film şimdilik Fransa, Belçika, İskandinav ülkelerinde gösterime girdi. 2019 yılında tamamlanan ancak zorlu pandemi koşulları dolayısıyla ertelenen birçok filmin akıbetini bu yapım da yaşamış durumda. Başlangıçta 12 Haziran’da gösterime giren film, salgın sebebiyle önce 30 Temmuz’a sonra 14 Ağustos’a ertelendi. Yurtiçi gösterim tarihi en son 14 Eylül olarak belirlense de maalesef izleyicilerle buluşamadı. Bu ertelemeler izleyicinin heyecanı kaybetmesine sebep olunca film, belirsiz süreli olarak ertelendi. Ancak yayınlandığı ülkelerde oldukça iyi gişeler sağlayan film bizlere Greenland izlemek isteyenlere bir deneyim yaşatacağının sinyallerini veriyor.