Atatürk, Türkiye’nin hem kurtarıcısı ve hem de kurucusu. “Bu memleket nasıl kurtulur?” sorusu 200 yıllık geçmişimizin en can alıcısı sorusu. Atatürk’ün de içerisinde yer aldığı pek çok aydın ve bürokrat bu soruya yanıt aradılar. Bu amaçla örgütlendiler. Onları etkileyen en önemli modernleşme sistemi başlangıçta hiç şüphesiz Fransız Devrimi ve modernleşmesiydi. Ancak dağılma olan imparatorluğu kurtarma noktasında, dağınık Almanya ve İtalya’yı birleştirmek isteyen, “Genç Almanya”, “Genç İtalya” hareketleri de Jön Türkleri/Yeni Osmanlıları etkiledi. Bizimkiler dağılmakta olanı birleştirmek (İttihat ve Terakki) ve böylece kurtulma amacında iken, Almanya ve İtalya’daki aydınlar ise dağınık olanı birleştirmek, siyasal birliği sağlamak amacındaydı.

Cemiyet’ten Fırka’ya geçiş, İttihat ve Terakki’de olduğu gibi Müdafaa-i Hukuk’tan Halk Fırkası’na geçişte de oldu. Müdafaa-i Hukuk kurtuluşu, Halk Fırkası kurtuluşu sağlayan siyasal yapılar oldu. Partinin kurulmasına ilişkin Atatürk ilk açıklamasını 6 Aralık 1922 tarihinde yaptı ve “Halk Fırkası” adını kullandı. Ülkenin geri kalmışlığını ve çöküş tehlikesini ortadan kaldırmak, çağdaş ve ileri bir toplum yaratmak amacıyla devrimler yapmayı planlıyordu. Bu da ancak bir siyasal parti ile mümkün olabilirdi. Atatürk, milletin tüm kesimlerinden ve hatta İslam dünyasının en uzak yerlerinden bile kendisine gösterilen sevgi ve güvene layık olabilmek için milletin en sade bir bireyi olarak vatanın yararına çalışmak amacıyla barışın sağlanmasından sonra Halkçılık ilkesin dayanan ve Halk Fırkası adıyla bir siyasal parti kurmak niyetinde olduğunu söyledi. Yeni bir döneme girildiğini belirten Atatürk, Kurtuluş Savaşı’nda olduğu gibi milletin yardımını ve aydınların da katkısını istiyordu. Ayrıca kuracağı parti için 7 Şubat 1923 tarihinde şu değerlendirmeyi yapmıştı: “Halk Fırkası, halkımıza siyasi eğitim vermek için bir okul olacaktır”.

Atatürk’ün bu konuşmayı yaptığı tarihlerde Kurtuluş Savaşı sona ereli çok olmamış; Mudanya Ateşkes Antlaşması da yeni imzalamış ve hemen ardından Saltanat kaldırılmıştı. Lozan Barış görüşmeleri ise henüz devam etmekteydi. Bu dönemde bir yurt gezisine çıkan Atatürk, yaptığı bir konuşmada şunları söylemişti:

“Bence, bizim milletimiz birbirinden çok farklı menfaatleri takip edecek ve bundan dolayı da mücadele halinde buluna gelen çeşitli sınıflara sahip değildir. Ülkedeki sınıflar birbirlerine lazım olan ve birbirlerini tamamlayıcı ve bütünleyici özelliktedir. Onun için de Halk Fırkası bütün sınıfların haklarını, yükselme sebeplerini ve mutluluğunu sağlamak yolunda çalışmalarda bulunacaktır”.

Görüldüğü gibi Atatürk yaptığı konuşmada, Halk Fırkası’nın sınıf temeli üzerine kurulmayacağını, sınıf ayrımı yapılamayacağını ve tüm sınıfları kapsayan bir parti olacağını belirtmektedir. Bu konuşma, 1930’lar Türkiye’sinde ortaya çıkan ve 10. Yıl Marşı’nda da ifadesini bulan “sınıfsız imtiyazsız kaynaşmış kitle” deyiminin ortaya çıkışının bir habercisi gibidir. Sınıf çatışması yerine sınıf uzlaşmasının dile getirilmesi, sosyal demokrasinin bir belirtisi gibi görülebilir. Ancak burada CHP açısından ilerici kimlik ve çağdaşlaşma düşüncesi daha ağır basmaktadır.

Aslında Halk Fırkası’nın 1923 tarihli ilk tüzüğünün birinci maddesi partinin amacını açık bir şekilde ortaya koymaktadır:

“Halk Fırkası; Cemiyetler Kanunu gereğince kurulmuş siyasal bir cemiyettir. Gayesi, milli egemenliğin halk tarafından ve halk için uygulanmasına rehberlik etmek ve Türkiye’yi çağdaş bir devlet haline yükseltmek ve Türkiye’de bütün kuvvetlerin üzerinde kanun egemenliğini sağlamaya çalışmaktır”.

Burada sıralanan hedefleri demokrasi, çağdaş bir ülke ve hukuk devleti olarak da sıralamak mümkündür. Bağımsızlık savaşının lideri Atatürk’ün uygarlık savaşının da lideri olduğu unutulmamalıdır. Önümüze koyduğu hedefler, hala ulaşılmayı bekliyor. Atatürk’ten 83 yıl sonra bu hedeflere ulaşamamış olmanın hesaplaşmasını hem millet olarak hem de siyasal partiler olarak yapmak zorundayız. Cumhuriyetin ikinci yüzyılının başlangıcında bu hedefe ulaşmak için ilk yapılacak olan seçimle iktidarı değiştirmeyi başarabilmek. Ancak iş burada bitmiyor daha yeni başlıyor olacak.