Tanrıkulu, mevcut asgari ücretin açlık sınırının 27 gününü, yoksulluk sınırının ise 8 gününü ancak karşıladığına dikkat çekerek, şunları söyledi: 

 

"Türkiye İstatistik Kurumu'nun (TÜİK) yeni hesaplama yöntemiyle kağıt üstünde artırdığı milli gelir rakamlarının büyüsüne kapılanlar, Ekonomik İşbirliği ve Kalkınma Örgütü (OECD) tarafından yüksek gelir grubu ülkeler arasına alındığımızı iddia edebiliyorsa, asgari ücret tutarını da bu ülke grupları seviyesine yükseltmelidir. Türk-İş tarafından her ay düzenli olarak açıklanan açlık ve yoksulluk sınırı rakamlarının Aralık ayı sonuçlarına bakıldığında, 4 kişilik bir ailenin sağlıklı dengeli ve yeterli beslenebilmesi için yapması gereken aylık gıda harcaması tutarının (açlık sınırı) 1.432 TL'ye, gıda harcaması ile birlikte giyim, konut (kira, elektrik, su, yakıt), ulaşım, eğitim, sağlık ve benzeri ihtiyaçlar için yapılması zorunlu diğer aylık harcamaların toplam tutarının ise (yoksulluk sınırı) 4.665 TL'ye çıktığı görülmektedir. Yine aynı araştırmaya göre Aralık'ta bekar bir çalışanın aylık yaşama maliyeti ise 1.761 TL olarak hesaplanmıştır. Mevcut asgari ücret (1.301 TL) açlık sınırının 27 gününü, yoksulluk sınırının ise 8 gününü ancak karşılamaktadır. Bekar bir asgari ücretli çalışanın geliri ise aylık yaşama maliyetinin ancak 22 gününe yetmektedir."

 

YOKSULUN MİLLİ GELİRDEKİ PAYI DÜŞTÜ


Ahmet Kenan Tanrıkulu, yaklaşık 6.5 milyon asgari ücretle çalışanın bulunduğunu bu nedenle asgari ücretin gelir dağılımı bakımından önemli olduğunu vurgulayarak şöyle devam etti:

 

"Ancak nüfusun en düşük gelir grubunu oluşturan yüzde 20'lik dilimin milli gelirden aldığı pay uzun yıllardır yüzde 6'lara çakıldı. Buna karşın nüfusun en yüksek gelire sahip yüzde 20'lik grubunun milli gelirden aldığı pay ise yüzde 46'lara çıkmış ve en düşük gelirli ile en yüksek gelirli arasındaki fark 8 kata çıkmıştır. Türkiye'de ücretlerin milli gelir içindeki payı 2002 yılında yüzde 43'lerde iken, 2015 sonunda bu oran yüzde 34'lere gerilemiştir. Bu oranın Avrupa Birliği ortalaması yüzde 55'in üzerinde seyretmektedir."

 

'ZAYTUNG HABERİ GİBİ'


OECD'nin bu ay içinde yayınladığı 'Küresel Kalkınma Perspektifleri 2017' raporundan da söz eden Tanrıkulu, bu raporda Türkiye'nin yerinin 'yüksek gelirli' ülkeler arasında değil, geçtiğimiz yıllarda olduğu gibi 'orta gelirli' ülkeler arasında yer aldığını belirterek, şöyle konuştu: 

 

"Rapor'a bakıldığında; Türkiye'nin 1990'dan 2014'e kadar OECD ülkelerinin ortalama gelir seviyesine yaklaşık 10 puan yaklaşsa da, hala OECD ortalamasının yüzde 40 altında kaldığı belirtilmektedir. Üstelik birilerinin iddia ettiği gibi Türkiye'nin yeri 'yüksek gelirli' ülkeler arasında değil, geçtiğimiz yıllarda olduğu gibi 'orta gelirli' ülkeler arasındadır. Bu açıklamalar, zaytung haberi gibidir. Ülke olarak 2015 yılı rakamlarına göre OECD ülkelerinde asgari ücretin satın alma gücü bakımından 26 ülke arasında sondan 7'nci durumdayız. Diğer yandan AB ülkeleri satın alma gücü paritesine göre Türkiye'nin 2 ile 2.5 kat daha yüksek asgari ücrete sahiptir. Bugün halen asgari ücretlinin üç öğün için kişi başına ayırabildiği tutar 3.75 TL, öğün başına bu tutar ise sadece 1 TL 25 kuruş düzeyindedir. Açlık sınırını dahi karşılamayan asgari ücret, yüksek döviz rakamları karşısında da ciddi bir kayıp yaşamaktadır. 2008 yılı başında aylık 414 dolar olan asgari ücret, 2016 Aralık ayı itibariyle 371 dolara gerilemiş durumdadır."

 

Mevcut asgari ücretin yeterli olmadığını kaydeden MHP'li Tanrıkulu, "Açıklanacak asgari ücret dile getirdiğimiz gerçekleri karşılayamayacak, yoksulluğu azaltamayacak, yaşam seviyesini yükseltemeyecek olursa, MHP olarak asgari ücretin, 'madem zengin ülkeler arasındayız, ısrarla o ülkelerin seviyesine gelmesini' dile getireceğiz" dedi.