EGE MECLİSİ - İzmir'de, Fethullahçı Terör Örgütü/Paralel Devlet Yapılanması'nın (FETÖ/PDY) 15 Temmuz'daki darbe girişimine ilişkin, 152'si tutuklu 270 sanığın yargılanmasına Aliağa Ceza İnfaz Kurumları Kampusu'nde bugün de devam edildi. Duruşma öncesinde, Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan ile devleti temsilen Maliye Bakanlığı adına 3 avukat müdahillik talebinde bulundu. 

FETÖ/PDY'nin İzmir'deki darbe teşebbüsünden sonda 1300 sayfalık iddianamenin İzmir 2'nci Ağır Ceza Mahkemesi'nde kabul edilmesinden sonra 152'si tutuklu 270 sanığın yargılanmasına Aliağa Ceza İnfaz Kurumları Kampusu'ndeki duruşma salonunda üçüncü günde devam edildi. Yoklamayla başlayan duruşma öncesinde, Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan ile devleti temsilen Maliye Bakanlığı adına İzmir Barosu avukatlarından Ali Aksakal, Serdar Gaçar ve Servet Türkmen, müdahillik talebinde bulundu. Bu gelişme üzerine Mahkeme Başkanı Oktay Tabur, kurallar gereği duruşma savcısı ve sanıkların görüşlerini sordu. Onlar da takdiri mahkemeye bıraktı. Bu konuda mahkeme henüz karar vermezken, duruşmada ifade işlemlerine SEGBİS sistemindeki arıza nedeniyle başlanamayıp, sorunun giderilmesi için ara verildi.

 

İZMİR 'LOJİSTİK ÜS' OLARAK KULLANILDI


FETÖ/PDY'nin darbe girişiminin en önemli yerlerinden biri olan ve 'lojistik üs' olarak kullanıldığı belirtilen İzmir'de, 15 Temmuz'un ardından 801 şüpheli hakkında soruşturma yapıldı. Terör ve Örgütlü Suçlar Bürosu Savcısı Berkant Karakaya tarafından, tanık ve şüpheli ifadelerinin ardından, 270 kişi hakkında kamu davası açıldı. 53 şüphelinin dosyaları ayrılırken, 481 şüpheli hakkında ise ek kovuşturmaya gerek olmadığına karar verildi. 1300 sayfalık iddianame, İzmir 2'nci Ağır Ceza Mahkemesi tarafından kabul edildi. İddianamede bir numaralı sanık olarak, FETÖ/PDY'nin lideri Fethullah Gülen yer aldı. Aralarında Ege Ordusu eski Kurmay Başkanı Tümgeneral Memduh Hakbilen'in de bulunduğu 270 sanık, 'Anayasal düzeni ortadan kaldırmaya teşebbüs, silahlı terör örgütüne üye olma, Türkiye Büyük Millet Meclisi'ni ortadan kaldırmaya veya görevini yapmasını engellemeye teşebbüs' suçlarından 2'şer kez ağırlaştırılmış müebbet ve 15 yıla kadar hapis cezası istemiyle yargılanıyor. Davadaki sanıklar arasında, 15 Temmuz öncesinde NATO Kara Komutanlığı Kurmay Başkanı olan Tümgeneral Salih Sevil, Bornova 57'nci Topçu Tugay Komutanı olan Tuğgeneral Mehmed Nuri Başol, Amfibi Deniz Piyade Tugay Komutanı olan Tuğamiral Halil İbrahim Yıldız, Foça Batı Görev Grup Komutanı olan Tuğamiral Yaşar Çamur, Hava Teknik Okulları Komutanı olan Tümgeneral Ahmet Cural, Ulaştırma Personel ve Eğitim Komutanı olan Tümgeneral Mustafa İlter, İstihkam Okulu ve Eğitim Merkezi Komutanı olan Tuğgeneral Osman Nadir Saylan, Ege Deniz Bölge Komutanı olan Tuğamiral Süleyman Manka, Amfibi Okullar Komutanı olan Tuğamiral Erdal Ergün, Ege Ordusu Kurmay Başkan Yardımcısı olan Tuğgeneral Hakan Eser, Hava Eğitim Komutanlığı Kurmay Başkanı olan Tuğgeneral Veyis Savaş ve Gaziemir Hava Sınıf Okulları Komutanı olan Tuğgeneral Ersal Ölmez de bulunuyor. (Taylan Yıldırım / DHA)

 

 İzmir'de görülen FETÖ davasının 3. duruşmasında ara karar veren mahkeme, Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan ve Maliye Bakanlığının davaya müdahil olma taleplerini suçtan bizzat zarar gördüklerini göz önünde bulundurarak kabul etti. (İHA)

 

"ORDU KOMUTANININ MİGRENİ VARDI, BENİ YANLIŞ ANLADI"

 

İzmir'de, FETÖ/PDY'nin 15 Temmuz'daki darbe girişimine ilişkin, 152'si tutuklu 270 sanığın yargılandığı davanın duruşmasına öğleden sonra devam edildi. Duruşmada ilk savunmayı, darbe teşebbüsü sırasında Ege Ordusu Kurmay Başkanı olan ve ordudan ihraç edilen Tümgeneral Memduh Hakbilen yaptı. 

 

Türk Silahlı Kuvvetleri içerisinde bugüne kadar yaptığı görevleri anlatan Tümgeneral Memduh Hakbilen, hiçbir illegal yapı içerisinde bulunmadığını ileri sürdü. Tümgeneral  Hakbilen, "Asla ve asla illegal yapı içerisinde bulunmadım, onurum ve şerefim için, ülkem adına çalıştım. Vicdanen çok rahatım" dedi. 

 

Tümgeneral Hakbilen, ByLock kullanıcısı olmadığını, ayrıca Bank Asya'da hesabının da bulunmadığını, suçlamaları reddettiğini söyledi. Tümgeneral Hakbilen, gizli tanıkların ifadelerinde yer alan Adil Öksüz başkanlığındaki darbe toplantılarına da katılmadığını belirterek, "Birileri beni sıkıyönetim komutanı olarak yazmış. Ama benim o toplantılarda bulunduğuma dair hiçbir ifade yoktur. Bu da benim o yapı içerisinde bulunmadığımın kanıtıdır" dedi. 

 

"DARBE SIRASINDA TATİLDEYDİM"

 

Darbe teşebbüsü öncesinde 12 Temmuz günü Ege Ordu Komutanı Orgeneral Abdullah Recep'in onayıyla izne çıktığını ifade eden Tümgeneral Memduh Hakbilen, ailesiyle ve kendi araçlarıyla Fethiye'ye gittiğini söyledi. Tümgeneral Hakbilen, "Jandarma Komutanlığı misafirhanesinde kaldım. 13 Temmuz günü Fethiye Ölüdeniz'de tekne turuna çıktık. 14 Temmuz'da Saklı Kanyon'da denize girdik. Akşam saatlerinde Aksas Deniz Üs Komutanlığı'na geldik. 15 Temmuz günü de burada denize girdik. Cep telefonu kayıtlarına bakıldığı zaman bu söylediklerimin doğru olacağı görülecektir. Tanığın söylediği gibi bu bir gizli görev değil, tatildir" dedi. 

 

Darbe teşebbüsünü de kızından öğrendiğini ileri süren Tümgeneral Memduh Hakbilen, "Akşam saatlerinde kızım, eşimle yemek yediğimiz sırada yanımıza geldi. 'Boğaz Köprüsü'nde tanklar görülüyor, darbe diye geçiyor' dedi. Ben de hemen televizyonun yanına gittim. Bu sırada ordu komutanımız aradı ve bana 'Sıkıyönetimle ilgili bilgi geldi, içindeki listede sıkıyönetim komutanı olarak görünüyorsun' dedi. Ben de illegal bir yapı içerisinde bulunmadığımı söyledim ve istediği takdirde, gelebileceğimi söyledim. Ordu komutanımız da gelmemi söyledi. Ben de eşim ve kızımı orada bırakıp yola çıktım" dedi.

 

"ORDU KOMUTANININ EMİRLERİNE YERİNE GETİRDİM"

 

Kendi aracıyla saat 03.00 sıralarında İzmir'e geldiğini, lojmanda üniformalarını giydikten sonra karargaha geçip ordu komutanının makamına gittiğini de söyleyen Tümgeneral Memduh Hakbilen, savunmasını şöyle sürdürdü:

 

"Ordu Komutanımızın önünde söz konusu mesaj duruyordu. Bana yine sıkıyönetim komutanı olarak göründüğümü söyledi. Ben de bunlardan bilgimin bulunmadığını ve emrinde olduğumu söyledim. Ben hala o mesajı görmüş değilim. Bunun üzerine komutanımız, Kara Havacılık Komutanlığı'na ulaşamadıklarını, orada hareketlilik olduğunu söyleyip harekat merkezine gitmemi istedi. Ben de harekat merkezine gittim ve İzmir ile bağlı illerdeki tedbirleri almaya başladık. Brifing salonunda toplandık. Kara Havacılık Komutanlığı'ndaki olaylar için ne yapmamız gerektiğini tartıştık. Bu sırada ordu komutanımız da geldi ve emirlerini aldık."

 

Kendisinin ordu kurmay başkanı olduğunu ancak bağlı binliklere emir verme yetkisinin bulunmadığını da ileri süren Tümgeneral Memduh Hakbilen, "Biz sadece gerekli çalışmaları yaparız ve var olan konuyla ilgili ordu komutanımıza bilgi veririz. Yapılacak işlemlerin emirlerini o verir" dedi. 

 

TUTUKLANMA ANINI ANLATTI

 

Tümgeneral Memduh Hakbilen, Ege Ordu Komutanı Orgeneral Abdullah Recep'in kendisi hakkında verdiği tutuklama kararını ise şu şekilde anlattı:

 

"Kara Kuvvetleri Komutanlığı'ndan mesaj geldi. Mesajda daha önceki son emirlere uyulması, uyulmadığı takdirde de yasal işlem yapılacağı bilgisi vardı. Ben de bu mesajın doğru olup olmadığını Kuvvet Komutanlığını arayıp teyit ettim. Daha sonra bu bilgiyi vermek için ordu komutanının odasına gittim. Burada ordu komutanımızın başı iki elinin arasındaydı ve sıkıntılı görünüyordu. Zaten komutanımızın da önceden bildiğim gibi migreni vardı. Hatta ona bir ilaç tavsiye ettim o da iyi gelmişti. Ben bu sırada gelen mesajı ona anlatım. Sanırım o an migreninin de etkisiyle konuyu yanlış anladı ve bana 'Sen ne demek istiyorsun, seni görevden aldım, çabuk çık odadan' dedi ardından da emir subayı ve korumalarına tutuklayın emri verdi. O anlar, hayatımın en acı ve en karanlık anıydı. Ben onurum ve şerefim için yaşadım. Hayatım karardı. Kolay değil, vatan hainliğiyle suçlanıyorsunuz. Ben bu sırada kendimi kaybettim. Beni görevden alamazsınız dediğini hatırlıyorum. Emir subayım tarafından odama götürüldüğümü hatırlıyorum. Onun haricindeki şeyleri hatırlamıyorum." 

 

Tümgeneral Memduh Hakbilen, savunmasının devamında ise, "Ben komutanın verdiği emirleri yerine getirdim. Komutanım, bu mesajı söylediğim sırada beni yanlış anladı. Ben sadece komutanlıktan gelen emir mesajını ona götürdüm. Komutanımızın migrenini düşünemedim. Belki biraz sabırlı olsaydım, bunlar yaşanmayacaktı" dedi. 

 

TANIK İFADELERİNDE ÇELİŞKİLER OLDUĞUNU SÖYLEDİ

 

Tümgeneral Memduh Hakbilen, savunmasında daha sonra bu anlara ilişkini verilen 7 ifadeden bölümler okuyup, aralarındaki tutarsızlıklar bulunduğunu belirtti, bunların kurgulanmış bir senaryo olduğunu öne sürdü. Tümgeneral Hakbilen ayrıca Denizli ve Bergama'daki tankların İzmir'e gönderilmesine ilişkin doğrudan verdiği bir emrinin olmadığını, tankların paletlerinden dolayı asfaltta 20 kilometreden fazla gidemeyeceğini, ancak çekicilerle götürülmesi gerektiğini, onların da Denizli ve Bergama'da bulunmayıp Bornova'da olduklarını savundu. Tümgeneral Hakbilen, EMASYA protokolünün uygulaması için de bir talimatın olmadığına yine ifadesinde yer verdi.

 

NECDET ÖZEL'LE GÖRÜŞMÜŞ

 

Darbe gecesi karargaha geldikten sonra daha önceden tanıdığı Genelkurmay Eski Başkanı Emekli Orgeneral Necdet Özel'in kendisini telefonla aradığını da söyleyen Tümgeneral Memduh Hakbilen, "İddianamede yer aldığı gibi Necdet Özel'in emir subayı Mustafa Selek'le telefonda görüştüğümü hatırlamıyorum. Necdet Özel'le görüştüm. Necdet Özel, beni aradı ve hükümete destek olunması yönünde telkinleri oldu. Daha önce görev yaptığım yerlerde Mustafa Selek'le birlikte çalıştım. Beni iyi tanır, illegal yapılarla bağlantımın olmadığını da iyi bilir. Mustafa Selek, FETÖ üyesidir ve ByLock kullandığı için tutuklu. Hakkımda olumsuz ifadeler kullanmıştır. Eğer ben FETÖ üyesi olsaydım hakkımda mutlaka olumlu ifade verirdi. Bu da benim üye olmadığımın kanıtıdır" dedi. 

 

Tümgeneral Memduh Hakbilen savunmasının sonunda, Marmaris'te tatilde olduğu sırada, Ege Ordu Komutanı Orgenaral Abdullah Recep'in emriyle görevinin başına geldiğini öne sürüp, "Komutanımızın beni bir kumpasın içine sokmak istediğini düşünmek istemiyorum" dedi.

 

 

ESKİ TUGAY KOMUTANI, SUÇLAMALARI KABUL ETMEDİ


İzmir 2'nci Ağır Ceza Mahkemesi'ndeki FETÖ/PDY davasında Ege Ordusu eski Kurmay Başkanı Tümgeneral Memduh Hakbilen'den sonra 57'nci Topçu Tugay Komutanı Tuğgeneral Mehmet Nuri Başol savunmasını yaptı. Darbe girişimi sırasında hazırlanan sıkıyönetim listesinde, 'İzmir ve Manisa Sıkıyönetim Komutan Yardımcısı' gösterilen Mehmet Nuri Başol, iddianamede kendisine yönelik suçlamaları kabul etmediğini, darbe girişimine katılmadığını, devlet yanlısı olarak Türk Silahlı Kuvvetleri'nin emir ve komutası içerisinde hareket ettiğini savundu. Kendisine bağlı birlikte darbeye kimsenin katılmadığnı, kendi kontrolü altında kışlada durulduğunu savunan Mehmet Nuri Başol, "Ordu komutanının emirleriyle hareket ettim. Emrimde 2 bin 500 personel vardı. Personele tarafımdan yazılı yada sözlü bir talimatım olmadı. Ordu komutanımızla üç kez telefonda görüştüm. Birliğim hakkında bilgi verdim" dedi. 

 

'Sıkıyönetimin direktifleriyle' hareket etmediğini talimat vermediğini öne süren Mehmet Nuri Başol, "Sıkıyönetim komutan yardımcısı olarak hareket etsem, listede sıkıyönetim komutanı olarak bulunan Memduh Hakbilen ile görüşmem lazımdı. Ama ben ne görüştüm ne de telefonda konuştum. Ortada darbeye yönelik bir niyet ve kasıt yoktur. Eylem ve fiil de yoktur. Suçlamalar somut delillere dayanmıyor" diye konuştu. 

 

DARBE GİRİŞİMİNİ EVDE ÖĞRENMİŞ


Darbe girişimini evde bulunduğu sırada televizyon ve sosyal medyadan öğrendiğini, ardından birliğe gittiğini söyleyen Mehmet Nuri Başol şöyle devam etti:

 

"Karargaha saat 23.00 gibi gittim. Bana hiçbir olumsuzluk olmadığı bilgisi verildi. Bu sırada bir mesaj gelmiş, benim sıkıyönetim komutan yardımcısı olduğuma yönelik. Emri incelemek için odama gittim. Bu sırada Ordu Komutanı beni aradı. Bana yerimi sordu. Ardından sıkıyönetim emri için, 'Bu emir geçersizdir. Benim emir ve komutamla hareket edeceksiniz' dedi. Ben de kendisine 'Emredersiniz' dedim." 

 

"DARBE NİYETİM OLSAYDI, NİZAMİYE ÖNÜNDEKİ ARAÇLAR DURAMAZDI"


Darbe girişiminden sonra nizamiye kapısı önüne belediye araçlarıyla polise ait TOMA'ların da geldiğine değinen Mehmet Nuri Başol, "Darbeyle alakalı niyetim olsaydı, nizamiye önüne gelen araçlar engel teşkil etmezdi. Çünkü tek giriş ve çıkışımız yoktu. Alarm çıkış kapılarını da kullanabilirdik. Ayrıca envanterimizde, tank kadar olmasa da, top ve obüsler vardı, yine paletli araçlarımız vardı. Yani bir değil 5 - 6 tane otobüs yada tomayı sürükleyebilirdi. Ben sıkıyönetim adına Kara Kuvvetleri Komutanlığı'ndan gelen emirleri dikkate almadım. Emirleri odamda muhafaza ettim" dedi. 

 

Havanın aydınlanmasından sonra evine tıraş olmaya gittiğini, bu sırada kendisini Bornova Jandarma Tabur Komutan Yardımcısının aradığını, hakkımda gözaltı kararı bulunduğunu söylediğini, bunun üzerie gidip teslim olduğunu anlatan Mehmet Nuri Başol, "Birlik komutanının birliğine gitmesi, anormal ve sıra dışı değil, gitmemesi anormal ve sıra dışıdır. Sıkıyönetim görevlendirmesi, bilgim ve iradem dışında olmuştur. Devlet yanlısı hareket ettim. Suçlamalar somut delillere dayanmıyor" diye konuştu.

 

Mehmet Nuri Başol'un da savunmasından sonra Mahkeme Başkanı Oktay Tabur, talepleri değerlendirdi. Oktay Tabur başkanlığındaki mahkeme heyeti, Memduh Hakbilen ve Mehmet Nuri Başol'un tahliye taleplerini, kaçma şüphesi bulunduğu gerekçesiyle reddetti. Duruşmaya yarın devam edilmek üzere ara verildi. (DHA)