Yıllarını yargıya vermiş ben ve benim kuşağım, haksızlığa uğrayan her yurttaşın sığınmak gereksinimi duyduğu bilinciyle, yargıya söz söyletmemek için özel yaşamımızdan, davranışlarımızdan, hatta ailemizin davranışlarından çok ödün verdik.

Bu nedenle, günümüzde yazılı ve görsel medyada yargı ile ilgili olumsuz bir haber okuyup, izledikçe içim acıyor.

15.10.2012 tarihinde yazılı medyaya yansıyan bir haberi okuyunca ayni acıyı hissettim.

Haber şöyle;

“Amirallere suikast soruşturması kapsamında ikinci kez gözaltına alınırken 19 Aralık 2009 günü intihar eden Deniz Yarbay Ali Tatar’ın ailesinin karalama kampanyası karşısında sürdürdüğü hukuk mücadelesinde bir gazeteden kazandığı tazminat Yargıtay engeline takıldı.

Temyiz davasında Yargıtay 4. Hukuk dairesi, gazetenin tazminat ödenmesine hükmeden yerel mahkeme kararını onayladı. Daire, karar düzeltme talebine karşı ise hem dairenin onama kararını hem yerel mahkeme kararını bozdu.”

Haberin buraya kadar olan bölümünde bir anormallik yoktur.

Çünkü Ceza Yargılaması Yasasının (Ceza Muhakemesi Kanunu) 303. Maddesine göre karar düzeltmede yargıya başvurma yoludur. Kararı veren Daire hukuka aykırılık görürse kararını düzeltebilir.

Haberin, içimi acıtan bundan sonraki bölümünü, Ali Tatar’ın ağabeyi Ahmet Tatar’ın isyan eden söyleminden dinleyelim.

“Eğer onama veren Yargıtay 4. Hukuk Dairesi’nin onama doğrultusunda karar veren dört üyesinden üçü değişmişse, eğer onama kararına muhalefet şerhi koyan üye şimdiki karara imza atan heyetin başkanı olmuşsa ve bozma kararı muhalefet şerhinin hemen hemen bire bir aynıysa, Yargıtay 4. Hukuk Dairesi’ne yeni atanan üç üyede blok olarak başkanın görüşü yönünde oy kullanmışsa...O zaman bende bu yayladan şaha giderim. Kimse yargı bağımsızlığı konusunda beni ikna edemez.”

Dosyayı bilmediğimiz, kararı incelemediğimiz için kesin bir şey söylememekle birlikte, Ahmet Tatar’ın isyanında belirtilen olaylar gerçekleşmiş ve bu olaylar yalanlanmıyorsa, yazık olmuş bağımsız olması gereken yargıya.

Her zaman herkese lazım olan ve en zor durumlarında yurttaşların sığınmak gereksinimi duyduğu yargı, tüm şaibelerden uzak durmak, yurttaşların yargıya olan güvenini sarsmamak zorundadır.

Bu zorunluluğu yerine getirecek ve yargıya güveni sağlayacak olanlarda Sayın Yargıçlar ve Cumhuriyet Savcılarıdır.

Ne yazık ki bu tür uygulamalar, yargı yürütmenin emrine girmiştir savlarını güçlendirmekte ve yargıyı yıpratmaktadır.