EGE MECLİSİ - Geçtiğimiz Pazartesi günü İzmir Karaburun'da meydana gelen 6.2 depremin ardından Çevre ve Şehircilik Bakanlığı İl Müdürlüğü resmi sitesi üzerinden, İzmir için önemli açıklamalarda bulundu. Kentte meydana gelen şiddetli depremlerin verilerini paylaşan il müdürlüğü, İzmirlilere de kritik uyarılarda bulundu. 

 

İşte İl Müdürü Selahattin Varan imzası taşıyan o kapsamlı açıklama;

"Karaburun ilçemizin açıklarında Ege denizinde 6,9km derinlikte  meydana gelen ve İzmir ilinin tamamında şiddetli şekilde hissedilen 6,2 büyüklüğündeki deprem yapılarımızın ne kadar güvenli olduğu sorusunu tekrar tüm gerçekliğiyle gündemimize getirmiştir.       

Ülkemizde en çok can ve mal kaybına yol açan doğal afetlerin başında %61 lik bir oranla depremler yer almaktadır. Daha sonra sırasıyla heyelanlar, su baskınları, kaya düşmeleri, yangınlar, çığ ve fırtına gibi felaketler gelmektedir.

 

-          Nüfusumuzun %98’i deprem açısından tehlikeli bölgede yaşamaktadır.

-          1903 yılından günümüze, topraklarımızda hasar oluşturan 130 depremde 100 bin can kaybı ve yaklaşık 2 milyon ev kaybedilmiştir.

-          1939 yılında meydana gelen Erzincan depreminde 60 saniye içinde ne yazık ki 33.000 vatandaşımızı kaybettik.

-          1999 yılında meydana gelen Gölcük ve Düzce depremlerinde Milli gelirimizin %10-15’i birkaç dakika içinde kaybettik.

-          23 Ekim 2011 günü meydana gelen Van-Erciş merkezli deprem ve 9 Kasım 2011 günü yaşanan Van-Edremit merkezli deprem; Van ve ilçelerinde çok kuvvetli bir şekilde hissedilmiş olup, bölgenin yapı stoku nedeniyle yıkıcı hasar yaratmış olup, her iki depremde toplam 644 vatandaşımız hayatını kaybetmiş, 1.966 vatandaşımız yaralanmış, 252 vatandaşımız ise enkazlardan sağ olarak kurtarılmıştır.

 

Ülkemizdeki deprem afetine ilişkin yukarıda sıralanan bilgilere ek olarak İzmir ilimizde;

-          1880 İzmir Menemen merkezli  6,7 büyüklüğünde deprem meydana gelmiş, ciddi oranda hasara sebep olmuştur.

-          1928  Torbalı Merkezli 6,5  büyüklüğünde deprem meydana gelmiştir.

-          1936 tarihinde dikili 6,6 büyüklüğünde depremde 1000 ev yıkılmış, 41 kişi ölmüştür.

-          1949  Karaburun merkezli da 6,6 büyüklüğünde  depremde 2200 ev yıkılmış.

-          1953 Karaburun merkezli 5 büyüklüğünde yaklaşık 300 ev hasar görmüştür.

-          1955 Söke Balat depreminde 6,8 büyüklüğünde 300 ev yıkılmıştır.

-          1969 Karaburun 5.9,   1970 İzmir depremi 5.,  1977 İzmir Depremi 5.5  ,1979  Karaburun depremi 5.7 , 1992 Doğanbey depremi  5.7  , 1994 Manisa depremi 5.2  , 1994 Karaburun depremi 5,0  büyüklüğünde,

-          2003 Urla merkezli 5,6 büyüklüğünde  bazı evlerde hasar oluşmuştur.

-          2005  yılında 5.7 ve 5.9 büyüklüğünde Seferihisar depremleri olmuştur.

-          Son olarak 12 Haziran 2017 tarihinde Karaburun açıklarında 6,3 büyüklüğünde deprem meydana gelmiştir.

 

İzmir İlimizin depreme karşı güvenli yapılardan oluşan alt yapı sorunları tamamıyla çözülmüş bir şehir olması yolunda Kentsel Dönüşüm çalışmalarının bir an önce tamamlanması için yapılması gerekli olan çalışmalarda yerel yönetimlere ne kadar önemli görevler düştüğü, deprem sonrasında daha iyi anlaşılmaktadır.

Kentsel Dönüşüm, şehirlerimizde oluşan güvensiz, çarpık yapılaşmaların fiziksel ve sosyal bozulmaların çevre düzenlemelerin çözümü olarak görülmektedir. Kentsel dönüşüm projeleri İzmir gibi öncelikle büyük kentlerimiz olmak üzere acil gerekliliktir. İzmir ve pek çok büyük kentlerimiz aşırı nüfus yığılmaları düzensiz ve çarpık yapılaşmalarla, yanlış yer seçimleriyle karşı karşıyadır.

Ülkemizde ve İlimizde mevcut yapılar incelediğinde; mevcut yapıların büyük kısmının eski mevzuat uyarınca inşa edildiği, dolayısıyla deprem açısından yeterli dayanıma sahip olmadığı, yapıların büyük çoğunluğunun yalıtımsız ve enerji verimliliği açısından yetersiz olduğu, kentlerimizin altyapısının (yol, su-kanalizasyon ve elektrik hatları) eski ve düzensiz olduğu görülmektedir. Ülkemizde; başta deprem olmak üzere afet riskinin yüksek olması, İmar Mevzuatına aykırı ve kaçak yapılaşmanın bulunması sebebiyle can ve mal kayıpları gerçekleştiğinden afetler oluşmadan önce gerekli tedbirlerin alınmasına yönelik olarak “6306 sayılı Afet Riski Altındaki Alanların Dönüştürülmesi Hakkında Kanun”, 16 Mayıs 2012 tarihinde yayımlanmış, görülen aksaklıklar nedeniyle, uygulama yönetmeliğinde yapılan revizyonlarla uygulamadaki belirsizlikleri kaldırmaya çalışılmış ve uygulama noktasında birlik sağlanmıştır.  Böylelikle, kamuoyunda “kentsel dönüşüm yasası” olarak bilinen “6306 sayılı Afet Riski Altındaki Alanların Dönüştürülmesi Hakkında Kanununun” nasıl uygulanacağı ve detayları ortaya çıkmıştır.

Ülkemizde mevcut yapılara ilişkin verilere bakarsak; ülkemizde yaklaşık 19 milyon binamız vardır. Bunlardan yaklaşık 5 milyonu 1998’den sonra yapıldığı için daha iyi durumdadır. Dolayısıyla elden geçmesi gereken 14 milyon bina vardır ve bu 14 milyon binanın yaklaşık yarısının riskli olduğu düşünülmektedir. İzmir’de de bu oran farklı değildir.

Cambridge Üniversitesinde bulunan Cambridge Risk Araştırma Merkezinin yaptığı araştırmayı baz alan endekse göre, 132 milyar dolarlık GSYİH büyüklüğe sahip İzmir'de, önümüzdeki 10 yıl içinde insan veya doğa kaynaklı felaketlerin meydana gelmesi halinde 30 milyar dolarlık hasar oluşacak. İstanbul'un ekonomik risk açısından 7. sırada yer aldığı raporda, dünyanın 42., Türkiye'nin en riskli 2. kenti konumunda olan İzmir'de, ekonominin kırılganlığında aslan payını deprem riski alıyor. Buna göre mevcut depreme dayanıksız yapı stokunun bir an önce değişmesi gerekmekte olup, kentsel dönüşümün kent ekonomisinin geleceği içinde büyük önem arz ettiği anlaşılmaktadır.

Kentsel dönüşüm kanunun temelinde CAN güvenliği olması nedeniyle riskli olduğu bilimsel verilere göre belirlenecek yapılar her ne olursa olsun mutlaka yıkılacaktır. Riskli yapısını yıktıranlara kredi, kira yardımı ve harçlardan muafiyet şeklinde maddi destekler verilmektedir. Uygulamanın temelde vatandaşlarca yürütülmesi amaçlanmış, devletin yardım ve destekler dışında mümkün olduğunca az müdahalesi temel alınmıştır.

 

Kentsel Dönüşüm çalışmaları kapsamında 2 başlık önem kazanmaktadır.

1.Riskli alan; Zemin yapısı veya üzerindeki yapılaşma sebebiyle can ve mal kaybına yol açma riski taşıyan, Bakanlık veya İdare tarafından Afet ve Acil Durum Yönetimi Başkanlığının görüşü de alınarak belirlenen ve Bakanlığın teklifi üzerine Bakanlar Kurulunca kararlaştırılan alanı ifade etmektedir.

İlimizde Bakanlar Kurulu Kararı ile ilan edilen ve yapışmaları sürdürülen 6306 sayılı kanun kapsamında toplam 918.2  hektar kentsel dönüşüm alanı ilan edilmiş olup buna ek olarak 5393 sayılı Belediye Kanunu kapsamında 9 farklı bölgede 326,66 hektar dönüşüm alanı ilan edilmiş olup ayrıca 6306 sayılı Kanun kapsamında 5 adet 276,62 hektar önerilen alan söz konusudur.

2.Riskli yapı; Riskli alan içinde veya dışında olup ekonomik ömrünü tamamlamış olan ya da yıkılma veya ağır hasar görme riski taşıdığı ilmî ve teknik verilere dayanılarak tespit edilen yapılardır. Kritik kat kolonlarından ve perdelerinden beton numunesi alınarak incelenmekte, yapılan mühendislik hesapları ile yapının riskli olup olmadığı tespit edilmektedir.

                İlimizde şu ana kadar toplam 32.008 bağımsız birimden oluşan  13.465 bina, Riskli Yapı olarak onaylanmış ve bu yapıların 10.734 tanesinin yıkımı ilgili belediyelerince gerçekleştirilmiştir.

 

Yapılarına Riskli Yapı Tespit yaptırmak isteyen VATANDAŞLARIMIZIN yapması gerekenler;

 

1.      Öncelikle tapunuz (Daire tapu,kat mülkiyetiniz yoksa daireye ait hisseli arsa tapusu), nüfus cüzdanı fotokopisi ile Bakanlıkça lisans verilen firmalara ya da Müdürlüğümüz bünyesinde bulunan Yapı Malzemeleri PGD Şubesine müracaat edilmelidir.

2.      Lisanslı Kuruluşların binanızda yapacağı teknik inceleme, karot, tespit ve mühendislik çalışmaları sonucunda binanız için Deprem Risk Raporu hazırlanır. Hazırlanan Deprem Risk Raporu, tespit tarihinden itibaren en geç on iş günü içinde, Çevre ve Şehircilik İl Müdürlüğüne bir üst yazı ile sunulur.

3.      Çevre ve Şehircilik İl Müdürlüğünde raporların 6306 sayılı Kanun ve Uygulama Yönetmeliğinde belirtilen hususlar çerçevesinde hazırlanıp hazırlanmadığı kontrol edilir. Yapılan incelemede raporlarda herhangi bir eksiklik yok  ise Müdürlüğümüzce gerekli kontrollerden sonra  onaylanır. Rapor sonucunun riskli olarak onaylanması halinde İlgili Tapu Müdürlüğüne bir yazı ile tapu kütüğünün beyanlar hanesinde belirtilmek üzere “6306 sayılı Kanun kapsamında riskli yapı” şerhi koyulur.

4.      İlgili Tapu Müdürlüğünden tüm kat maliklerine binanın riskli olduğuna dair tebligat yapılır.(Resmi yazının vatandaşa tebliğinde 15 gün içinde riskli yapı tespitine itiraz hakkı vardır.) 15 günlük itiraz süreci sonunda riskli yapı tespitine karşı itiraz edilmediği ya da itiraz sonucunda yapının riskli yapı olduğu kesinleşirse, İlgili Belediyesince yıkım işlemleri için 60 günden az olmamak üzere maliklere süre verilir ve bu durum maliklere bir yazı ile bildirilir. Maliklerce de bu süre zarfında binanın yıkım işlemleri gerçekleşir.

5.      Binanın yeniden inşaatı veya güçlendirilmesinin yapılması için kat maliklerinin ortak kararı ile bir müteahhit şirketle sözleşme yapılır ve yeni binanın inşaatına başlanır. Ayrıca Kanun kapsamında noter harcı, tapu harcı, alınan harçlar, damga vergisi, veraset ve intikal vergisi, döner sermaye ücreti ve diğer ücretlerden; kullandırılan krediler sebebiyle lehe alınacak paralar ise banka ve sigorta muameleleri vergisinden muaftır.

6.      Yine kanun kapsamında riskli yapı tesisi işlemi onaylanan binalarda Bakanlıkça belirlenen şartlara haiz olan maliklere 18 boyunca kira yardımı yapılmakta olup; 2017 yılı İlimiz için belirlenen kira yardım tutarı 860 TL’dir. Şu ana kadar 17.615 kişiye kira yardımı yapılmıştır.

7.      6306 sayılı Kanun kapsamında kira yardımı desteği yanı sıra 125.000TL ye kadar  yıllık %4 oranında kredi faiz desteği sağlanabilmektedir.

 

Deprem zararlarının azaltılması için risk oluşmadan önlemler alınmalıdır. Risk ortaya çıktıktan sonra bu riskin azaltılması maliyeti çok daha yüksektir. Kentlerde, sağlıksız ve güvenliksiz yapı stoku için güçlendirmeyi veya yeniden yapımı da içeren bir kentsel dönüşüm uygulanmasıyla deprem riski azaltılabilir ve yerleşmeler depreme dayanıklı duruma getirilebilir. Bu durum, deprem ile kentsel dönüşüm arasında doğrudan bir ilişkinin bulunduğunu göstermektedir.

Bakanlığımız çalışmalarında  “yaşanabilir çevre, marka şehirler” vizyonu doğrultusunda  “YARA SARMA DEĞİL YARA ALMAMA” anlayışı hakimdir.

6306 sayılı Kanunu’nu özünde, en önemli insan hakkı olan “yaşama hakkı”nı güvence altına almak vardır. Kanun kapsamında “yaşama hakkını” temin için “mülkiyet hakkına” gerekli özen gösterilmekle birlikte, “yaşama hakkı”nın  “mülkiyet hakkı”ndan önce geldiği tartışmasızdır.

Kurumumuzda,  insanımızı hak ettiği kaliteli marka şehirlerde yaşatmak, afetlerde yaşanılan acıların tekrar yaşanmamasını sağlamak amacıyla çalışmalarımız tüm yoğunluğuyla etmektedir.

Yerel yönetimler ve yetkili kurumlar; deprem afetine karşı risk oluşturacak binaların tespitini ve yıkımı gerçekleştirerek, bir an önce dönüşümün sağlamasına hız kazandırılması konusunda gerekli hassasiyeti göstermelidir."