EGE MECLİSİ - Toplantıda konuşan Ulu, "Tıkıldığım beton kutuda düşüncelerimden geri adım atmadım. Ne işe yaradı? Gökmen, yine aynı Gökmen. Atatürk'ün açtığı uygarlık yolunda yürümeye, gazeteciliğimi yapmaya devam ediyorum" dedi.

İzmir Gazeteciler Cemiyeti'nin (İGC) organize ettiği toplantıya, İGC Başkanı Misket Dikmen'in yanı sıra çok sayıda gazeteci katıldı. Başkan Dikmen, tahliye edilen gazeteci Gökmen Ulu ile İzmirli gazetecileri bir araya getirmek için bu toplantıyı düzenlediklerini söyledi.

Yaşadığı sürecin çok eskilere dayandığını anlatan Gökmen Ulu ise Sözcü Gazetesi'nin 2015 yılında 'Sözcüyü susturmak istiyorlar', 'Sözcü susarsa Türkiye susar' manşetleri attığını hatırlatarak, şöyle konuştu:

"Geçen zamanda çamur medyasında bazı ekipler, sürekli bir şey üretmişler. Bulamayınca, iftiralar üretmişler ve bir algı yönetimi süreci var. Hain darbe girişiminin ardından ne yazık ki düğmeye basıldı. Hedefin Sözcü Gazetesi ve patronunu susturmak ve yok etmek olduğu kamuoyunun da ortak kararı olduğunu belirterek şöyle dedi:

"Adalet duygusunu zedeleyen, ülkeye zarar veren, toplumsal barışı etkileyen bir süreç oldu. Benim haberim malum. Onun üzerine inanılmaz anlamlar yüklemeye çalışıp, algı operasyonu başladı. Yurtsever sivil ve asker aydınlarımıza yapılanları hatırlayın. Çamur medyasında iftira atılıyor, sosyal medyada haysiyet cellatları karalama propagandası yapıyorlar. Savcılık makamındaki görevli devreye sokuluyor, yargı eliyle operasyon gerçekleştiriliyor. Sanki bir yargılama varmış, adli soruşturmaymış gibi yapılarak, sürdürülüyor. O filmlerin yeni bir versiyonu olarak niteliyorum. Senarist ve yapımcı farklı, yöntem aynıydı. Bu kumpas da açığa çıkacak ve çökecekti, nitekim çöktü. O haber de iftira malzemeleri arasına sokuldu. Hiçbir hukuki dayanağı yok ve akla vicdana aykırı." 

 

'İDDANAME DEĞİL, HUKUKSUZLUĞUN İTİRAFNAMESİ OLDU'

Geçen yılın Ağustos ayında soruşturma açıldığını öğrendiklerini belirten Ulu, şunları söyledi:

"Madem soruşturma açıldı savcı beni çağırır, diye bekledim. Beni arayan, soran olmadı. 10 ay boyunca bana hiçbir savcı 'gel' demedi. İşin ilginç yanı, gelmişimi geçmişimi 7 sülalemizi aradılar; ama bir şey bulamadılar. Sözcü'yü incelediler, tertemiz çıktı. Terör örgütüyle ilgili davaya bakan mahkemenin yazısı var, 'Sözcü suçsuzdur' dedi; ama bir savcı, pat diye operasyon düzenledi ve kaçma şüphesiyle tutuklandım. 10 ay boyunca hiçbir yere gitmedim. 19 Mayıs sabahı 06.00'da gelmesi gereken polis 18.00'de geldi. Onca saat bir yere kaçmadım; ama kaçma şüphesiyle tutuklandım. Aylarca iddianame yazılıp, mahkemeye sunulamadı ve tutuklama bir kez daha cezaya dönüştü. Haksızlık ve hukuksuzluğa hak ve hukukla mücadele ettim. İlk duruşmada tahliye edileceğime inanıyordum. Yeter ki adil yargılama yapılsın. Yargılamayı gerektiren durum varsa hesabımızı veririz. Tek isteğimiz, bağımsız ve adil yargı olması. İlk duruşmada mahkeme heyeti, tahliye kararı verdi. Eylül ayına kadar geçen 4-4.5 aylık sürede tek bir haberin iddianamesi yazılmadı. Ne oldu? Tutukluluk, peşinen cezaya dönüştü. Hayatımızın bu ayları çalınmış oldu. Hukuki değeri olmayan bu iddianame sonucunda biz, ne yaptık? Biz, toplumsal dayanışmayla direne direne kazandık. Hukuki süreç devam ediyor. Mahkeme safhasıyla ilgili konuşmadım, konuşmam uygun olmaz. Bu bir iddianame değil; iftiraname. Bu süreçte hukuksuzluğun itirafnamesi oldu." 

 

'BENİ YERE YATIRIP 'KAÇARKEN YAKALANDI' MI DİYECEKLERDİ?'

Sabah saat 06.00'da gelmesi gereken polisin saat 18.00'de gelmesinin manidar olduğunu söyleyen Ulu, "Eğer ben oradan ayrılsaydım bakkala gitseydim ofise geçseydim yolda beni yere yatırıp, 'Gökmen Ulu kaçarken yakalandı' görüntüsü mü vereceklerdi?" diye sordu. O gün yapılan aramayı da anlatan Ulu, "Kurala aykırı davranışları yoktu. FETÖ polisinin gaddar davranışları yoktu. Görevlerini yaptılar. Verilen emri uyguladılar. Gitme zamanı geldi. Çıkarken beklemediğim ölçüde bir kalabalıkla karşılaştım ve o anda asla yalnız yürümeyeceğimi anladım. 70 yaşından sonra aktivist olan babam seslendi, 'Gökmen, gülümse oğlum, yıkılma sakın' dedi" diye konuştu. 

 

'TERÖRİST MUAMELESİ YAPTILAR'

Terörle Mücadele Şube Müdürlüğü'nde, bir akşam gözaltında tutulduğunu dile getiren Ulu, "Terörist muamelesi yaptılar. Hatta daha kötü görüyorlardı. Silivri'de PKK'lılara kısıtlama yoktu. Biz, mektup yazamadık. Onlara 'terörişko' muamelesi yaptılar. Vatan Emniyet'te bodrum katındaki bir hücrede tutuldum. 3 adım eninde, 5 adım boyundaki hücrede şezlong boyutunda bir yatak ve tıkalı bir tuvalet vardı. Burada 7 gün kaldım. Muhtemelen direncimi kırmak için bunu yaptılar. Orada gardiyan polislerden bir kitap istedim. Çalıkuşu'nu getirdiler. 1 cümleyi 5 defa okudum. Kafa başka yerde. Benimle birlikte bir arkadaşım daha vardı. Mediha'ya sürekli serbest kalacağımızı söyledim. 'Emniyet ifadesinden sonra çıkarız' dedim, olmadı. 'Savcılıktan sonra çıkarız' dedim, olmadı. 'Mahkemeden sonra çıkarız' dedim, olmadı. En son 'Allah kurtarsın' diye mesaj yolladım" dedi.

 

'BU SÜREÇ İKTİDARIN ALEYHİNE OLDU'

Basın özgürlüğü için savaşmaya devam edeceklerini vurgulayan Gökmen Ulu, şöyle konuştu:

"Sonuna kadar basın özgürlüğü, adalet, özgürlük için çocuklarımızın yarını için direneceğiz ve bunu hukuk çerçevesinde yapacağız. Meydanlardan yükselen sloganlar var. Onlardan en çok hoşuma giden, 'Susma sustukça sıra sana gelecek' oldu. Hala bunun ne anlama geldiğini anlamayan arkadaşlar var; ama bunu anlamayanlar, yarın yine aynı gerçekle yüzleşecekler, sıra onlara da gelecek. Tıkıldığım beton kutuda düşüncelerimden geri adım atmadım. Ne işe yaradı? Gökmen, yine aynı Gökmen. Atatürk'ün açtığı uygarlık yolunda yürümeye, gazeteciliğimi yapmaya devam ediyorum. Bu süreç, iktidarın da aleyhine oldu. Gazetecilerin zindana atılması uygulamalarından derhal vazgeçilmesi gerekiyor. Türkiye'de, bu konuda gerekli adımların hızla atılması şart. Dünyaya da rezil oluyoruz. Bunun adı zulümdür. Hukuka saygılıyız; ama adil yargılama olsun. Aslolan gazetecilerin tutuksuz yargılanması. Adli kontrol uygulamaları gerekirse uygulansın, hızlı ve adil yürüsün bu işler." (Timur TARLIĞ-Davut CAN/DHA)