EGE MECLİSİ - Bu yıl 110. Kuruluş yılı olan İzmir Barosu, 5 Nisan Avukatlar Günü dolayısıyla İzmir Adliyesi’nde bir tören düzenledi. 

 

Baro Başkanı Av. Aydın Özcan tarafından Atatürk Anıtı’na çelenk sunulmasının ardından törene katılanlar tarafından saygı duruşunda bulunuldu ve İstiklal Marşı okundu.  Törende yaptığı konuşmada demokrasi, insan hakları ve hukukun üstünlüğü vurgusu yapan İzmir Barosu Başkanı Av. Aydın Özcan, “Savunmayı yargının asli unsuru, kurucu unsur olarak değil, engelleyen bir unsur olarak gören, uluslararası sözleşme ve belgelerde hüküm altına alınan “silahların eşitliği” ilkesini  görmezden gelen, yasada açıkça hüküm altına alındığı halde, baroların anayasal konumunu ve buna bağlı olarak protokol düzenlemelerini bir türlü içine sindiremeyen,haksız ve dayanaksız yaklaşımları kabul etmemize olanak yoktur” dedi. Törene İzmir Cumhuriyet Başsavcısı Mustafa Doğru, Bölge Adliye Mahkemeleri Başkanı Turhan Eğlenoğlu, Adalet Komisyonu Başkanı İbrahim Korkmaz, Komisyon üyeleri ve avukatlar katıldı. Tören sonrasında İzmir Barosu Resim Grubu tarafından yapılan resimlerden oluşan serginin açılışı yapıldı ve ardından Adliye Baro Birimi’nde bir kokteyl düzenlendi.

İzmir Barosu Başkanı Av. Aydın Özcan tarafından yapılan açıklama şu şekildedir: 

"Borumuzun 110.kuruluş yıldönümü ve Avukatlar Gününün 60.yılındasizleri aramızda görmekten büyük mutluluk duyuyor ve hepiniziİzmir Barosu adına, Yönetim Kurulu üyesi arkadaşlarım adına sevgi ve saygı ile selamlıyorum. Sözlerime başlamadan önce Türkiye Cumhuriyeti Devletininkurucusu büyük önder Mustafa Kemal Atatürk ve silah arkadaşlarına şükran ve minnet duygularımı sunmak, geleceğin, anaların ağlamadığı günler olması temennisiyle vatanımız için şehit olan evlatlarımıza Allah’tan rahmet, bu kıymetli evlatlarımızı yetiştiren anne ve babalara baş sağlığı ve sabırlar dilemek istiyorum. Güzel Ülkemizdeterör ve emperyalizmsarmalının sona erdiği barışın, huzurun hüküm sürdüğü bir gelecek temenni ediyorum.

 

Ülkemizin üzerinde bulunduğu topraklar, binlerce yıldır farklı medeniyetlere ev sahipliği yapmıştır. Tarihsel tecrübemiz, bu coğrafyada yaşamış toplulukların, milletlerin, devletlerin, dinlerin ve kültürlerin tüm özelliklerini kapsayan ortak bir mirasın zenginliğinden meydana gelmiştir. Bu tarihsel kültür;insan onuruna en yakışan, en uygun olan, en üstün yönetim biçimi olan, demokratik hu­kuk devleti sistemi ile bizi buluşturmuştur.

 

Hukuk devletinin ilkelerinin gerçekleştirilmesi, insan haklarının güvence altına alınması ve temel hak ve özgürlüklerin korunması da ancak demokratik rejimlerde mümkündür. Demokratik rejimlerin vazgeçilmezi ise kuvvetler ayrılığı ilkesi ile güçlü savunmayı içinde barındıran yargı bağımsızlığıdır. Yargıya siyaseti karıştırmamak, yargıç ve savcıların özlük işlerini üyeleri kendileri tarafından seçilecek kurullara bırakmak, bu kurullar içerisinde Adalet Bakanı ve müsteşarınınolamadığı, mali konularda özerk bir yapılanmanın olması ve adli kolluğu mutlaka kurup, savcılığa bağlamak, lise açar gibi hukuk fakültesi açmamak, “Hukuka Giriş” dersini ortaöğrenim dersi olarak okutmak, insanlara çocuk yaşta hukuk bilincini ve doğru hukuk kültürünü aşılamak, bu konuda sabretmek, hukuk fakültelerindeki eğitimin kalitesini artırarak, nitelikli, tarafsızlığı hazmetmiş hukukçu yetiştirmek, sürekli kanun değiştirmek yerine, özellikle suç ve ceza siyasetinde istikrarlı davranmak, affetmemek, verilen cezayı muhakkak uygulamak ve tutuklamayı ceza gibi tatbik etmemek, nitelikli bir yarılama faaliyeti için şüpheliden delile değil,  delillidenşüpheliye erişilmesini sağlamak yargıdaki temel sorunlara çözüm olacaktır.

 

Kurumsal anlamda bağımsız avukatlık ve Barolar hukuk devletinin hedeflediği hukukun gerçekleştirilmesi amacına hizmet ettiklerinden Hukuk Devletinde vazgeçilemeyecek temel unsurlardan biridir. Baroların, temel işlevlerinden biri, "hukukun üstünlüğünü, insan haklarını savunmak ve korumak" olarak tanımlanan genel anlamdaki kurumsal görevdir. Diğeri ise, yargının kurucu öğesi bağımsız savunmanın temsilcileri olan avukatların, birbirleri ve iş sahipleriyle olan ilişkilerinde dürüstlüğü ve güveni ön plana çıkararak meslek düzenini, ahlakını, saygınlığını sağlamak ve avukatların ortak gereksinimlerini karşılamak olarak açıklayabileceğimiz özel kurumsal görevdir.İzmir Barosu kamusal görevlerinin bilinciyle ve geçmişinden aldığı birikimle kurmuş olduğu Merkez ve Komisyonlarda gönüllü çalışan meslektaşların desteği ile temel hak ve özgürlüklerin hayata geçmesi için çaba sarf etmektedir. “bizim aracılığımız ile gelen ancak bizim olmayan, hayatın oğulları ve kızları için”, açmış olduğumuz Çocuk Hakları Merkezinde çocuklar ve ailelerine yönelik eğitimler düzenleyip farkındalıklarınıartmasına katkı koyarken, diğer taraftan da kamu vicdanını yaralayan hak ihlallerine karşı mücadele etmekteyiz. 269 gün ölüme direnen Berkin Elvan’a, 33 gencimizin hayatını kaybettiği ve 100’e yakınının yaralandığı Suruç katliamına, 33 günlükken uğradığı cinsel istismar ve işkenceye yenik düşen ve bir ismi dahi olmayan bebek Tatar’a, küçük kalbi yargılama sürecine dayanamayan Yağmur’a, servis aracında unutulduğu için hayatını kaybeden Alperen’e… Karaman’da, Nizip’te, Aladağ’da, Dikili’de yurtlarda, mülteci kamplarında saldırıya uğrayan, mağdur olan çocuklarımızın yanında durduk, sürece müdahil olduk, sanıkların en yüksek cezalar alması, çocuklarımızın onarılması, hayatta dik durabilmesi için mücadele ettik. 

 

Daha yaşanabilir bir dünyanın ancak kadının etkinlik alanının güçlendirilmesi, eğitim, istihdam, sağlık, siyaset, hukuk vb. alanlarda fırsat ve olanaklardan eşit olarak yararlanması, kadın ve erkeğe verilen hakların, yüklenen sorumlulukların adil bir biçimde dağıtılması ile mümkün olacağı inancıyla açtığımız Kadın Hakları Merkezinde kadınların sesine ses olmak istedik. Bir taraftan kadına yönelik şiddet ve kadın cinayeti davalarına müdahil olurken diğer taraftan şiddetin kaynağını oluşturan güç ilişkilerinin beslendiği ataerkil toplum yapısıyla ve kalıp yargılarla mücadele ederek kadın erkek eşitliğine yönelik farkındalık çalışmaları yapmaktayız.

 

Atatürk Araştırmaları Merkezimiz ile “Türkiye Cumhuriyeti’nin kuruluş süreci, Türk Devrimi’nin düşünsel temelleri, Atatürkçü düşünce ve onun dayandığı felsefe, ilke ve çağdaş değerler konusunda çalışmalar yapmaktayız. Merkezimizde özellikle demokrasi ve insan hakları adına uygulamada ortaya çıkan aksamalara, Kurucu Önderimiz ve Atatürk İlkeleri ve Devrimlerine yönelmiş haksız ve hukuka aykırı saldırılara karşı sorumluluk bilinci içinde, etkin bir biçimde mücadele vermek temel amacı taşımaktayız.Egemenliğin kayıtsız şartsız mil­let iradesine bağlı olması ilkesi ile sıkı sıkıya ilişkili, mutlak gerçek ola­rak kabul edilen dinsel kurallar yerine, akla dayalı kuralların geçerli bu­lunduğu laiklik ilkesi çalışmalarımızın odak noktasını oluşturmaktadır.

Sağlıklı bir çevrede yaşama hakkına temel hak ve özgürlükler kapsamında sahip çıkan Baromuz kent ve çevre sorunlarına hukuki bir bakış açısıyla cevap vermeye çalışmaktadır. Son yıllarda küresel çapta yükselen çevre hakları ihlallerine karşı yine küresel çapta yürütülen çevre mücadelelerinin insan hakları mücadelesinin merkezine oturduğu ve sadece insanlar için değil, taşı, toprağı, bitkisi, kuşu, böceği, velhasıl tüm doğa için yaşamsal varoluş mücadelesine dönüştüğü gerçeğiyle çevre ihlallerine karşı hukuksal mücadeleyi etkin bir şekilde yürütmekteyiz.Bu mücadele kapsamında yasadışı yollarla Türkiye’ye sokulan ve bu durum ortaya çıkmış olmasına rağmen sınır dışı edilmeyerek aylarca Aliağa’da tersanede bekletilen, mevzuata aykırı olarak taşıdığı tehlikeli atık ülkemizde bertaraf edilen yabancı uyruklu ALBA adlı gemiye ilişkin sorumlular hakkında İzmir Barosu’nun yaptığı başvuru sonrasında açılan davanın müdahilliğimizin kabul edilmesi çevre felaketleriyle hukuki mücadelede önemli bir mihenk taşı olmuştur. İzmir Barosu tüm merkez ve komisyon çalışmaları ile hukuk devletinin olmazsa olmazı demokrasinin hayat bulması, temel hak ve özgürlüklerin korunması için mücadelesine devam edecektir.

Olağanüstü dönemlerde KHK’lerle bazı haklar geçici olarak sınırlandırılabilir. Ancak bu sınırlandırmaların geçici olduğu unutulmamalı ve hakkın özüne dokunulmamalıdır. Ancak geldiğimiz noktada her konuda KHK’ler çıkartılarak adeta milletin iradesi yok sayılmakta, TBMM işlevsiz hale getirilmektedir. 12 Eylül askeri darbe döneminde, sistemi darbenin amacına yönelik tasarımlamak için en az 669 yasa çıkarılmış iken 15 Temmuz sonrasında hükümet, OHAL ile sınırlı olmayan kalıcı düzenlemeleri KHK’ler ile gerçekleştirmektedir.

Eksiksiz demokrasiye, insan haklarına, bağımsız yargıya, tüm kurum ve kurallarıyla işleyen hukuk devletine olan inancımız doğrultusunda çalışma ve çabalarımızı sürdürürken bir süredir “savunma hakkı” ve onun güçlü ve bağımsız örgütleri “Barolar”a yönelik sistemli saldırıları da göğüslemek durumunda kalmaktayız.

Savunmayı yargının asli unsuru, kurucu unsur olarak değil, engelleyen bir unsur olarak gören, uluslararası sözleşme ve belgelerde hüküm altına alınan “silahların eşitliği” ilkesini  görmezden gelen, yasada açıkça hüküm altına alındığı halde, baroların anayasal konumunu ve buna bağlı olarak protokol düzenlemelerini bir türlü içine sindiremeyen,haksız ve dayanaksız yaklaşımları kabul etmemize olanak yoktur.

Biz biliyoruz ki aydınlık bir gelecek ancak bilimle, fenle ve sanatla mümkündür. Bilimden ve sanattan gidilmeyen yolun sonu karanlıktır. Sanat’ta kadın erkek eşittir. Sanat sansürlenirse,sanatta kadın olmazsa, hepimiz tek renge, tek sese mahkûm oluruz. Adalet ise bütün bunların, geleceğimizin güvencesidir. Sayın meslektaşlarım,Yönetim Kurulu Üyesi arkadaşlarımla ve asıl yetki sahibi olan sizlerle birlikte el ele vererek, akla, bilime, hukuka, hukukun üstünlüğüne verdiğimiz değerle, birlik ve beraberlik içerisinde, sabır, cesaret ve kararlılıkla ülkemize ve mesleğimize sahip çıkacağımıza dair sözümüzü yinelemek isterim.

Kökleri asırlar öncesine dayanan ve dünya tarihiningelişiminde çok önemli bir yeri bulunan ülkemizin, bir an önce her konuda medeni ülkeler düzeyine çıkması, ekonomik, sosyal alanlarda ve hukuk alanında da en ileri düzeyde söz sahibi olması, bizim için en büyük özlemlerden birisidir.İzmir Barosunun;

Bu özlemi gerçekleştirmek için,

Cumhuriyet’e,

Parlamenter sisteme,

Laik ve Demokratik Türkiye’ye,

Hukukun üstünlüğüne, 

Yargı bağımsızlığı ve kuvvetler ayrılığına,

Türkiye Cumhuriyetinin varlığına sahip çıkacağını birkez daha siz değerli meslektaşlarımla paylaşmak isterim.

“Görevimizi yaparken; kimseye, ne müvekkile ne hâkime hele ne iktidara tabiyiz. Bizim aşağımızda kişilerin varlığı iddiasında değiliz. Fakat hiçbir hiyerarşik üst de tanımıyoruz. En kıdemsizin, en kıdemliden veya isim yapmış olandan farkı yoktur. Avukatlar esir kullanmadılar, fakat efendileri de olmadı” 

Saygılarımızla.

 

İzmir Barosu Başkanlığı" (İzmir Barosu Basın Bürosu)