Dün İzmir’de Muharrem İnce’nin mitingi vardı. Yüz binlerin toplandığı meydandaki yoğun kalabalıkta müthiş bir heyecan ve coşku vardı. Uzun zamandır muhalefet saflarında görülmeyen bir durumdu bu. Kalabalıkta CHP tabanının yanı sıra partili olmayan, sıradan seçmenin varlığı da hissediliyordu. İnce’nin 2015 genel seçimlerinde CHP’nin İzmir’de aldığı % 46’lık oyun ne kadar üzerine çıkacağını merak ediyorum. İzmir’de % 50’yi ne kadar geçecek? % 60 bandına yaklaşacak mı? İnce’nin Türkiye ortalamasında, + 5 puan alarak % 30 eşiğinin üzerine çıkması büyük bir olasılık. 

Genel olarak ülkede katılımın rekor bir seviyeye ulaşarak % 90 civarında olacağı tahmin edilebilir. 

Mevcut tablo ışığında seçimin ikinci tura kalması büyük bir olasılık. Seçmen profilinin tümüne hitap eden güçlü adaylara seçime giriş, tahminleri zorlaştırıyor. İkinci tura nasıl bir oy tablosuyla gireceğiz? Erdoğan ne kadar % 50’ye yaklaşacak? İnce ne kadar % 30’u geçecek? Her ikisi arasında oy farkının % 10-15 civarında olması, kapatılabilme ihtimalini yükseltir. Erdoğan’ın % 45’in üzerinde oy alması durumunda, bu O’nu ilk turda kazanamasa da ikinci turda en güçlü aday kılacaktır. Erdoğan’ın % 45’in altında kalması, İnce’nin % 30’u geçmesi muhalefet bloğu açısından büyük bir moral olacaktır. Erdoğan’ın % 45 üzerinde aldığı oy da iktidar bloğu için büyük bir moral olacaktır. 

Özetle her iki aday arasında oy makasının daralacağı, yarışın ikinci tura kalacağı büyük bir ihtimal… Aradaki oy farkı ikinci turdaki mücadelenin şeklini belirleyecek. Kıran kırana bir yarış bizi bekliyor. 

25 Haziran ya da 9 Temmuz sabahı bizi güllük gülistanlık bir Türkiye beklemeyecek. Dağ gibi yığılan sorunlar var. 

1908’de II. Abdülhamit’e meşrutiyeti ilan ettiren İttihatçılar, “pembe” bir tablo görüyorlardı. Onların deyimi ile “hürriyet” ilan edilecek ve bütün sorunlar birden sihirli değnek dokunmuşçasına çözülecekti.  Ancak hiç de öyle olmadı. O nedenle rasyonel olmak gerek… 

Ekonomi, eğitim, güvenlik, dış politika ve terör gibi pek çok konuda restorasyona ihtiyaç var. Bunlardan biri de demokrasi… Demokrasimiz yorgun düştü… 

Kemal Tahir’in savaş yorgunu Türk milletinin Kurtuluş Savaşı mücadelesini anlattığı Yorgun Savaşçı romanındaki gibi yorgunuz. 

İktidar bloğunun Cumhurbaşkanlığı Hükümeti Sistemi ile yönetime devam edeceği açık. Muhalefette ise yapılan görüşmelerden anlaşıldığı üzere bir parlamenter demokrasiye dönüş eğilimi var. Bu nasıl olacak? Bir uzlaşma sağlandı mı? 

Türkiye kuvvetler ayrılığını kesin bir şekilde benimsemeli, hukuk devletini kurumsallaştırmalı ve parlamenter demokrasiye geri dönmelidir. Üstelik demokrasisini de korumaya ve güvenceye almalıdır. Anayasa Mahkemesi yeniden gözden geçirilmelidir. Yürütmenin bu kadar yargı üzerinde söz sahibi olmasına izin verilmemelidir. CB, çatışmacı Türk siyasal sisteminde hakem rolünü üstlenmelidir. 1961 anayasasında uygulanan ama Avrupa modeline hiç benzer şekilde uygulanmayan Senato sistemi tekrar tartışılmalıdır. Sevgili dostum Ertuğrul Çepni yıllardır Senato sisteminin tekrar gündeme gelmesi gerektiğini bıkıp usanmadan dile getirmektedir. 

Türkiye’nin geleceğini güvence altına almak, barış ve refah içerisinde, medeni dünyanın bir parçası olarak yaşamasını istiyorsak kurumsallaşmak zorundayız. Kurumları güçlendirmeliyiz. 200 yıllık modernleşme tarihimiz bunun tarihidir. Söz konusu modernleşme tarihinin tepe noktası Atatürk dönemidir. O bile, kendisinin fani/ölümlü olduğunu, ebedi/sonsuz olanın Türkiye Cumhuriyeti olduğunu söylemiştir.