24 Haziran seçimleri geride kaldı. Yapılabilecek ilk gözlemlerden biri de seçimlerin kaybedeni sanki yok gibi… 

 

Elbette ki seçimin ilk kazananı Erdoğan… Seçimi MHP’nin desteği ile kazandığı söylenilebilir ve başarı küçümsenmeye çalışılabilir. Bununla beraber böyle bir başarı için MHP’nin desteğine ihtiyaç duyacağını öngörüp ya da tespit edip, buradan yola çıkarak başarıyı elde etmek taktiksel olarak son derece yerinde bir satranç hamlesi… Erdoğan ve AK Parti açısından ilk dikkat çeken sorunlu alan Meclis’te çoğunluğu sağlayamamak. Meclis’in gücünün eskisi kadar olmayacağı, TBMM’de Bakanlar Kurulu’na güvenoyu ya da gensoru verilemeyeceği, Bütçenin denetlenemeyeceği söz konusu olduğundan Meclis’in önemi azalmış gibi olsa da, Meclis’te çoğunluk önemli… Bu nedenle de MHP ile ittifak kader ortaklığına dönüşmek üzere. Neticede önümüzdeki süreçte MHP desteği AK Parti’yi hem Meclis’te hem de ülkede yalnızlıktan kurtaracak. Üstelik bu AK Parti’ye psikolojik üstünlük sağlamakta… Seçimin bir kazananı da Devlet Bahçeli… 50 yıllık partisini onca fırtınanın arasından sapasağlam limana ulaştırdı. Bunu da partinin tarihsel kimliği ve ideolojik çizgisinden sapmadan yaptı. Devletin düşmanını kendine düşman bellemiş bir parti olan MHP’nin terörle mücadele edildiği (PKK, FETÖ…) bir ortamda daha ne isteği olabilir ki? Devlet kadroları mı? Onlar da onlara açıldı zaten… Araya kara kedi girmediği sürece bu stratejik ortaklık uzun yıllar iş yapar gibi görünüyor.  

Tarihsel olarak bakacak olursak merkez sağ partiler arasında oy geçişkenliği vardır. Bunu en somut olarak son 16 yılda MHP ile AK Parti arasında görmekteyiz. Milliyetçi/muhafazakar değerler bu seçmenin iki parti arasında gidip gelmesine yol açıyor. Örneğin 7 Haziran 2015 seçimlerinde MHP’nin oyu % 16,29… 1 Kasım’da oran % 11,90. Aradaki fark AK Parti’ye gitmiş görülüyor. AK Parti’nin oyu % 40,87’den % 49,5’a çıkıyor. Buradaki oy artışının yarısı MHP’den geliyor.  Ama ilginç bir şekilde AK Parti’yi tüm diğer partilerden farklı kılan şey, hemen hemen tüm parti tabanlarından oy alabilmesi. Geri kalan oy artışının yaklaşık % 2,3’ü HDP tabanından. HDP ile MHP arasında oy geçişkenliğini hayal etmek bile mümkün değil iken, bu iki parti tabanından AK Parti’ye oy akımı ne kadar ilginç değil mi? AK Parti’yi bunca yıldır yenilmez kılan şey de bu. Ama oy geçişkenliği karşılıklı. Konjonktürel olarak AK Parti’den MHP’ye, MHP’den AK Parti’ye; HDP’den AK Parti’ye, AK Parti’den HDP’ye olabiliyor. AK Partinin % 40 bandına gerilediği durumlarda iki partiden gelen oylar geri çekiliyor, AK Parti % 50 bandına yaklaştığında ise bu iki parti tabanından oy devşirmiş oluyor.  

CHP ise yakın yıllara kadar oy arttıramayan ve ama oy da kaybetmeyen parti durumunda idi. Ama bu kez % 2 İYİ Parti’ye, % 2 HDP’ye oy kaybetti. Ve yine ilginç bir şekilde tarihsel olarak bir eşik aşıldı. % 30 bandını aşarak Muharrem İnce, % 30,6 oy aldı. İnce, bunun 41 yıl aradan sonra olduğunu söylese de (yani 1977 seçimlerine gönderme yapsa da) aslında o kadar da değil. 1983 seçimlerinde CHP geleneğinin mirasçısı Halkçı Parti, % 30 oy almıştı. Dolayısıyla İnce, Ecevit’in 1977’deki % 41’lik oy oranına ulaşamadı ama Necdet Calp’ın % 30’luk oranına ulaştı. İnce’nin bir sonraki hedefi 1977’deki oran olsa gerek. Nitekim bunu dile de getiriyor. 15 milyonluk oy oranını, 30 milyona çıkarmayı hedef olarak önüne koyuyor. % 30’luk psikolojik sınırı aşması, kitlelerde yarattığı heyecan, Erdoğan ve iktidar yanlısı basınla girdiği polemik ve hazırcevaplığı bunu ihtimal dahiline sokuyor. Ancak tek rahatsızlık yaratan nokta 24 Haziran gecesini yönetemeyiş, eksi olarak İnce’nin hanesine yazılmış durumda. Adil Seçim Platformu organizasyonunun tam anlamıyla yaşadığı fiyasko ve parti yönetimince sergilenen tavır neticesinde seçmeni tekrar mobilize etmek hiç de kolay olmayacak. Bu telafi edilmeli. Hatta bu noktada Adil Seçim Platformu’nun bugüne kadar topladığı verilerle YSK’nın sonuçları karşılaştırılabilir, aradaki sorunlu noktalar dile getirilebilir ve bu yaraları kapatmasa da, yaralara merhem olabilir bir miktar. 

Seçim öncesinde en şansız partilerden biri İYİ Parti idi. TV’lerde, gazetelerde yer bulamadı. Akşener ve Partisi seçim sonrasında da haksız eleştirilere uğradı. Akşener’in görece az oy almasının nedeni İnce’nin yarattığı rüzgardı. İYİ Parti’nin, Akşener’in oylarının bir bölümü İnce’ye gitti. İnce çıkmasaydı ve CHP tabanının benimsemediği bir adayla yola çıkılsaydı ibre Akşener’e dönerdi. Seçim sonuçları göstermektedir ki, İYİ Parti üç parti tabanından da oy almış durumda. AK Parti, MHP ve CHP… Bu çok ilginç bir durum. Yeni bir AK Parti durumuyla karşı karşıyayız. Çoklu parti tabanlarından oy alabilme özelliği son yıllarda sadece AK Parti’nin özelliği idi. Şimdi uzun bir aradan sonra buna İYİ Parti eklendi. Partinin aldığı % 10’luk oy oranı küçümsenecek bir miktar değildir. Kurulmasının üzerinden kısa bir süre geçmesi ve uğradığı ambargoya rağmen başarı önemsenmelidir. Geleceğe dair önemli bir işaret olarak görülmelidir. Örneğin 1 Kasım seçimlerinden 24 Haziran’a Balıkesir’de AK Parti, CHP ve MHP oylarındaki kayıp tamamıyla İYİ Parti’ye gitmiş durumda. Kayseri ve Konya gibi yerlerdeki MHP-AK Parti kayıpları İYİ Parti’ye yönelmiş… Bu göstergeler ışığında İYİ Parti’nin tutacağı anlaşılıyor. Bu durum, önümüzdeki süreçte İYİ Parti’nin Cumhur İttifakı blokunun hedefinde olacağı anlamına gelir. Genç Parti gibi olmayacaktır İYİ Parti… Akşener, Cem Uzan değil… İYİ Parti mayası tutacak, İnce de yarışın içerisinde olacak. Dolayısıyla AK Parti-MHP bloku seçimi kazansa da, önümüzdeki süreçte çok da rahat olamayacaklar.

Son olarak CHP’de çıkan yangın “aksakallı” eski genel başkanların devreye girmesiyle söndü. Bu yangını AK Parti körüklemek istese de, devreye giren Öymen ve Karayalçın ortamı sakinleştirdiler. Kılıçdaroğlu ve İnce de buna çabuk uyum sağladılar. 

Umudu tüketmemek ve siyaseti izlemeye devam etmek lazım.  Yeter ki muhalefet partileri örgütlenmeyi becerebilsinler. Seçimlere bir ay kala meydanlara inerek iktidarı kazanacaklarını sanmasınlar. AK Parti’ye bakmasınlar ama örgütlenme modeli itibarıyla müthiş bir becerisi olan İttihat ve Terakki’ye bakarak, onu okuyarak yola çıkabilirler.