İzmir Kâtip Çelebi Üniversitesi Sosyal ve Beşeri Bilimler Fakültesi öğretim elemanlarından oluşan çalışma grubu, İzmir’in tarihi gömü alanı Kokluca Mezarlığı’na ışık tuttu. Üç aydır mezarlıkta alan çalışması yürüten altı akademisyen, üzerinde Osmanlı harfli yazılar bulunan 250’yi aşkın mezarı tespit etti, numaralandırdı ve kayıt altına aldı. “Kokluca Mezar Kitabeleri Projesi” altı ay içinde tamamlanıp kitap haline gelecek. Proje sayesinde tüm mezarlar kayıt altına alınacağından, yasa dışı gömülerin de önüne geçilmiş olacak. 

BU TAŞLAR İZMİR’İN KARA KUTUSU

İzmir Kâtip Çelebi Üniversitesi Bilimsel Araştırma Proje Birimi tarafından da desteklenen “Kokluca Mezar Kitabeleri Projesi”, Sosyal ve Beşeri Bilimler Fakültesi’ne bağlı üç bölüm tarafından yürütülüyor. Tarih, Türk-İslam Arkeolojisi ile Türk Dili ve Edebiyatı bölümlerinin ortaklaşa yürüttüğü çalışmada, altı akademisyenin imzası var. Türk Dili ve Edebiyatı Bölüm Başkanı Prof. Dr. Ömür CEYLAN, Tarih Bölüm Başkanı Prof. Dr. Cahit TELCİ, Sosyal Bilimler Enstitüsü Müdürü Prof. Dr. Özer KÜPELİ, Türk-İslam Arkeolojisi Öğretim Üyesi Doç. Dr. Ersel ÇAĞLITÜTÜNCÜGİL ile Araştırma Görevlileri Yasin ÖZDEMİR ve Ekim Ortaç ULUDÜZ, üç aydır İzmir’in tarihi mezarlığı Kokluca’da alan çalışmasında. 250’den fazla mezarı kayıt altına aldıklarını dile getiren İzmir Kâtip Çelebi Üniversitesi Türk Dili ve Edebiyatı Bölüm Başkanı Prof. Dr. Ömür CEYLAN “Kokluca Mezarlığı yaklaşık iki asırlık bir gömü alanı. Ulaşılabilen taşlar üzerinden takip edebildiğimiz kronoloji; 250 civarında taşın, yoğunlukla 1850-1930’lar arasında tarihlendiği yönünde. Bu proje çerçevesinde okuyabildiğimiz taşlar üzerinden, bir zamanlar İzmir’in siyaset, ticaret, kültür ve sanat hayatına yön vermiş köklü ailelerinin hikâyelerine, kimi zaman trajedilerine, o yıllarda baş gösteren salgın hastalıklara, hatta yangın, deprem gibi facialara kadar pek çok kültürel ve sosyal detayı takip etme şansı buluyoruz. Projemiz yaklaşık altı ay sonra tamamlanmış olacak. İzmir Büyükşehir Belediyesi Mezarlıklar Müdürlüğü’nün izni ile sürdürülen çalışmanın reel sonuçları olmasını da bekliyoruz. Bu kitabelerin ait olduğu mezarlar, üzerlerindeki Osmanlı harfli metinler okunamadığı için, Mezarlıklar Müdürlüğü tarafından bugüne dek kayıt altına alınamıyordu. Bu proje sayesinde onlar da kayıt altına alınacak. Böylece bu mezarlar üzerine yapılacak yasa dışı gömülerin de önüne geçilmiş olacak.” dedi. İnceledikleri mezar taşları arasında en çok dikkat çeken bölümün aile mezarları olduğunu ifade eden Prof. Dr. CEYLAN “Taşlar her ne kadar mezar kitabeleri olsa da, aslında her biri arkasında en az bir, bazen de çok daha fazla yaşanmış insan hikâyesini barındırıyor. Bu taşların pek çoğu, üzerlerinde manzum metinler, yani şiir parçaları içeren kitabelerdir. Bu şiir parçaları, kimi zaman mezar sahibi mevtanın güzel vasıflarını, yaşarken yaptığı iyilikleri, hayatına dair pek çok ayrıntıyı ve -varsa sıra dışı- ölüm sebebini içeren özgün manzumeler oluyor. Aile mezarları benim en çok dikkatimi çeken konu oldu burada. Kimi aileler bir arada defnedilmiş, bazıları da çok trajik sonlarla bir arada defnedilmek zorunda kalınmış. Ruhi bunalım sonucu intihar edenler dahi kitabe metinlerine edebi sanatlarla gizlenmiş. Yeni gömülerin arasında, zamanla toprağın altında kalmış, bazen kocaman kitabenin yalnızca fes bölümünün toprak üzerinde göründüğü pek çok kitabe ile karşılaştık. İzmir’in köklü ailelerinin ticari faaliyet alanları, yaptırdıkları imar faaliyetleri, hayır hasenat işleri, bir anlamda İzmir’in iktisadi ve sosyal hayatı mezar kitabelerine kaydedilmiş.” dedi.  

HER BİR TAŞTA AYRI DRAM

Alan çalışması yaptıkları üç aylık süre zarfında mezarlıkta pek çok şeyle karşılaştıklarını ifade eden Tarih Bölüm Başkanı Prof. Dr. Cahit TELCİ ise “Çalışma sırasında, yaşandığı dönem İzmir’de çok konuşulduğu anlaşılan ama bugün için unutulmuş aile dramlarına şahit olduk. Örneğin; tamamını toprak altından çıkardığımız iki kitabe, Nalbantzadeler’in damatları tarafından dövülerek öldürülen kızları ve yine aynı hadisede sakat kalan oğullarına ait. Bir diğeri Kokaryalı sinema faciasında hayatını kaybeden iki küçük kız kardeşin feci hikâyesini anlatıyor. Bir başkası, Kızılçullu çayında boğulmak üzere olan öğrencisini kurtarmak isterken kendisi boğularak vefat eden asil bir öğretmene ait. Bu tür trajik hadiseler dahi zarif manzumeler halinde taşlara kaydedilmiş. İzmir’de çok fazla eski mezarlık bugüne ulaşmış değil. Bunların da birçok kısmı, 20. yüzyıl başlarında yol çalışmaları nedeniyle kaldırıldı. Birkaç tane yer var böyle toplu mezarın bulunduğu. Nispeten modernleşme döneminin mezarlarıyla da karşılaşıyoruz burada. Öyle anlaşılıyor ki 18. yüzyılın sonları ile 19. yüzyılın başlarında burada zaten bir mezarlık alanı varmış. Daha sonra burayı toplu bir mezar alanı olarak tespit etmişler. Özellikle 20. yüzyılın başlarından itibaren bizim diğer tarihi mezarlıklarda çok görmediğimiz biçimde, daha modern tarzda mezar taşlarını burada görüyoruz. Çalışmamızda kitabelerin sanat tarihi değerleri üzerinde de duracağız. İmkân olursa Türkiye’deki benzer mezarlıklardaki taşlarla da bu taşları mukayese edeceğiz. 19. yüzyıl ile 20. yüzyılda gördüğümüz kitabeler hem metin, hem de biçim olarak birbirinden hayli farklı. Bu yılın sonlarında projenin kitap olarak basılmasını planlıyoruz.” dedi.

 

KORUMA ALTINA ALINMAZSA YOK OLACAKLAR

Çalışma sırasında ortaya çıkan detaylardan biri de; birçok eski mezarın yok olmaya yüz tuttuğu. Milli mücadelenin ve Cumhuriyetin ilk yıllarının önemli bir siması olan Kazım Özalp Paşa’nın babasının mezarı da onlardan biri.  Çalışma sırasında, parçalara ayrılan mezar taşını birleştirerek kaydını yapan ekipten Sosyal Bilimler Enstitüsü Müdürü Prof. Dr. Özer KÜPELİ: “Kazım Özalp milli mücadele döneminde birinci mecliste yer almış; daha sonra da Milli Savunma Bakanlığı, TBMM Başkanlığı yapmış önemli bir zat; bir milli mücadele kahramanı. Mezar, Kazım Özalp’in babası İsmail Nazmi Bey’e ait. Mezar taşı iki parça halinde ve ait olduğu mezarın uzağına atılmış bir durumda idi.  Parçalanmış kitabeyi bir araya getirdik ve mezar yerini tespit ettik. Kazım Paşa’nın anısına saygı gereği başta bu mezarın tamir edilmesi, benzer durumdaki mezarların da gereken ilgi ve bakımı görmesi için bu projenin katkısı sağlayacağına inanıyoruz. Dolayısıyla bu proje, bir an önce koruma altına alınması gereken mezarların tespitine de hizmet edecek.” dedi.

İKÇÜ’lü akademisyenlerin imzasını taşıyan ve alan çalışması büyük ölçüde tamamlanan “Kokluca Mezar Kitabeleri Projesi”, yaklaşık altı aylık bir sürenin ardından kağıda dökülüp kitaplaştırıldığında, kentin binlerce yıllık tarihine de farklı bir noktadan ışık tutmuş olacak. (İKÇÜ Basın Bürosu)