Acıdan nefesim kesiliyor, ellerim, dizlerim toz içinde. Cesaret edip dizime bakamıyorum ama hissettiğim ılık ıslaklığın kan olduğunu anlıyorum. Böyle durumlarda kasılır kalırım ta eskiden beri. Çığlık atamam, yardım isteyemem. Bir gönüllü çıkana kadar beklerim. Oysa daha o sabah tembih etmişti anneannem, o kadar yükseğe çıkma diye. Ama ben seviyordum yüksek dallar arasında gizlenmeyi, herkesten uzak, orada oturup kitap okumayı. Düşmeden önce okuduğum son satırlar da şöyleydi sanırım;
 
Affan Dede’ye para saydım,
Sattı bana çocukluğumu.
Artık ne yaşım var, ne adım;
Bilmiyorum kim olduğumu... C.S.Tarancı
 
Bunları okuduktan sonra gökyüzüne bakıp, bulutların arasında gizli bir anlam arar gibi düşünmüştüm. Ne demek sattı bana çocukluğumu? Çocukluk öyle alınıp satılan bir şey miydi ki? Üste bir de para mı verecektik!
Yoksa düşmezdim ben o ağaçtan, sonuçta her gün çıktığım yer. Neden düşeyim ki, Cahit Sıtkı almasaydı aklımı eğer…
Kitabı babam Ankara’dan getirmişti. Nasıl sevinmiştim görünce, her gittiğinde getirirdi. Benim çocukluğumda yaşadığım ilçede kitap bulmak hele çocuk kitabı bulmak zor, hatta imkânsızdı. Bu yüzden daha bir kıymetliydi kitaplar.
Akşam olmak üzereydi. Bahçe kapısından giren büyükbabam fark etti ilk beni. Önce ne olduğunu anlamadı, sonra benim bakamadığım dizlerimdeki kanı görünce eve doğru seslendi; ‘Çocuk düşmüş, kimsenin gördüğü yok’ diye.
Sonra hemen koşturmalar, beni aldılar, içeri götürüp dizlerimdeki tozu toprağı temizlediler, kanamayı durdurdular,  yaranın üzerini kapattılar. 
Artık acı duymuyordum ki! Gördüğüm şefkat miydi beni iyileştiren bilmiyorum ama iyiydim artık. Hissettiğim iyilik hali bugün gibi aklımdadır hala. Otuz küsur yıllık anı capcanlı gözümün önünde. Sanki her şey az önce olmuş gibi.
Nerden geldi aklıma? Ah evet, elim ya… 
Az önce patates soyarken kestim değil mi?
Anneannemi kaybedeli 10, büyükbabamı kaybedeli 7 yıl oldu. Öyleyse, gidip şu kanamayı temizleyip durdurayım, banyoda batikon ve pamuk olacaktı.
O değil de ya bu işler ne olacak böyle…
Anneannesiz, dedesiz... 
Yaralı yüreğimi, yaralı ülkemi kim şefkatiyle saracak?