Cumhuriyet Halk Partisi (CHP) İzmir Milletvekili ve CHP Grup Yönetim Kurulu Üyesi Ednan Arslan, Cumhuriyetimizin kuruluşunun 95. Yıl dönümü nedeni ile yazılı açıklamalarda bulundu.

 

Cumhuriyet’in sadece bir yönetim şekli olmadığına dikkat çeken Arslan, Cumhuriyet’i kültür, özgürlük, bağımsızlık, adalet, bilimsel düşünce, çağdaşlaşmak, eşitlik ve birlikte yaşama inancı olarak nitelendirdi.

 

Arslan, Cumhuriyetin yokluklar içerisinde kurulduğunu belirterek, “Mustafa Kemal Atatürk Türkiye’si bütün mazlum devletlere ilham oldu” ifadelerini kullandı. Cumhuriyet değerlerinin bir ulusun yeniden inşası anlamına geldiğini ifade eden Arslan, “Cumhuriyet aydınlanma ve çağdaşlaşma çabasıdır” dedi.

 

Arslan açıklamasında, Cumhuriyetin ilanından bir gün sonra, 30 Ekim 1923 günü Ulu Önder Gazi Mustafa Kemal Atatürk’ün İsmet İnönü’ye yazdığı mektuba yer vererek “Dikkatle okumalıyız” ifadesi ile mektubun önemine dikkat çekip “Her yurttaşımız bu büyük insanların ülkeyi nereden nereye getirdiği için her Cumhuriyet Bayramında bu mektubu bir kez daha okumalıdır” İfadelerini kullandı. 

 

EDNAN ARSLAN’IN 29 EKİM CUMHURİYET BAYRAMI AÇIKLAMASI:

 “Cumhuriyet, sadece bir yönetim şekli değil bir yaşam biçimdir, bir kültürdür. Hayatımızı sürdürmek için hava, su ne kadar gerekliyse Cumhuriyette o kadar gereklidir. Çünkü Cumhuriyet özgürlüktür, bağımsızlıktır, adalettir, bilimsel düşüncedir, çağdaşlaşmaktır, eşitliktir, farklı düşüncelere saygı, birlikte yaşama inancıdır. Bunlar olmadan bir yaşam olur mu?

 

Cumhuriyeti kuranlar, yokluklar içerisinde yedi düvele karşı tarihte eşi benzeri görülmemiş bir mücadele verdiler. Bu büyük zaferi Cumhuriyetle ve devrimlerle taçlandırdılar. Mustafa Kemal Atatürk Türkiye’si bütün mazlum devletlere ilham oldu.

 

Cumhuriyet değerleri bir ulusun yeniden inşası anlamındadır. Sadece bir kurtuluş savaşı değil aynı zamanda her anlamda bir aydınlanma ve çağdaşlaşma çabasıdır. Eğitimde, kadın erkek fırsat eşitliğinde, kültürde ve bilimde ileri gitme, dünya ulusları arasında en önde olma mücadelesidir. Zor şartlarda verilen savaşta bir çok yetişmiş nesillerini kaybeden bir ülkenin yeniden ayağa kalkışının hikayesidir. Cumhuriyet, sadece bir yönetim şekli değildir. Bir yaşam biçimidir Cumhuriyet. Kadınlarının hayatın içerisinde aktif bir şekilde yer almasına zemin hazırlayan bir yaşam biçimidir. Kültürde, sanatta dünya çapında sanatçılar yetiştiren bir aydınlanma hareketidir.

 

İşte biz Cumhuriyete sahip çıkarken bu değerlere de sahip çıkıyoruz. Çocuklarımızın bu değerlere sahip, gelişmiş bir ülkede yaşaması için mücadele veriyoruz.

 

Bu değerler Cumhuriyet Halk Partisi’nin özüdür. Ne bizim özümüzden dönmemiz ne de bu ülkenin bu değerlerden uzaklaşması mümkün değildir.

 

Mustafa Kemal Atatürk Cumhuriyeti ilan ettikleri 29 Ekim 1923’den bir gün sonra İsmet İnönü’ye şöyle yazar:

 

ATATÜRK’ÜN İNÖNÜ'YE YAZDIĞI MEKTUBU DİKKATLE OKUMALIYIZ

 

“Sevgili Paşam!

 

Cumhuriyet'in ilk Başbakanı olarak seni düşünüyorum.

 

Dur, hiç itiraz etme. Niye seni seçtiğimi şimdi anlayacaksın.

 

Bizi yine büyük bir savaş bekliyor. Durumumuzun bir bölümünü Cephe Komutanı ve Lozan Baş Delegesi olarak elbette biliyorsun.

 

Büyük devletlerin bu sefil duruma bakarak, kısa zamanda pes edeceğimizi sandıklarını Lozan dönüşü sen bize anlattın.

 

Ben sana şimdi bildiğinden daha da acıklı olan genel durumu özetleyeceğim.

 

Bize geri, borçlu ve hastalıklı bir vatan miras kaldı.

 

Yoksul bir köylü devletiyiz.

 

Dört mevsim kullanılabilir karayollarımız yok denecek kadar az. 4.000 kilometre kadar demiryolu var. Bir metresi bile bizim değil. Üstelik yetersiz. Ülkenin Kuzeyini Güneyine, Batısını Doğusuna bağlamamız, vatanın bütünlüğünü sağlamamız şart.

 

Denizciliğimiz acınacak durumda.

 

Köylümüzü topraklandırmalı, ihtiyacı olana bir çift öküz ile bir saban vererek çiftçi yapmalıyız.

 

Doğudaki aşiret, bey, ağa, şeyh düzeni Cumhuriyetle de, insanlıkla da bağdaşmaz.

 

Bu durumu düzeltmeli, halkı kurtarmalıyız. Her yerde tefeciler halkı eziyor.

 

Güya tarım ülkesiyiz ama ekmeklik unumuzun çoğunu dışarıdan getirtiyoruz.

 

Sığır vebası hayvancılığımızı öldürüyor.

 

Doktor sayımız 337, sağlık memuru 434, ebe sayısı 136.

 

Pek az şehirde eczane var. Salgın hastalıklar insanlarımızı kırıyor.

 

Üç milyon insanımız trahomlu.

 

Sıtma, tifüs, verem, frengi, tifo salgın halinde.

 

Bit ciddi sorun.

 

Nüfusumuzun yarısı hasta… Bebek ölüm oranı % 60'ı geçiyor. Nüfusun %80'i kırsal bölgede yaşıyor.

 

Telefon, motor, makine yok.

 

Sanayi ürünlerini dışarıdan alıyoruz. Kiremiti bile ithal ediyoruz.

 

Elektrik yalnız İstanbul ve İzmir'in bazı semtlerinde var.

 

Düşmanın yaktığı köy sayısı 830. Yanan bina sayısı 114.408. Ülkeyi neredeyse yeniden kurmamız gerekiyor.

 

Yunanistan'dan gelen göçmen sayısı 400 bini geçecek.

 

İktisadi hayatımız da, eğitim durumumuz da içler acısı. İktisatçımız çok az.

 

Zorunlu okuma yaşındaki çocukların ancak dörtte birini okutabiliyoruz. Halkın eğitim sorunu hiç çözülmemiş.

 

Oysa Cumhuriyet'in insan malzemesini hazırlamalı, namus cephesini güçlendirmeliyiz.

 

Kültür eserleri kaçırılmış, kaçırılmaya devam ediliyor. Raporlarda daha ayrıntılı, daha acı bilgiler var.

 

Bunları Bakanlara ve parti yönetim kuruluna da ver. Genel durumu tam bilsinler.

 

Bütçemiz, gelirimiz yetersiz. İktisadi çıkmazdan kurtulmak için geliştirdiğim bir düşüncem var. Bu düşünceyi günü gelince konuşuruz.

 

Hedefimiz milli iktisat. Bağımsızlığın sürekli olması için iktisadi bağımsızlık temel ilkemiz olmalı.

 

Osmanlı bu gerçeği geç fark etti. Fark ettiği zaman çok geç kalmıştı.

 

Cumhuriyete uygun bir anayasaya gerek var. Bu zor durumdan nasıl çıkılabileceğini gösteren ne bir örnek var önümüzde, ne de bir deney.

 

Ama yılmamak, ucuz ve geçici çarelerle yetinmemek, halkı kurtarmak için sorunları çözmek, kalkınmak, ilerlemek, milli egemenliğe dayalı uygar ve özgür bir toplum oluşturmak, yüzyılımızın düzeyine yetişmek, kısacası çağdaşlaşmak ve bu büyük ideali tam olarak başarmak zorundayız.

 

Bu ana kadar bu ideali koruyarak geldik. Bundan sonra daha hızlı yürümek zorundayız.

 

Bunun için gerekli yöntemi, yolu birlikte arayıp bulacağız.

 

Yoksul ve esir ülkelere örnek olacağız.

 

Kaderin bizim kuşağımıza yüklediği kutsal bir görev bu.

 

Bu büyük görevin ağırlığını ve onurunu seninle paylaşmak istedim.

 

Allah yardımcımız olsun! ”

 

Gazi Mustafa Kemal

 

Her yurttaşımız bu büyük insanların ülkeyi nereden nereye getirdiği için her Cumhuriyet Bayramında bu mektubu bir kez daha okumalıdır.

 

İşte Cumhuriyetin ilk gününde durum budur ve bu ülke 10 yıl içinde hızlı bir ivme ile kendi uçak fabrikasını kuracak hale gelir. Şimdi Cumhuriyete ve Cumhuriyeti kuranlara dil uzatanlara sormak lazım. "Ülkeyi öyle mi bıraksalardı?" diye.

 

İşte bizim Cumhuriyetimiz. Karşılaştıkları her zorluğu aşmak için verilen büyük bir mücadeledir. Bu mücadeleyi biz sürdürmeye ve daha iyi bir ülke inşası için çalışmaya devam edeceğiz.

 

Cumhuriyetimizi bize bırakılan bir miras değil; çocuklarımıza, yarınlara bırakacağımız en büyük rehber, yol haritası olarak görüyoruz. Biliyoruz ki, bu ülkeyi kurtaranlara ve Cumhuriyeti kuranlara çok şey borçluyuz. En büyük borç, bu ülkeyi hak ettiği yere taşımaktır, tüm gayemiz budur.”