Türkiye İstatistik Kurumu’nun (TÜİK) açıkladığı 2018 yılı üçüncü çeyreğine ilişkin büyüme rakamlarını değerlendiren İzmir iş dünyası temsilcileri, çözümün yapısal reformlarda olduğunu yineledi.

1.6 büyüme rakamını değerlendiren başkanlar, tarım sektörünün yüzde 1, sanayi sektörünün ancak 0.3 büyüdüğünü, buna karşılık inşaat sektörünün yüzde 5.3 azaldığını, hizmet sektörünün yüzde 4.5 yükselmesi sonucu bu 1.6 büyüme rakamının ortaya çıktığına dikkat çektiler. Sanayi ve tarımın büyümesi için acil olarak yapısal reformlar yapılmasında birleşen başkanlar, günü kurtaran hamleler yerine daha köklü ekonomik kalkınma planlamaları beklediklerini söylediler.

BASİFED Yönetim Kurulu Başkanı Seda Kaya Ösen:

Türkiye İstatistik Kurumu (TÜİK) verilerine göre  2018 üçüncü çeyreğinde Türkiye yüzde 1.6 büyüdü. Bu rakamı değerlendirecek olursak, yaşadığımız kriz ortamının rakamsal ifadesi olarak yorumlayabiliriz. Beklentinin yüzde 2 olduğu düşünülürse durumu çok daha iyi irdeleyebiliriz. Hele ki geçen yıl aynı dönemde yüzde 11.1 büyüdüğümüzü düşünürsek yaşadığımız darboğazı ve sıkıntıyı çok daha iyi ifade etmiş oluruz.

Bu rakamı biraz daha derinlemesine incelediğimizde, 2018 üçüncü çeyreğinde mevsim ve takvim etkilerinden arındırılmış büyüme rakamımız ise eksi vererek - 1.1 olarak ortaya çıkıyor.

Kısacası birinci çeyrekte 7.2, ikinci çeyrekte 5.3, üçüncü çeyrekte 1.6 büyüyen Türkiye ekonomisi, görünen o ki yılın son çeyreğinde eksi büyüme gösterecek. Bu durumu tersine çevirecek hamleleri ise iş dünyası uzun zamandır dillendiriyor. Günü kurtaracak kısa vadeli önlemler de doğası gereği kısa vadeli oluyor. Bizim yapısal reformlara, uzun vadeli planlamalar ile atılacak adımlara ihtiyacımız var. Ekonomi yönetiminden ivedilikle bu adımların atılmasını bir kez daha beklediğimizi dile getirmek de bizim görevimiz. 2019 yılında umuyorum ki bu düşüş gösteren büyüme rakamlarımız tersine döner.

TÜGİAD Ege Şubesi Yönetim Kurulu Başkanı Can Yavaş:

TÜİK verilerine göre Türkiye ekonomisi yüzde 1.6 büyümesini değerlendirecek olursak ekonomimizin içinde bulunduğu zor durumu dile getirmeden bu değerlendirmeyi yapamayız. Zaten ekonomi yönetiminin enflasyon ile topyekün mücadele çalışması ve YEP gösteriyor ki bu büyüme rakamı, öngörülen bir durumdu. Yılın son çeyreğinin de eksi vereceği beklentisi de iş alemi ve ekonomi uzmanlarının birleştiği bir diğer nokta. 2019 yılında ise bu zorlayıcı iklimin süreceği de diğer beklenen bir başka durum. Türkiye olarak bu girdaptan çıkmak istiyorsak üreten bir toplum haline dönüşmemiz gerekiyor. Tüm sektörlerde ithalata dayanmayan bir üretim hattı kurmadan bu sıkıntılardan kurtulmamız ise zor görünüyor. Bu yeni baştan bir ayağa kalkma anlamına gelen hamleyi de ancak yapısal reformlara imza atarak yapabiliriz.

Böylesi zor zamanlardan çıkışımızın yolu “enflasyon ile topyekün mücadele” benzeri bir  “A’dan Z’ye yerli üretim için yapısal reformlar” hamlesinden geçiyor. Yoksa dünyadaki her dalgalanma, dünya piyasalarındaki her değişiklik, etkisi git gide artan ABD-Çin küresel ekonomi savaşları karşısında ekonomimiz benzeri olumsuzlukları yaşamaya devam eder.

KESİAD Yönetim Kurulu Başkanı Haluk Meriç:

Türkiye ekonomisinin üçüncü çeyrekte yüzde 1.6 büyümüş olması içinden geçmekte olduğumuz darboğazın bir başka ifadesi. Türkiye gibi gelişmekte olan ülkelerin yüzde 5 altında büyümemesi gerektiğini de ekonomistler sık sık ifade eder. 2018 yılı birinci çeyreğinde yüzde 7.2 büyüyen Türkiye ekonomisinin 3. Çeyrekte 1.6’ya gerilemesi, görünen o ki son çeyrekte ise eksi rakamlara düşmesi ülkemizin tekrardan reform gündemine dönmesinin şart olduğunu bize gösteriyor.

Ekonomi sadece rakamlardan ibaret bir olgu değildir. Bir ülkenin ekonomisini etkileyen bir çok faktör bulunuyor. Siyaset, uluslararası siyaset, demokrasi, adalet, hukuk ve uluslararası ilişkiler de bir ülkenin ekonomisine doğrudan etki eden unsurlar. Zaten yaşadığımız ekonomik zorlukları yorumlarken kimi çevrelerin “ekonomik saldırı” tespitleri ve ABD ile yaşanan “Pastör” krizi de bunlara en iyi örneği teşkil ediyor. Ancak bu argümanların tüm dünya ülkelerinin ekonomileri için geçerli olduğunu düşünürsek, bu tarz durumlardan etkilenmemek için güçlü bir ekonomi yaratmamız gerçeği gün yüzüne çıkıyor.

Uluslararası ilişkileri iyi, demokrasi seviyesi yüksek, hukuku bağımsız ve güven veren bir ülkenin ekonomisinin ihtiyacı olan hamleleri çok daha hızlı ve yapıcı olarak atacağı da bir başka gerçek. Türkiye ekonomi kurmaylarından beklentimiz ihtiyacımız olan yapısal reformlara hızlıca geçiş yapılmasıdır. Doğru adımları atmış, kendi öz kaynaklarından üretim yaparak ihracat odaklı bir ekonomiyi inşa etmiş bir ülke ekonomisinin ne ekonomik saldırılara ne de siyasi ekonomik sıkıştırmalara yenik düşmeyeceği bilinciyle 2019 yılında bu hamleleri yapan bir Türkiye görmeyi arzuluyoruz.