Osmanlı ve Cumhuriyet dönemlerine ait 5 anayasa vardır:

- 1876 Kanunu Esasi

- 1921 Teşkilatı Esasiye Kanunu

- 1924 Teşkilatı Esasiye Kanunu

- 1961 Anayasası

- 1982 Anayasası

Bu anayasalardan sadece ikisi (1921 ve 1924), TBMM’de tartışılarak kabul edilmiştir. Dolayısıyla, ulusu temsil eden kurum tarafından kabul edilmesi açısından kendilerinden önceki ve sonraki anayasalardan ayrılmaktadırlar. 23 maddeden oluşan, oldukça kısa ve olağanüstü koşulların anayasası olan 1921 anayasası, egemenliğin kayıtsız şartsız millete ait olduğunu belirtmesi ve dolayısıyla Meclis’in padişah-halifeden üstün olduğunu vurgulaması açısından devrimci bir nitelik taşır.

Cumhuriyet döneminde kabul edilen ilk anayasa olan 1924 anayasası TBMM’de oldukça demokratik koşullarda tartışılmış ve ilginç tartışmalara sahne olmuştur. Bunlardan biri de 25. Maddeye ilişkindir. Anayasa Komisyonu’nun hazırladığı taslaktaki madde, Cumhurbaşkanına TBMM’yi feshetme yetkisi veriyordu:

Madde 25: Meclis kendiliğinden intihabatın tecdidine karar verebileceği gibi, Reisicumhur da hükümetin mütalaasını aldıktan sonra esbabı mucibesini Meclise ve millete bildirmek şartıyla buna karar verebilir.

Milletvekilleri buna şiddetle karşı çıktı:

Reşat Bey: Arkadaşlar, bendeniz arzuyu, heyecanı ve şahsi kanaatimi şu suretle hulasa edeceğim. Maruzatım uzundur. Fakat bazıları mütehassis oluyorlar. Müteessir oluyorlar. Kannatı katiyem şudur ki farzı mahal olarak Allah Reisicumhur olsa, kati arzediyorum, kestiriyorum (Haşa sesleri) Haşa… melaikei kiram heyeti vekile olsa fesih selahiyetini verecek yoktur. (alkışlar).

Mahmut Esat Bey: (…) Efendiler, en mutlak meşrutiyetlerde bile Kral, hükümdar tacidar behemhal bir ayan meclisinin reyini almak mecburiyetindedir. Nerede kaldı ki biz; cumhuriyetimizin en asri bir şekilde olduğunu iddia ediyoruz. Ve ‘Bilakaydü şart hâkimiyet, millete aittir” diyoruz. Ve sonra bu kadar büyük bir kuvvet içinde intihap ettiği Reisicumhur yine içinden intihap ettiği kabinenin reyini alarak feshedebilmektedir.

Rica ederim. Bundan büyük darbe, bütün Teşkilatı Esasiye, bütün hukuku Esasiye tarihi içinde ne vakit irtikap etmiştir? (Bravo sesleri)

Efendiler, iyi bir hükümet gelir, iyi bir reisicumhurumuz vardır. Bunlara riayet eder. Doğrudur. Fakat mesele bir reisicumhur meselesi değildir. Bütün bir Türk mukadderatı meselesidir. (Bravo sesleri).

Tasarıya itiraz edenlerin başında Mahmut Esat ve Saracoğlu Şükrü Beyler geliyordu. Bu nedenle Atatürk ikisini de Çankaya’ya çağırmış ve itiraz nedenlerini sormuştu. Sonunda ikna olarak, tasarıdan Cumhurbaşkanına TBMM’yi feshetme yetkisini kaldırtmıştı.

Yukarıdaki sözleri Mart 1924’te söyleyen Mahmut Esat Bey, eleştirdiği Atatürk tarafından 8 ay sonra Adalet Bakanı yapılacaktır (Kasım 1924). Günümüz Türkiyesi’nde Başbakanıyla çatışan milletvekilinin bırakın bakan olmasını, bir sonraki genel seçimde tekrar milletvekili olması mümkün müdür?

Milletvekillerinin şiddetli itirazı sonucunda söz konusu madde kabul edilmemiştir. Meclis, “ulusal egemenlik” konusunda da hassastır. Cumhurbaşkanının nasıl yemin edeceği meselesinde yemin metnine, milli egemenlik ile ilgili ekleme yapılmıştır:

Önerilen:

Madde 38: Reisicumhur intihabı akabinde ve meclis huzurunda şu suretle yemin eder: (Reisicumhur sıfatiyle Cumhuriyetin kanunlarına riayet ve bunları müdafaa, Türk milletinin saadetine, sadıkane ve bütün kuvvetimle sarfi mesai, Türk devletine teveccüh her tehlikeyi kemali şiddetle men, Türkiye’nin şan ve şerefini vikaye ve ila ve deruhte ettiğim vazifenin

icabatına hasri nefis etmekten ayrılmayacağıma “vallahi”)

Kabul edilen:

Madde 38: Reisicumhur intihabı akabinde ve meclis huzurunda şu suretle yemin eder: (Reisicumhur sıfatiyle Cumhuriyetin kanunlarına ve Hakimiyeti milliye esaslarına riayet ve bunları müdafaa, Türk milletinin saadetine, sadıkane ve bütün kuvvetimle sarfi mesai, Türk devletine teveccüh her tehlikeyi kemali şiddetle men, Türkiye’nin şan ve şerefini vikaye ve ila ve deruhte ettiğim vazifenin icabatına hasri nefis etmekten ayrılmayacağıma “vallahi”)

1924 yılının devrimci meclisi, kadınların milletvekili seçilebilmesi yapılan öneriyi alkışlarla reddetti:

Reis: “Kadın ve erkek her Türk, mebus intihap edilmek hakkına haizdir.” Bu teklifi reyialinize vazediyorum, kabul edenler lütfen el kaldırsın, aksini reye vazediyorum, kabul etmiyenler lütfen el kaldırsın, kabul olunmamıştır (Alkışlar).

Atatürk’ün pek çok devrimi niye aşama aşama yaptığını anlamak açısından bu durum iyi bir ipucudur. Bırakın toplumu, milletvekillerini bile ikna etmek kolay değildir. Kadınların milletvekili olabilmesi için 10 yıl daha geçmesi gerekecektir.

1924 Anayasası tartışmaları arasında bugün de tartışılan Türklük ve Türkiyelilik kavramları da vardır:

Madde 88: Türkiye ahalisine din ve ırk farkı olmaksızın Türk itlak olunur. Türkiye’de veya hariçte bir Türk babanın sulbünden doğan veyahut Türkiye’de doğup da memleket dâhilinde ikamet ve sini rüşde vusülünde resmen Türklüğü ihtiyar eden veyahut vatandaşlık kanunun mücibince Türklüğe kabul olunan herkes Türktür. Türklük sıfatı kanunen muayyen olan ahvalde izahe edilir.

Bu maddeye ilişkin –TBMM’ce kabul edilmeyen- iki farklı değişiklik önergesi veriliyor:

Niyazi Bey: -Mersin-: Efendim, kanunun birçok yerinde Türkiye kelimesi vardır. Kanuni Esasi Encümeni ile de görüştük. Onlarda bunu kabul ediyorlar. Teb’aya Türk dedikten sonra Türkiye demek doğru değildir. Esasen Türkiye tabiri İtalyancadan alınmıştırve Arabca bir kelimedir. Buna hiç mahal yoktur. Türk devleti; Türk Teb’ası, Türk BüyükMillet Meclisi, hepsi Türk, hepsi müsavidir. Binaleyh Türkeli suretinde tashihini teklif ediyorum.

Riyaseti Celileye

Maddenin birinci fıkrasındaki Türk kelimesinin Türkiye şeklinde tadil ve diğer fıkralarının da buna göre tashih ve tanzimini teklif ederim.

Konya

Naim Hazım

1924 Anayasası ve bu anayasa üzerine yapılan tartışmalar Türkiye Cumhuriyetinin demokratik temeller üzerine kurulduğunu açık bir şekilde göstermektedir.

1924 Anayasası çağdaşı pek çok Anayasa gibi Meclis üstünlüğü sistemine dayanıyordu. Avrupa’nın Birinci ve İkinci Dünya Savaşları arasında yaşadığı süreç, yani Hitler, Mussolini, Franco ve Salazar gibi totaliter liderlerin genellikle demokratik yollardan iktidara gelip demokrasiyi ortadan kaldırmaları Meclis üstünlüğü sisteminin noksanlığını açık bir şekilde gösterdi. İkinci Dünya Savaşı sonrasında hazırlanan Avrupa anayasaları, ulusal egemenlik kavramının çağdaş yorumunu içeriyordu: Meclis üstünlüğünden Anayasa’nın üstünlüğüne geçmek… Bunlara ilave olarak Anayasa Mahkemeleri ve İkinci Meclis/Senato kuruldu. Ayrıca Refah Devleti politikaları benimsenerek toplumsal refahın yükselmesi için çabalar harcandı. Türkiye, 1961 Anayasası ile anayasanın üstünlüğü sistemine geçti ve tarihinin en demokratik anayasası idi bu. Ancak bu anayasa hem bazı kusurları içeriyordu –kendinden önceki döneme tepki anayasası niteliği taşıması- ve hem de askeri darbe anayasası idi. 12 Mart yönetimi bu anayasanın özgürlükçü pek çok yönünü kısıtladı ve 12 Eylül yönetimi de tamamen ortadan kaldırdı; yerine yeni bir darbe anayasası geldi: 1982 anayasası… Bu anayasa ise, hak ve özgürlükler açısından kısıtlayıcı ve yasaklayıcı bir nitelik taşımaktaydı.

Günümüzde 1982 anayasası bir hayli değişiklik geçirse de varlığını sürdürmektedir.

Yeni anayasa tartışmaları ise halen mevcuttur. Bugün TBMM’nin yapmakta olduğu anayasa bir ilk değildir. 1921 ve 1924 anayasalarını da TBMM yapmıştı. Mesele anayasanın içeriği ve toplumsal uzlaşmanın ürünü olup olmadığıdır. AKP iktidarının MHP ya da BDP ile yapacağı anayasanın toplumsal uzlaşmanın ürünü olmayacağı açıktır.

Dünyada bugün işleyen üç ana demokrasi modeli vardır: Birincisi Meşruti Demokrasi’dir; model ülkesi İngiltere’dir. Birinci ve İkinci Meşrutiyet dönemlerinde Türkiye’de uygulanan sistemdir. İkincisi Demokratik Cumhuriyet’tir; model ülkesi Fransa’dır. Cumhuriyet döneminde Türkiye’de uygulanan sistemdir. Üçüncüsü ise Başkanlık Sistemi’dir; model ülkesi de ABD’dir. ABD modelinden daha çok üçüncü dünya ülkeleri esinlenmektedir ve diktatörlükle sonuçlanmaktadır bu sistem. Çünkü yürütme organı, yasama ve yargıyı da kontrol etmektedir. Eğer yeni Anayasa’da başkanlık sistemi yer alırsa dünyada, üç sistemi arka arkaya deneyen tek ülke olma başarısını (!) göstereceğiz.  Rejim değişikliği, Türkiye’yi içinden çıkılmaz sorunlar yumağı ile baş başa bırakacaktır. Türkiye’de iyi kötü yerleşen bir parlamenter rejim mevcuttur. Yürütmeyi daha da güçlendirmek yerine yasama ve yargı ile denetlenebilen çoğulcu ve özgürlükçü demokratik bir rejimi inşa etmek gerekmektedir.