Mustafa Kemal ATATÜRK aydınlanması ile yetişen bizim kuşaklar (1940 ve sonrası) karanlığı yırtarcasına çağdaş uygarlığa doru yol alırken, günün birinde iktidara gelenlerin bu yolu tekrar karanlığa doru çevireceklerine inanmıyorlardı.

Bu rahatlık içinde ters gidişe zamanında çalışmaları ve oylarıyla engel olmadıkları için bu gün bedelini ödüyor ve tekrar çocuklarının aydın geleceği için çırpınmaya başladılar.

Aydınlanmayı ters yöne çevirmeye çalışan güncel örnekler baktığımızda;

-Başbakan Sayın Erdoğan, memleketi Rize Çayeli İlçesinde yaptığı konuşmada, üreticinin beklediği çay ve fındık taban fiyatları konusunda müjde vermek yerine, Harem-Selamlık uygulaması müjdesi vererek Erkekler için ayrı, kadınlar için ayrı yüzme havuzu yapacaklarını söylüyor.

-Elinde pala ile insanları tehdit ettiği, tekmelediği görsel medyaya yansıyan ve herkes tarafından izlenen kişi hakkında 27 yıla kadar hapis istemi ile deva açılıyor, buna karşın sorgusundan sonra serbest bırakılırken, 13-14 yaşlarında 130 çocuk Gezi Parkı sorgusu için karakola çağrılıyor.

-Cumhuriyet Savcılarının, cemaat yanlısı savıyla görev yerlerinin değiştirildiği haberleri yazılı medyaya yansıyor, gerçek böyle ise herhangi bir soruşturma yapılıp yapılmadığı konusunda kamuoyuna bilgi verilmiyor.

Çünkü Cumhuriyet Savcıları tarafsız davranmak ve görevlerinde herhangi bir siyasi görüşün taraftarı olmamak zorundadırlar.

Diğer taraftan Deniz Feneri Davasında örgüt ve dolandırıcılık konusunda “Kovuşturmaya Yer Olmadığı” kararı veren Cumhuriyet Savcılarının ödül gibi görevlere getirildiği haberi yazılı medyaya yansıyor.

Umarım bu haberler doğru değil, eğer doğru ise;

Nerde kaldı yargı bağımsızlığı, nerede kaldı tarafsız yargı.

-Milli Eğitimde, sırf ayrı cinsten oldukları için ayni binada ki erkek ve kız yurtlarının ayrıldığı medyada haberlere konu oluyor.

-Kadınlar matinesi olarak verilen bir konserde, orkestradaki erkeklerin kadınları görmemesi için perde gerildiği medyada haber olarak yer alıyor.

Nerde kaldı çağdaş Türk kadına saygı ve eşitlik.

-Yazılı medyaya yansıyan habere göre, yurttaşın biri, iktidardan aldığı cesaretle laik Türkiye Cumhuriyeti Başbakanı için “Erdoğan’ı halife olarak tanıyor ve biat ediyorum” diyor.

Haleflik tekrar geri geldi de bizim mi haberimiz yok.?

-Bir ilçemizde Çocuğunun düğünü için Jandarma karakolundan izin almaya giden yurttaşa, Türkiye Cumhuriyetinin varlık simgesi olan şanlı ay yıldızlı bayrağımızın asılmaması için imza alındığı haber olarak yazılı medyaya yansıyor.

-Resmi bayramlarda ATATÜRK heykeline çelenk koymak ve bayramların yurttaşlar tarafından kutlanmasına yasaklar getirilmesine karşın, Atatürk aydınlanmasını özümsemiş yurttaşlar bu görevlerini daha coşkulu bir şekilde yerine getirmeye direniyorlar.

-Yurttaşların büyük bir bölümü, çocuklarının aydın geleceği için çırpınırken, on bir yıldır iktidarda olan AKP’den cesaret alan kamu görevlileri, ne yazık ki bu aydınlığı karartmanın gayreti içindedirler.

Neredeyse devlet kurumlarının tümü iktidar yandaşı yapıldığı için, bu tür uygulamalara itiraz etme cesaretini gösteren ender görevlilerde derhal pasifize ediliyor, haklarında soruşturmalar açılıyor ve en seri şekilde susturuluyor.

Önümüzde seçimler var, büyük bir oy potansiyeline sahip gençler, oylarını bir yerde birleştirerek bu gidişe dur demezlerse, bilsinler ki gelecekleri karanlık.

Ben böyle görüyorum.

Ya siz.

 

01.09.2013