Ne zaman milli bayramların yıl dönümleri gelse içimdeki umut ateşi yeniden alevlenir. Hele 19 Mayıs’ta… 1918 yılı imparatorluğun dağıldığı, Birinci Dünya Savaşı’nın yenilgiyle sonuçlandığı ve umutların iyice karardığı bir yıldı. Savaşın sonlarına doğru Atatürk, umutsuzluğa kapılanlara şunu söylüyordu:

“Her şeye rağmen muhakkak bir ışığa doğru yürümekteyiz.  Bende bu imanı yaşatan kuvvet, yalnız aziz memleket ve milletim hakkımdaki sonsuz sevgim değil, bugünün karanlıkları, ahlaksızlıkları, şarlatanlıkları içinde sırf vatan ve hakikat aşkıyla ışık serpmeye ve aramaya çalışan bir gençlik görmemdir“.

Savaşın yenilgiyle sonuçlanması Atatürk’ün fikrini değiştirmemiş, tersine kararlılığını arttırmıştı. “Geldikleri gibi giderler” demişti. Üstelik Başkente dönerek çözüm yolları aramaya girişmişti. 6 aylık bir arayış ve arkadaşlarıyla müzakere süreci O’nu Anadolu’ya gitmeye, Samsun’a çıkmaya yöneltti. 

Mustafa Kemal, bağımsızlık ve özgürlük ateşini yakanları birleştirmek, Samsun’a gitmek için gemiye binen lider oldu. Aynı yıllarda yaşananları umursamayıp gemisini yürütenler oldu. Hatta İngiliz gemisine binip İngilizlere sığınan ve öncesinde onlarla işbirliği yaparak ihanete yönelenler de oldu. 

Geçtiğimiz yıl Mondros’un ve Birinci Dünya Savaşı’nın bitişinin 100. Yılı idi. 2019’dan itibaren ise önümüzdeki birkaç yıl boyunca yeni yüzüncü yıllar başlıyor:

Samsun’a çıkışın 100. Yılı

Amasya Genelgesi’nin 100. Yılı

Erzurum Kongresi’nin 100. Yılı

Sivas Kongresi’nin 100. Yılı

Misak-ı Milli’nin 100. Yılı (2020)

Birinci Meclis’in 100. Yılı

1921 Anayasası’nın 100. Yılı

Saltanatın kaldırılışının 100. Yılı (1922)

Cumhuriyetin İlanının 100. Yılı (2023)

Halifeliğin kaldırılışının 100. Yılı (1924)

Bizi millet yapan, milli bilincimizi, birlik ve beraberliğimizi sağlayan kilometre taşları. 

Mustafa Kemal Atatürk, kurtuluşu dışarıda, başka bir devletin himayesinde aramadı. Kendi vatanında, Anadolu’da ve kendi milletinde buldu. Fransa’nın kurtarıcısı de Gaulle İkinci Dünya Savaşı’nda direnişi örgütlemek için Londra’ya giderken Atatürk kelle koltukta Anadolu’ya gitti boynunda idam fermanıyla… Bu bana Ergenekon-Balyoz davalarında yurt dışında görevde iken kurulan kumpasa ve başlarına gelecekleri bilmelerine rağmen “Mustafa Kemal’in askerlerinin” gelip teslim olmalarını hatırlatıyor. Ne de olsa Namık Kemal’in dediği gibi "Fıtrat değişir sanma, bu kan yine o kandır!"

Cumhuriyetin ulusal kimlik inşası sürecinde milli bayramların önemli bir yeri var. 19 Mayıs’ın ilk olarak spor bayramı olarak kutlanması, 1936 yılında gerçekleşti. Nitekim dönemin tek partisi CHP’nin parti örgütüne gönderdiği yazıda “Spor bayramında jimnastik gösterileri yalnızca okullar talebesince yapılacaktır. Sokak gezileri ile çelenk koyma işi talebe ve sporcularla birlikte yapılır” denilmekteydi. 

1937 yılında ise durum değişmiş, kapsam genişletilmişti. CHP genel sekreteri ve İçişleri Bakanı Şükrü Kaya, valiliklere ve parti örgütüne gönderdiği yazıda bayramın kutlanma gerekçesini de anlatmaktaydı:

“Türk ulusunun kurtulma savaş ve hareketini ellerine almak üzere Büyük Şef Atatürk’ün Samsun’da Anadolu’ya ayak bastığı tarih olan 19 Mayıs’ın yurtta spor bayramı olarak kabul edilmesine geçen 1936 yılında toplanan Türk spor kurumu kongresinde karar verilmiş ve ilk kutlama geçen yılda yapılmıştı.

Kongrenin bu kararı çok yerinde idi. Çünkü her şeyden önce 19 Mayıs, Türk milletinin yeniden harekete geçmesi ve fizik ve normal kalkınmasının ilk hamlesidir. 

19 Mayıs Gençlik ve Spor Bayramı adını vereceğimiz bu bayram ayrıca bütün millete güzel insan, hareketli insan, canlı insan, uyanık insan, dürüst insan, mert insan idealini aşılamak, hava, ışık, su, dağ sevgisini sindirmek, temizlik, sağlamlık ve güzellik aşkını yerleştirmek ve artırmak için bir vesile sayılacaktır. 

C.H.Partisi bunu böyle anlamaktadır. 

Bu maksatla CHP Genel Sekreterliği tarafından matbuat, sinema ve radyolar için alınan tedbirler, bilgi olarak bağlı yazılarda gönderilmiştir. 

Yukarıda yazılan esas noktalar dahilinde işbu bayramın her il, ilçe, kamun merkezinde ve köylerde kutlulanması için tertip edilen ve bağlı olarak gönderilen talimatnamenin hükümlerinin mahallin icap ve şartları içinde tatbiki ile sonucu hakkında bilgi gönderilmesini dilerim”. 

Milli bayramlar yeni yetişen nesle milli bir ruh aşılamak için önemli bir rol üstlenmektedir. Cumhuriyetin kurucuları, cumhuriyetin ilk yıllarında yurt dışına eğitime gönderdikleri gençlere de bu ruhu aşılamayı ihmal etmemişti. Çünkü ülkenin kıt kaynaklarıyla yurt dışında gönderilen gençlerin ülkeye dönerek hizmet etmeleri bekleniyordu. Onlara yönelik beklenti çok yüksekti. Onlar birer kıvılcım olarak gidecekler, yanardağ olarak döneceklerdi. Beklenti buydu. Onlar Türk Promete’lerdi. 1937 yılında Halkevlerinin kuruluş yıldönümünde yurt dışındaki 198 öğrenciye gönderilen yazı bunu özetler gibidir:

“Halkevlerinin geçen yıllardaki çalışmalarını gösteren ve ilişik olarak gönderilen kitap, sizi tahsilinizi bitirdikten sonra, emrine koşacağınız inkılabın, ilk adımda hizmetinizi beklediği Halkevlerine, memleketten uzak bulunduğunuz günlerde, yabancı bırakmamış olacaktır”… 

Bugün de yeni nesilden beklenen bu idealizm, iktidardan beklenen de Cumhuriyetçi ruhtur.

19 Mayıs kutlu olsun…