91 yaşında hayatını kaybeden 9. Cumhurbaşkanı Süleyman Demirel, 4 yıl önce bugün hayatını kaybetti. Demirel'i pek çok özelliğiyle yâd etmek mümkün… Ancak belki de Demirel’in en akılda kalıcı özelliklerinden biri mizaha karşı hoşgörüsü ve mizah yeteneğiydi. Demirel, bazen sorulardan kaçmak için, bazen mevzuu açmak için, bazen muhatabını bozmak için sık sık fıkralara başvururdu.
 
İşte Süleyman Demirel’in sık sık anlattığı 7 fıkra:
 
1) 12 Eylül’de siyasetçiler kenara itildiğinde: “Uçak yolculuğu sırasında çocuklar rahat durmuyor, oradan oraya koşarak, uçağın dengesini bozuyorlarmış. Bu durumdan rahatsız olan kaptan pilot, hostesi çağırmış, ‘Çocukları kontrol altına alın’ demiş. Bir süre sonra uçağa sessizlik çökünce kaptan meraklanıp, hostesi çağırmış. ‘Ne oldu?’ diye sorunca, hostes şu cevabı vermiş: Uçağın kapısını açtım, ‘çocuklar biraz da bahçede oynayın, ben sonra sizi çağırırım’ dedim.”
 
2) 12 Eylül öncesi niye tedbir almadığı sorulunca: “Hocanın evini hırsızlar soyunca komşular söylenmeye başlamış. ‘Hocam, insan kapısını kilitlemez mi?’, ‘Para ortaya konur mu?’, ‘Bu kadar ağır uyku olur mu?’ diyorlarmış. Hoca da cevap vermiş: Tamam ben hatalıyım da, eve giren hırsızın hiç mi kabahati yok?”
 
3) ANAP, kendi tabanı üzerine parti kurduğunda: “Köylünün biri savaşa gitmiş, bir süre sonra da künyesi gelmiş. Köyün önde gelenleri toplanmış, dul karısına ne olacağını düşünmüşler. Kadıncağızı evlendirmeye karar vermişler. Kadın evlendikten bir süre sonra, öldü sanılan köylü çıkagelmiş: ‘Biz seni öldü sandık’ diyenlere, ‘Yoo ölmedim. İşte buradayım’ deyince ortalık karışmış. Sıkıntıyla gerçeği açıklamışlar ama köylü, ‘Ben karımı isterim’ diye tutturmuş. Kıssadan hisse: Keser döner sap döner, gün gelir hesap döner. Öldü sandıklarınız yarın çıkıp geliverirler, mahcup olursunuz.”
 
4) Evren referandumda yüzde 92 oy aldığında: “İki berduş kasaba meydanında avare avare dolaşırken bir kalabalığa rastlamış. Bakınırlarken, bir güvercin uçup berduşlardan birinin omzuna konmuş. Herkes toplanmış, berduşa ‘Sen padişahımız olacaksın’ demişler. Berduş ‘Olmaz’ diye ısrar etse de, inatçı kasabalılara yenik düşmüş. Padişahlığı kabul edip arkadaşını da sadrazam yapmış. Aynı gün de başlamış zulme, boyun vurmaya, vergi salmaya. Arkadaşı, ‘Yapma, halk kızacak’ deyince çiçeği burnunda padişah cevap vermiş: Güvercin uçurup padişah seçen halka böylesi az bile.”
 
5) DYP liderliğine kendi yerine Çiller seçildiğinde: “Leylek yılanı nasıl avlar bilir misiniz? Leylek havada uçarken bir yılan gördü mü hemen üzerine atılmaz. Bulunduğu yerden daha yükseğe çıkar. Çıkabileceği en yüksek noktaya geldikten sonra birden yılanın üzerine pike yapar. Yılanı belinden kaptığı gibi tekrar eski yüksekliğe çıkıp yılanı aşağı atar. Bu kadar yüksekten düşen yılanın beli kırılır, hayvan ölür. Leylek ölen yılanı alır, yesinler diye yavrularına götürür. Ama bu her zaman böyle olmaz, leylek bazen üşengeçlik eder, yılanı yeterli yüksekliğe çıkmadan yere bırakır. Bu durumda yılan sadece bayılır. Yılanı öldü zanneden leylek, hayvanı alıp yuvasına götürür, ‘alın yiyin’ diye yavrularına bırakır. Ana leylek yuvadan ayrılınca da, yılan yavru leylekleri yer.”
 
6) Asker, habire siyasetçilerle kriz çıkardığında: “Bir profesör aslanla kuzunun aynı kafeste yaşayabileceğini iddia etmiş. ‘Yapamazsın’ demişler. ‘Deneyeyim görün’ demiş. Hayvanat bahçesinde denemeye başlamış. İtiraz edenler bir hafta sonra gelmiş, bakmışlar ki, kuzuyla aslan aynı kafeste... ‘Bunu nasıl yaptın?’ diye şaşkınlıkla profesöre sormuşlar. O da cevap vermiş: Her gün kafese yeni bir kuzu koyuyoruz.”
 
7) Cumhurbaşkanlığına aday olduğunda: “Adamın biri derdi için büyücüye gitmiş. Büyücü muskasını yazmış, adama vermiş ve bir de öğütte bulunmuş: ‘Şimdi bu muskayı al, boynuna as ve bir de sakın dişi tavşanı aklına getirme. Derdin iyileşecek’ demiş. Adam başını sallamış, ‘Bu büyü tutmaz’ demiş. ‘Neden?’ diye sormuş büyücü... ‘Sen şimdi böyle söyledin ya, artık dişi tavşan hiç aklımdan çıkmaz."