1970’li yıllar Türkiye için siyasal istikrarsızlıkla birlikte toplumsal olayların, terör eylemlerinin tırmandığı yıllar oldu. Haşhaş ekimi ve Kıbrıs meselesi nedeniyle başta ABD olmak üzere Batı dünyasıyla yaşanan sorunlar ekonomik krizle harmanlandığı Türkiye açısından sancılı yıllar oldu. Döviz darboğazı, pek çok ürünün karaborsaya düşmesine, uzun kuyruklara yol açtığı gibi hayat pahalılığını da beraberinde getirdi.
 
CHP’nin Bülent Ecevit’in liderliğinde umut olması, “Ak Günlere” adını taşıyan seçim bildirgesiyle toplumda ciddi bir destek sağladı. Bu, Kıbrıs Barış Harekatıyla birlikte Ecevit, Kıbrıs Fatihi unvanı ve müthiş bir karizma kazandırdı. Ecevit’in Kıbrıs Barış Harekatı sonrası koalisyon hükümeti bozarak ve ülkeyi seçime götürmeye çalışarak yaptığı stratejik hata ülkeyi daha da sorunlu bir döneme soktu. Aynı yıllarda Türkiye, CHP’nin sosyal demokrat belediyeciliği ile tanıştı… Ülkenin içinde bulunduğu hayat pahalılığı ve pek çok ürünün bulunamaması, belediyelerin öncülüğünde tanzim satış uygulamasını doğurdu. Bugün tekrarlanan uygulama, aslında 40 yıl öncesine aitti.
 
1977 yerel seçimlerinde CHP İstanbul’da Ahmet İsvan yerine Aytekin Kotil’i aday gösterdi. Ayrıntılı Haber gazetesinin 17 Kasım 1977 tarihli sayısında Mehmet Çınarlı’nın Aytekin Kotil ile yaptığı röportaj bir yer aldı. Her geçen gün kontrolsüz olarak artan fiyatlar karşısında ne gibi köklü önlemler alacağı sorusunu Kotil, fiyat artışlarının kendisini yakından ilgilendirdiği, halkın en büyük derdi olan fiyat artışlarının polisiye önlemlerle çözülemediğini, yapacakları Pazar düzenlemeleri ve sıkı kontrollerle bölgeler arası fiyat artışlarını gidebileceklerini ve yasal oranın üzerindeki kârları önleyeceklerini belirterek yanıtladı. Bu konuda uzun vadede olsa da halkın, Belediyelerin, Sendikaların, Kooperatiflerin, esnaf kuruluşlarının ve Kamu kuruluşlarının katılacağı ortaklıklar kurulacaktı. Kurulan bu ortaklıklarla dayanıklı gıda maddelerini depolamak ve bazı temel gıda maddelerini üretmek düşüncesiyle, söz konusu gıda maddeleri tanzim satışlar aracılığı ile halka daha ucuz fiyatla satılacaktı. Böylece, “üreticiden tüketiciye” ilkesi bir ölçüde gerçekleşmiş olacaktı. En önemli tedbirlerden biri olan Pazar düzenlemelerinde de belediye memurları halkın yanında olacaktı.
 
Gazeteci Mehmet Türker’in yönetiminde yapılan açık oturumda A. Kotil, “Biz sadece hizmet veren değil, üreten belediye de yaratacağız. Ay çiçeği, süt ürünleri fabrikası kurulabilir. Halka açık şirketler kuracağız ve üretime geçerek ucuzluk sağlamaya çalışacağız. Özellikle tanzim satışları yaygınlaştıracağız” dedi. Belediyelerin halka ucuz mal satmak için ortalıklar kurulup, tanzim satışların arttırılacağını belirten Kotil, belediyenin bol miktarda tükettiği malları (örneğin kablo gibi) üreten fabrikalar kurup tasarruf etmesini sağlayacağını söyledi.
 
Kotil’in vaatleri arasında Belediye Tanzim Satış mağazaları sayısının arttırılması, her tanzim satış mağazasına ilave edilecek et reyonları aracılığı ile her gün büyüyen et kuyrukları asgariye indirilmesi de vardı. Onlarca yeni tanzim satış mağazası açılırken ilave olarak seyyar satış araçları da devreye girdi. (“İstanbul Belediyesi Özel Hazırlattığı Araçlarla Ucuz Pirinç ve Şeker Tanzim Satışlarına Başladı”, Günaydın, 25.7.1980; “İstanbul Belediyesi Ucuz Pirinç Satıyor”, Hürriyet, 25.7.1980).
 
Tanzim satış mağazalarının en büyük sorunu mallarını halden aldıkları için önemli fiyat ucuzlamaları getirememeleriydi. Bu zorluğu yenmek için üretici bölgelerin kooperatifleri ve belediyeleriyle temasa geçilmiş ve buralardan toptan mal alarak İstanbul’da fiyatların önemli ölçüde düşmesi sağlanmıştı. Belediye bu yöntemi yaygınlaştırmaya çalışmaktaydı.
 
Ayrıca Belediye, İstanbulluların ucuz et alabilmeleri için Et ve Balık Kurumu yetkilileri ile anlaşmaya vardı. Buna göre, belediyenin tanzim satışlarına günde sadece 6 ton et veren kurum, et miktarını kısa sürede 15 tona, 4 ay sonra da 50 tona çıkaracaktı. Belediye bu etleri özellikle fakir halkın oturduğu semtlerde tanzim satış ve kasaplar aracılığı ile halka dağıtacaktı. (“Et ve Balık Kurumu Yetkilileri ile Belediye Yetkilileri Nihayet Masaya Oturdu”, Günaydın, 15.3.1978).
 
1978 yılı sonunda belediyenin Bakırköy’de açtığı tanzim satış mağazasının et reyonu 10 ton kapasiteli idi. Mağazada kıyma 70, pirzola 100 liraya satılacaktı. Bu piyasadaki fiyatların % 30 altında bir fiyatla satış yapmak anlamına geliyordu. Söz konusu mağaza 1000 metre kare idi ve 9.500.000 liraya mal olmuştu. Mağazada sebze, meyve ve tüm gıda maddelerinin de satışı yapılıyordu. (“Belediyenin Bakırköy’de Açtığı En Büyük Tanzim Satış Mağazasında Kıyma 70 Liradan Satılacak”, Günaydın, 14.12.1978).
 
1970’li yıllar CHP’nin düzen değişikliği vaat ettiği ve geniş kitleler için umut olduğu yıllardı. Her ne kadar 1978 yılında kurulan III. Ecevit hükümeti, bu umudu tükettiyse de ve umutsuzluk egemen olup, parti içi kargaşa yaşandıysa da, 1973 sonrasında belediyecilik anlayışındaki değişiklik dikkat çekicidir. Söz konusu yeni belediyecilik anlayışı CHP’nin Ortanın Solu politikasıyla paralellik arz eder. Halkçı bir belediyecilik anlayışı 1973 yılında Vedat Dalokay (Ankara), İhsan Alyanak (İzmir), Erol Köse (İzmit) ve Ahmet İsvan (İstanbul) ile başlamış ve 1977 yılında Ali Dinçer (Ankara) ve Aytekin Kotil (İstanbul) ile hız kazanmıştır. Kotil, belediyecilik anlayışı ile İstanbul’da büyük yeniliklere imza atmıştır: Toplu taşımacılık, tercihli yol, kıyıların halka açılması, Tansa’ların yaygınlaştırılması, yeşil alanların arttırılması, köşklerin restorasyonu, kanalizasyon ve deşarj sistemi çalışmaları... Ali Topuz’un deyimi ile “Aytekin Kotil’den sonra gelen belediye başkanları hangi projeye el atmışlarsa, uygulamaya kalkmışlarsa, bunların tamamı Aytekin Kotil zamanında düşünülmüş ve projelendirilmiştir. 12 Eylül olmasaydı bunlar yapılacaktı da” . Tüm olanaksızlıklara rağmen belediyecilik alanındaki çalışmalarıyla Kotil, İstanbul’a en çok hizmet eden efsanevi başkanlar arasında yerini almıştır.