Bu kuruluşların geçtiğimiz 17 Nisan'da (76. yıldönümü) kutlandı. Köy enstitüleri bu ülkenin bir kültür devrimidir, belki de dünyada eşi benzeri olmayan bir eğitim sisteminin adıdır.


Kapatılmalarının ardından '62' yıl geçmesine karşın eğer  bir kuruluş hala gündemde olmayı ve özenilmeyi başarmışsa o kuruluş yüce bir devrim demektir. Köy enstitüleri yetmiş altı yıldır yüreklerde, belleklerde yaşıyor.


 

Temel hedefi yoksul köy çocuklarının eğitiminin sağlanması ve ardından köyün, köylünün aydınlığa kavuşturulması olan

bu kuruluşlar bozkırda açan bir çiçek tohumu olarak yurt sathına çoğalarak yayılmışlardı.

 


Karanlık beyinler, dinsiz dinciler, köylünün asırlardır  kanını emeğini emen Ağalık Sistemi,  kurulu düzenlerinin bozulacağını anlayınca o yılların siyasileriyle el ele vererek bu eğitim kurumlarının yalan-dolanlarıyla önünü kesmeye başladılar.


Nihayet, devrimlere ve bir yerde Cumhuriyete  karşı olma görevini üstlenen ''Demokrat Partinin'' iktidara gelmesiyle ve onun büyük katkısıyla köy enstitüleri tamamen ortadan kaldırıldı.


Benim köy enstitülerinde eğitim görenlerle ilk tanışmam sekiz yaşında ilkokul ikinci sınıf öğrencisi olduğum döneme rastlar. Bulunduğumuz kasabada kutlanacak 23 Nisan Ulusal Egemenlik ve  Çocuk Bayramındaki  düzenlenen müsamerede oyunlarımızı müzik eşliğinde oynamamız gerekiyordu.


Okulda mevcut öğretmenlerimiz öğretmen okulu mezunu olmalarına karşın, hiçbiri bir müzik aleti  çalmasını bilmediğinden başöğretmen ''Akçadağ Köy Enstitüsü'' müdürüyle temas kurarak oradaki öğrencilerden bir ekibin gelmesini sağlamıştı.


Özel kıyafetleri ile dört kişiden oluşan bu öğrenci ekibi, o gün müsameremize unutulmaz katkıda bulunmuş ve kasaba halkı tarafından uzun uzun alkışlanmıştı. Bu  çocukluk anımı,  bu kuruluşların yüreğimdeki özel yerini hep canlı tuttum şimdiye değin.


Ülkemiz ve geleceği için bir ''Aydınlanma Işığı'' olacak köy enstitülerinin ışığını söndürenlerin şimdi kapkaranlık yerlerde olduklarına inanıyorum.