Kızıl Elma, Türklerin dünya hakimiyeti idealini temsil eden bir semboldür.  Taşıdığı gaza ruhu, İslam dininin tüm dünyaya yayılmasını hedefler. Kızıl Elma, öteden beri hükümet temsilcilerinin de, askerin de, halkın da haberdar olduğu bir idealdir.

Kimine göre Kızıl Elma somut bir semboldür. Bizans tahtının üzerinde ya da Ayasofya kubbesinden sarkan ve Hazreti İsa’ya ait olduğu söylenen altıntop yahut Ayasofya önünde İmparator Lustinianus heykelinin elindeki altın küre sebebiyle İstanbul, Kızıl Elma olarak anılmıştır. Fetihten az evvel küre düşmüş ve bir daha yerine konamamış; bu da Bizans’ın düşüşüne işaret sayılmıştı. Üstelik imparatorun eli yeni fatihlerin memleketi olan doğuyu gösteriyordu.

İstanbul’un fetihlerden sonra, Papalığa ait San Pietro Kilisesi’nin bakır renkli kubbesinden veya mihrabındaki altıntoptan dolayı Roma, Kızıl Elma sayıldı. Roma’nın fethedileceğine dair hadis-i şerif sebebiyle Müslümanlar bu fethe odaklanmıştı. Bundan dolayı Kızıl Elma tabiri en çok Roma için kullanılmıştır. Sultan Yıldırım Beyazıt cülus töreni için gelen yabancı devlet temsilcilerine, ”Roma’ya kadar gidip, atımı San Pietro mihrabında yemleyeceğim” demişti.

Zaman ilerleyip fetihler arttıkça Kızıl Elma ideali de değişmiştir. Evliya Çelebi Kızıl Elma’nın cihan hakimiyeti idealinin hedefini teşkil eden ve Hıristiyanlığın merkezi pozisyonundaki altı meşhur “Avrupa Şehri” olduğunu söyler. Bunlar: Kızıl Elma Sarayı’nın bulunduğu Budin, Kızıl Elma Kilisesi’nin bulunduğu Estergon, İstolni, Belgrad, çan kulesinde altıntop asılı Sen Stefan Kilisesi sebebiyle Viyana ve Köln gibi fetih planı içindeki şehirlerdir. İlk üçü Macar, diğer ikisi Avusturya kralının taht şehirleriydi. Budin’in fethi üzerine padişaha Kızıl Elma’yı aldığı için övgü dolu şiirler yazılmıştır.

Üç kıtanın birleştiği yerde devlet kurmadan önce Türkler bunu milli vicdanlarında kurmuşlar ve bütün hamlelerinde o büyük ülkünün gittikçe uzaklaşan hudutlarına doğru atılmışlardır. Anavatana her taraftan genişleyen bir harita çizilmiş gibidir. Gönüllerdeki bu haritanın türlü istikametlerdeki büyük merkezlerine hep Kızıl Elma denmiştir. Ömer Seyfettin’in 1917’de yazdığı Kızıl Elma hikayesinde Kanuni Sultan Süleyman, Kızıl Elma’yı “Hakkın beni gönderdiği yer” olarak tarif eder. Nitekim bu padişah arada bir askerlerin kışlalarını ziyaret edip şerbetlerini içer, sonra da bardakları para ile doldurur, ayrılırken “Kızıl Elma’da görüşürüz.” derdi Asker de “Destiye kurşun atar, keçeye kılıç çalarız, Padişahım seninle biz, Kızıl Elma’ya dek gideriz.” diye cevap verirdi. “Kızıl Elmaya!” sözü askeri cesaretlendirir, zaferin şifresini çözerdi.

Yahya Kemal de bu ülküyle coşup şöyle söylemiştir.

Çıkdı Otranto’ya pür velvele Ahmed Paşa,

Tuğlar varsa gerekdir. Kızıl Elma’ya kadar.

Kızıl renk ve elma eski Türk töresinde derin manalara sahiptir. Elma muradı ifade eder. Masallar “Gökten üç elma düştü.” diye biter. Kızıl renk de murat rengidir. Bayrak kırmızıdır, gelinlik kırmızıdır, loğusa yatağı kırmızıdır. Kırmızı her gün doğuşuyla dünyaya hayat ve ümit veren güneşin rengidir. Doğarken ve batarken altıntop şeklindedir. Bütün Şark bu renge tutkundur. Eski düğünler oğlan evinden kalkan bayrakla başlardı. Tepesine kızıl bir elma yerleştirilen bayrak, düğün müddetince kız evine dikilir; sonra tekrar oğlan evine getirilirdi. Kızıl Elma aynı zamanda altıntop demektir. Çünkü kızıl, altın için de kullanılır. Böylece harbin ganimet faslına da işaret ederek heyecanı kabartır, cesareti arttırır.

Yunan mitolojisinde de Atlas’ın dört kızı yani Hesperides Altın Elma ağacını korur. Altın küre yani Kızıl Elma her yerde olduğu gibi Türk mitolojisinde de cihan hakimiyetini ifade eder. Halk kültüründe de bilinir ve dile getirilir. Destan şöyle:

Atam olur öğrendim ata binmeyi

Pirimden öğrendim kılıç çalmayı

Dilerim Mevladan Kızıl Elma’yı

Yan anam yan bana derler Genç Osman.

Saltukname’de Avrupa içlerine yapılan bir sefer anlatılır: “Bir ulu şehre çıktılar. Bir ulu kilise kapısı üstünde bir altıntop dururdu. Pes anda Sarı Saltuk eğitti:

-Bu nedir?

Eğittiler:

 -Buna Kızıl Elma derler.

Kasdetti ki o ulu altıntopu indire. Hızır aleyhisselam geldi.

Hazret-i Muhammed halifesi gele, o indire, dedi.

Bir de Alman efsanesi var: Kıyamete yakın Türkler Köln’ün Golden Apfel yani altın elmasına kadar gelip atlarını katedralin sütunlarına bağlayacak; ama sonra hepsi yok olacaktır. Buna ‘Liechtenstein Kehaneti’ derler. Köln de bugün koca bir Türk  mahallesi vardır ve bu mahallede Alman militanlar katliam yapmıştır.

 Anadolu Felaketi’nden önce fazla coşkulu bazı Yunanlılar :“Türkleri Anadolu’dan sürelim,  ta Kızıl Elma’ya kadar.’’ demişlerdir.

Kızıl Elma, Yeniçeri Ocağı’nın bozulmasıyla hayal kırıklığına dönüştü. Şair bu durumu şöyle anlatır:

Kızıl Elma kapusunu feth ederken nacağı,

Ne revadır bozula Hazreti Bektaş ocağı.

Son devirde Ziya Gökalp’ın öncülük ettiği “Yeni Milliyetçilik” tanımlamasında Kızıl Elma artık Türk kavminin dünya hakimiyetinin sembolüdür. 1913 yılında yazdığı şiirinde şöyle der:

Buymuş meğer Türk’ün Kızıl Elma’sı

Böyle demiş Oğuz Han’ın yasası

Tarih boyunca hep batıya doğru oluşan Türk fetihlerinin yönü artık Orta Asya’yadır. ”Yani Kızıl Elma Turan’dır” demek istenmiştir. Nehirlerin doğuya akanı makbuldür, Asi nehri hariç hiçbir nehir doğduğu yatağına doğru akmaz; ama şehirler hep batı yönünde büyür.

 

Işık ve sevgiyle kalın!