Bireysel felsefemizi ve etik söylemlerimizi oluşturmak için doğru bir yaşamın kapısını aralamak zorundayız.

Herkesin kendisine özgü yaşam bir yaşam biçimini isteme hakkı vardır. Buna karşı gösterilecek özen ve saygı her şeyin üstündedir.

Hiç kimse bir başkasının yaşamını sorgulamaya veya acımasızca eleştirmeye haklı gerekçeler gösteremez. Bir kere bu durum, diyalog ve anlaşma yolunun tıkanmasına neden olur.

Bozulmaya yüz tutmuş bir dünyada fiziksel ve ruhsal ayrılıkların insanı düşünme yetisinden uzaklaştırdığını gözlemliyoruz. Bazen öylesine anlamsız şeyler yapılıyor ki. İlle de başkasını ya da başkalarını mutlu etmek için kendimizden ödün vermek zorunda değiliz. Eğer böyle yaparsak kendimiz olmaktan çıkar, başkası haline dönüşürüz. Kimileri sezgisel, kimileri, otoriter, kimileri mantıklı, kimileri duygusal bir yapıya sahiptir.

Ama sonuçta hepsi insandır ve inandıklarıyla yaşamak, kendi gerçekleriyle yüzleşmek, hayallerini gerçekleştirmek hakkına sahiptir. Bir başkasının hakkına zarar vermemek kaydıyla insan olmanın getirdiklerini yüceltmek ve geliştirmek durumundayız. Stresli ve karmaşık bir hayata karşı tek savunmamız sadece kendimiz olmaya çalışmaktır. Çünkü insanın kendinden başka dostu yoktur aslında.

 

Toplumun ruh sağlığını bozan insanlardan ve davranışlardan uzaklaşmak, dogma ve zayıflıklardan arınmak, kötü tavır ve sözlerden uzak durmak, daha dingin bir yaşam için gereklidir. Menfaat gözeten, akıl dışı tutumların ruhlarımıza ve aklımıza zarar vereceğini unutmayalım. Sadece nüfuz, şöhret ve para peşinde koşmak iç gözümüzü ve iç görümüzü köreltir.

 

Ve son söz: Daha güzel bir dünya için felsefe ve etik not defterimizi biraz daha karıştırmalıyız!