Tek söylediğim de şudur:

 

’Benim fikir ve düşüncelerime katılmak, söylediklerime inanmak durumunda değilsin. Hatta şüphe dahi edebilirsin!  Ama araştırmak zorundasın! Okumak, bilgilenmek zorundasın! Başkasının anlattıkları ile değil;  kendi bilgilerinle karar vermek zorundasın! Kendi doğrunu kendin bulmak zorundasın!’’

 

Şimdi de, talihsiz  bir inatlaşmanın kutupları haline getirilen bizlere, referandum ve yeni anayasa onayı  için aynı dilekte bulunuyorum:

 

Ben size EVET ya da HAYIR deyin demiyorum. İçi boş reklam yapmıyor;  ‘her iki tarafın da   beyanatlarının, göz boyayıcı, kafa karıştırıcı tanıtımlarının’ etkisinde kalmadan sadece kendinize sorun diyorum:

 

Bu referandum nedir? Ne içindir?

 

Anayasanın hangi maddeleri değişmektedir?

 

Bu güne kadar ne ters gitmiştir de, düzeltilmeye çalışılmaktadır?

 

Yeni maddeler, sizin mal varlıklarınızı, gelirlerinizi, emekliğinizi, çocuklarınızın haklarını, istikbalini aynı şekilde garanti altına almakta mıdır?

 

Söz konusu hak ve özgürlüklerinizi bu güne kadar  bir meclis dolusu insan korurken, tüm haklarınızın tek bir kişiye verilmesi, şimdi değilse bile ileride sizi nasıl bir kader ile baş başa bırakabilir?

 

Olayın Tayyip Beyi onaylamak, onu sevmek ve ona taraf olmakla bir ilgisi olmadığını biliyorsunuz değil mi?

 

Bir başka deyişle istikbalde, Tayyip Erdoğan’dan  sonra başa geçecek  kişiye(lere) de aynı hakları tanıyacak olduğunuzun sorumluluğunu alıyor musunuz?

 

Bu anayasa ile Türkiye Cumhuriyetinin yüz yıllara yayılacak kaderi ve idare şekli belli olacaktır.  Bitaraf  olarak uzak yarınlara  bakıyor musunuz?

 

Gün olur, devran döner… İstikbalde çocuklarınız, torunlarınız,  özgürlüklerini kısıtlayan, hak ve hukuk terazisini ortadan kaldıran, halkını gereksiz savaşlara sürükleyen, ihtiraslı,  tarihte benzeri çok görülmüş kötü yöneticilerle de karşılaşabilirler.  Tek adam sistemi içinde, gelecek kuşakların kendilerini ve ülkelerini bu kişiye karşı nasıl güvenceye alabileceklerini, haklarını nasıl  ve ne kadar koruyabileceklerini, incelediniz mi?

 

Yöneticiler gider, liderler değişir. Halklar yaşar, devletler kalır.