CHP Milletvekili Enis Berberoğlu’nun tutuklanması, bana geçmişte de tutuklanan milletvekillerini hatırlattı. Büyük bir demokrasi söylemiyle iktidara gelen Demokrat Parti’nin 1950’li yılların ortalarından itibaren giderek otoriterleşmeye, kendi destekleyen aydınların ve basının desteğini yitirmeye başladığı görülmektedir. Çoğunluk sistemin verdiği imkan sayesinde TBMM’de ezici bir üstünlük elde eden DP’nin muhalefete tahammülsüzlüğü giderek artmaya başladı. Bunu gazeteciler ve öğretim üyeleri kadar milletvekilleri de hissetti. Buna dair iki örnek vermek isterim.  

1955 yazında CHP Genel Sekreteri Kasım Gülek yurt gezisine çıktı. Geziye çıkarken İstanbul’da vapura binmeden önce söyledikleri yüzünden hakkında soruşturma açıldı ve Zonguldak’tan İstanbul’a getirilerek tutuklandı. Dönemin Adalet Bakanı Osman Şevki Çiçekdağ, Gülek’in tutuklanma gerekçesini o günlerde şöyle açıkladı:

“Kasım Gülek vapura binerken şöyle bir beyanatta bulunmuş: ‘1954 seçimlerinin ne suretle cereyan ettiğini onlar bizden daha iyi bilirler. Bunun üzerinde söz söylememeyi tercih ediyoruz’. Yani 1954 seçimleri her türlü şaibeden azade olarak cereyan etmişken, Yüksek Seçim Kurulu’na itiraz yapılmamışken 1954 seçimlerinin gayri meşru olduğunu ifade etmiş. Bu ifadeyi İstanbul C. Müddeiumumisi kanunun ruhuna aykırı görerek bir amme davası açılması için Vekaletten müsaade istemiştir. Vekaletimiz bu müsaadeyi verdikten sonra dosyanın sevk edildiği mahkeme; Kasım Gülek’in tevkifine karar vermiştir”.

Adalet Bakanı’nın da açıkladığı üzere Gülek, 1954 seçimlerinin şaibeli olduğunu ima etmesi nedeniyle tutuklanmıştı. Seçim yolsuzluğu iması, tutuklanma için yeterli sayılmıştı. Gülek’in tutukluluğu birkaç gün sürdü. Bir üst mahkemeye yapılan itiraz sonucu Gülek serbest bırakıldı. Gülek, serbest bırakılmasının ardından yurt gezisine devam etti. 1956’da Kasım Gülek, 1954 seçimlerinde yolsuzluk yapıldığını iddia etmesi nedeniyle tutuklandığı ve sonra da serbest bırakıldığı davadan 1 yıl hapse mahkum oldu. Gülek’in TBMM’nin meşruiyetine zarar verdiği gerekçesiyle verilen bu hapis cezasından sonra, 4 ay da Bursa’da ikamete mecbur tutulması söz konusuydu. Gülek, cezayı temyiz etti.

1957 yılında ülkedeki siyasal gerilim ve ülkede yaşananlar erken seçimin yaklaştığını göstermekteydi. Seçim sürecine girilmesinin bir başka göstergesi de Kırşehir’in yeniden il yapılması sırasında CMP Genel Başkanı Osman Bölükbaşı’na verilen 3 oturum Meclis’ten uzaklaştırma cezasıyla yetinilmeyip Bölükbaşı’nın dokunulmazlığının kaldırılmasına yönelik atılan adım oldu. Meclis’e hakaret ettiği iddiasıyla hakkında zabıt tutulan Bölükbaşı, tali komisyonun çektiği yıldırım telgraf üzerine 20 Haziran’da ifade vermek üzere Ankara’ya geldi. Dokunulmazlığının acilen kaldırılmak istenmesinin nedeni, Meclis’in tatile girmeden bunun gerçekleştirilmek istenmesiydi ve böylece Bölükbaşı, seçim süreci başladığında hapse girmiş olacaktı. İddiaya göre Bölükbaşı, Meclis’e yönelik, “Namussuzlar, köpekler” demişti. İddia DP milletvekillerine aitti. Komisyon, Bölükbaşı’nın 21 Haziran’da dokunulmazlığını kaldırma kararı aldı. 24 Haziran’da da Meclis’te Bölükbaşı’nın dokunulmazlığı, Meclis’e hakaret ettiği gerekçesiyle kaldırıldı. Bölükbaşı’nın dokunulmazlığı, 247 milletvekilinin oyu ile kaldırıldı. 49 milletvekili karşı oy kullandı. Bunların ikisi DP milletvekiliydi. 100 kadar milletvekili de oylamaya katılmadı. Bölükbaşı’nın dokunulmazlığının kaldırılması aleyhinde bir konuşma yapan İnönü, hâlâ Kırşehir meselesinden doğan olayların ayrıntıları ile meşgul olunduğunu, Kırşehir’in iktidarın istemediği kişileri milletvekili seçmesi nedeniyle ilçe haline getirildiğini ve daha sonra da bu hatanın tamir edilmeye çalışıldığını, şimdi ise istenmeyen milletvekillerinin tasfiye edilme amacının güdüldüğünü belirtti. İnönü’ye göre Bölükbaşı’na isnat edilen suçun gerçekleşip gerçekleşmediği şüpheliydi. Bir ülkede demokrasinin kurulması için basın özgürlüğü ve milletvekillerinin konuşma özgürlüğünün korunması şarttı. İnönü, Bölükbaşı’na yapılan uygulamanın seçim tarihinin yaklaştığı anlamına geldiğini de söyledi. Bölükbaşı’nın cezasının onaylanmasının ardından TBMM 2 Eylül tarihine kadar tatile girdi. Meclis erken seçim kararı almadan dağılmış oldu. İnönü, seçimlerin 20 Ekim 1957 tarihinde yapılacağı tahmininde bulunmaktaydı.   

Bölükbaşı’nın tutuklanmasının beklendiği günlerde Kırşehir’in il olmasına ilişkin belirlenen 1 Temmuz tarihinde Kırşehir’de yapılan törenler sırasında olaylar çıktı. Polis gazetecileri, halk da emniyet müdürünü tartakladı. Ayrıca tören sırasında alkış ve slogan atmak da yasaklanmıştı. Bölükbaşı bu durumu cenaze törenine benzetmişti. 2 Temmuz tarihinde reddi hâkim talebi kabul edilmeyen Bölükbaşı tutuklandı ve Bölükbaşı’nın sorgusu sırasında Adliye önünde bekleyen halkı polis copla dağıttı. Tutuklanmanın ardından İnönü, Bölükbaşı’nı hapishanede ve eşini de evinde ziyaret etti. Bölükbaşı’nın tutuklanması, muhalefet partileri arasında işbirliği isteğini arttırdı. Partiler arasında seçim işbirliğini DP bir yasal düzenlemeyle engellese de Bölükbaşı, 1957 seçimlerinde hapiste milletvekili seçildi. Yeniden milletvekili seçilmesinin ardından bir ay geçtikten sonra Bölükbaşı tahliye oldu.

Siyasal partiler arasındaki çatışmaların ülkeye ve demokrasiye verdiği zararları İkinci Meşrutiyet’ten bu yana, yaklaşık 110 yıldır yaşamaktayız. İttihatçı-İtilafçı cepheleşmesi (1908-1922), Vatan Cephesi (CHP ile DP arasında, 1958-1960), sağ-sol cepheleşmesi /Milliyetçi Cephe (1965-1980) ve Laik-İslamcı cepheleşmesi (1990’lı yıllar) boyutunda olmasa da günümüzde de siyasal cepheleşme siyaseti ne yazık ki devam etmektedir. Demokrasinin her şeyden önce uzlaşma rejimi olduğunu unutmayalım. 110 yıllık sürece baktığımızda ödenen bedelleri günümüzde ödemeyelim. Tarihten yeter ki ders çıkarabilelim.