Kıdem tazminatı ülkemiz de , 1475 sayılı   kanunda belirlenmiş olan şartlarda iş akdinin feshedildiği durumlarda işverenin işçiye ödediği, miktarı hizmetin süresine ve ücrete göre değişiklik gösteren, ödenecek azami rakamı belirlenmiş olan bir işçi alacağıdır.

Ülkemiz de bugüne kadar yapılan anket ve istatistik çalışmalarla şu an bulunan kanunlara göre 4a statüsündeki sigortalıların sadece %14’ü kıdem tazminatından yararlanabilmektedir. Sistemin bütün 4a statüsünde çalışan sigortalıları kapsayacak şekilde yeniden düzenlenmesi gündemdedir.

Kıdem tazminatı için değişik görüşler olmasına rağmen genel olarak iş güvencesi ve işsizlik sigortası olarak değerlendirilmektedir.

Ülkemizde ilk kez 1936 yılında 3008 sayılı İş Kanunu ile mevzuata girmiştir. Şu anda  kıdem tazminatı, yürürlükten kaldırılmış olan 1475 sayılı İş Kanunu uyarınca uygulanmaktadır.2003 yılında kabul edilen 4857 sayılı İş Kanunu’nda kıdem tazminatına ilişkin bir düzenleme yapılmamıştır.

Uygulama da olan kıdem tazminatı düzenlemesi çalışmanın   emeklilik, malullük aylığı, toptan ödeme almak, kadın işçinin evlenmesi, askerlik  gibi nedenlere bağlı olarak veya bazı hallerde işveren ya da işçi tarafından feshedilmesi durumunda kendilerine, ölüm halinde ise hak sahiplerine en az bir yıl çalışmaları koşulu altında her yıl için 30 günlük ücretleri tutarında bir ödeme yapılması şeklinde düzenlenmiştir.

 Ülkemizde kıdem tazminatı büyük firmalar dışında çoğunlukla ödenmeyen bir işçi alacağına dönüşmüştür. Kıdem tazminatı ödememek için işverenlerin, tazminata hak kazanma süresinden önce işçiyi işten çıkarma, istifaya zorlama veya kayıt dışı çalıştırma gibi yollara başvurduğu görülmektedir. Yabancı yatırımcı için de kıdem tazminatı bir yük olarak değerlendirilmektedir.

Kıdem tazminatını işçinin yıpranmasının karşılığı, işyerine bağlılığının karşılığı, işyerinde geçmiş bulunan emeğinin karşılığı, işsizlik veya emeklilik sigortası karşılığı, işçinin işini kaybetmesinin karşılığı gibi çeşitli şekillerde değerlendirmek mümkündür.

Ülkemizdeki tarihine göz atacak olursak ilk kez 1936 yılında 3008 sayılı İş Kanunu ile kıdem tazminatı  yürürlüğe girmiştir.Ayrıca Basın İş Kanunu ve Deniz İş Kanunu’nda da kıdem tazminatına ilişkin çeşitli düzenlemelere de yer verilmiştir. 1950 yılına kadar yürürlükte kalan 3008 sayılı İş Kanunu’nda kıdem tazminatına hak kazanabilme koşulları; kıdem tazminatı hesabında nazara alınmak suretiyle 5 yıl çalışmış olmak ve iş akdinin feshedilmiş olması olarak düzenlenmiştir. Hizmetibeş yıldan fazla olan işçiye her bir tam yıl için ayrıca 15 günlük ücret tutarında tazminat verilir maddesi yer almaktadır.

 25.01.1950 tarihinde 5518 sayılı Kanunla , işçinin kıdem tazminatı hakkı belirli koşullara bağlanmıştır. Yine bu kanunla işçinin kıdem tazminatı hak edebilmesi için en az 5 yıl çalışma hakkı 3 yıla düşürülmüştür.

28.07.1967 tarihinde ise 931 sayılı İş Kanunu ile 3008 sayılı Kanun yürürlükten kaldırılmıştır.İlk kez bu kanunla  “Hizmet akdinin işverenin ahlak ve iyi niyet kurallarına uymayan hal ve tavırları dışında kalan sebeplerle işveren tarafından veya sağlık durumları nedeniyle ya da ahlak ve iyi niyet kurallarına riayet edilmemesi gibi sebeplerle işçi tarafından veya muvazzaf askerlik gibi fesih halinde 3 yıldan fazla çalışmış olmak koşuluyla işe başladığından itibaren her 1 tam yıl için işçiye 15 günlük ücreti tutarında bir tazminat verilir. 6 aydan fazla süreler yıla tamamlanır” ifadeleri yer almıştır.

 

Fakat 931 sayılı İş kanunu da 15.05.1970 tarihinde Anayasa Mahkemesi tarafından iptal edilmiştir. Anayasa Mahkemesi’nin iptal kararından sonra , 1475 sayılı Kanun 12.11.1970 tarihinde yürürlüğe girmiştir.

12.07.1975 tarihli 1927 sayılı Kanun ile kıdem tazminatına hak kazanmak için gerekli kıdem süresinin 3 yıldan 1 yıla indirilmesine ve her tam kıdem yılı için ödenecek tazminat miktarının 15 günden 30 güne çıkarılmasına yönelik düzenlemeler yapılmıştır. Yine bu kanun ile kıdem tazminatında tavan uygulaması da başlamıştır. 2762 sayılı Kanunla, kıdem tazminatının üst sınırı en yüksek devlet memurunun 1 hizmet yılı için alacağı emeklilik ikramiyesini geçemez şeklinde düzenlenmiştir.

30.07.1983 tarihli 2869 sayılı Kanunla kadın işçilerin evlendikleri tarihten itibaren 1 yıl içerisinde kendi arzuları ile ayrılmaları halinde, kıdem tazminatından yararlanmaları sağlanmıştır.

Ayrıca bu kanunla zamanında ödenmeyen kıdem tazminatları için, ödenmeyen süreye göre mevduata uygulanan en yüksek faizin ödenmesi hükmü getirilmiştir.

 25.08.1999 tarihli ve 4447 sayılı Kanunla 1475 sayılı Kanunun kıdem tazminatını düzenleyen ilgili maddesine kanunda öngörülen yaş haddini beklemeksizin yaşlılık aylığı bağlanması için öngörülen sigortalılık süresini ve prim ödeme gün sayısını tamamlayarak kendi istekleri ile işten ayrılmaları halinde de kıdem tazminatı ödenmesi hususu eklenmiştir

Kıdem tazminatına ilişkin bir fon oluşturulması fikri pek çok kez dile getirilmiş olmasına karşın, konuyla ilgili bir düzenleme bugüne kadar yapılmamıştır.Kıdem Tazminatına İlişkin Türkiye’deki Mevcut Uygulama Mevcut durumda kıdem tazminatı, 1475 sayılı İş Kanunu’nun 14 üncü maddesi uyarınca uygulanmaktadır. Bu maddeye göre kıdem tazminatı alma şartları ;

*İşçinin haklı bir nedenle istifası etmesi halinde ,

* İşveren tarafından işçinin ahlaksız veya yüz kızartıcı davranışı gibi sebepler dışında işten çıkarılması ,

* Muvazzaf askerlik hizmeti dolayısıyla,

*Bağlı bulundukları kanunla kurulu kurum veya sandıklardan yaşlılık, emeklilik veya malullük aylığı yahut toptan ödeme almak amacıyla ,506 Sayılı Kanunun 60  maddesinin birinci fıkrasının a bendinin (a) ve (b) alt bentlerinde öngörülen yaşlar dışında kalan diğer şartları (7000 gün veya 25 yıldan beri sigortalı bulunup ve 4500 gün malullük, yaşlılık, ölüm sigortaları primi ödemiş olmak) veya aynı Kanunun Geçici 81 inci maddesine göre yaşlılık aylığı bağlanması için öngörülen sigortalılık süresini ve prim ödeme gün sayısını tamamlayarak kendi istekleri ile işten ayrılmaları durumunda

*Kadın işçinin evlendiği tarihten itibaren bir yıl içerisinde kendi arzusu ile işten ayrılması halinde

*İşçinin ölmesi halinde , her çalıştığı tam yıl için brüt bir aylık ücreti ödenir şeklinde yasa ile düzenlenmiştir.

Kıdem tazminatının yıllık miktarı  Devlet Memurları Kanununa tabi en yüksek Devlet memuruna ödenecek azami emeklilik ikramiyesini geçemez.

Ülkemiz de çoğunlukla  görülenişçilerin sözleşmelerini haklı bir gerekçe olmaksızın kıdem tazminatı almalarını engelleyecek şekilde sonlandırılmasıdır. İşçilerin kıdem tazminatı ve yıllık ücretli izine hak kazanmalarını engellemek amacıyla bir yıl dolmadan işten çıkartıp daha sonra tekrar geri alması ile 11 aylık sürelerle işçilerin giriş çıkış yapılmasıdır.Ülkemizdeçalışan işçilerin %70 i  kıdem tazminatı almadan işten ayrılmaktadır.

İşten çıkarılma riskine karşı işçileri koruma amacıyla oluşturulan kıdem tazminatı uygulaması, işverenlerce ilave yük getirdiği gerekçesiyle büyük işletmeler dışında çoğunlukla ödenmeyen belirsiz bir ödemeye dönüşmüştür. Kıdem tazminatının işten çıkarma maliyetlerinin yüksek olmasına yol açması, işletmelerin bu yükten kurtulmak için kayıt dışı istihdama yönelmesine ya da işverenlerin yeni işçi istihdam etme yerine mevcut işçileri daha fazla çalıştırma yolunu seçmelerine neden olmaktadır.

OECD ve Dünya Bankası gibi çeşitli kuruluşlar tarafından da işsizlik sigortasının yürürlüğe girmesi ile birlikte kıdem tazminatının kaldırılarak işsizlik sigortasına ilişkin düzenlemeler yapılması gerektiği belirtilmektedir. Ayrıca pek çok ülkenin kıdem tazminatına ilişkin bir düzenlemeye sahip olmadığı ve kıdem tazminatı ile işsizlik sigortasını bir arada uygulayan ülke sayısının da oldukça sınırlı olduğuna dikkat çekilmektedir

Bazı Ülkelerde Kıdem Tazminatı Uygulamaları Dünya Bankası tarafından 2006 yılında yayımlanan Türkiye İşgücü Piyasası Raporunda ülkemizdeki kıdem tazminatının koşullarının diğer ülkelere oranla daha ağır olduğu, örneğin Türkiye’de 20 hizmet yılını doldurmuş bir işçinin 20 aylık kıdem tazminatına hak kazandığı; aynı hizmet yılı için OECD ülkelerinde bir işçinin 6 aylık, Doğu Avrupa ve Orta Asya ülkelerinde 4 aylık, diğer orta gelir düzeyindeki ülkelerde ise 10 aylık kıdem tazminatına hak kazandığı belirtilmektedir.

OECD ÜLKELERİNDE KIDEM TAZMİNATLARI

Avusturya ‘da işverenler her ay brüt ücretin %1,53 ‘ünü  Mitarbeitervorsorgekassen (MVK) olarak adlandırılan işçi birikim fonuna ödemektedir. Ödenen kıdem tazminatı rakamları  işçi emekli olana kadar sistemde değerlenmekte işveren tarafından iş akdinin feshedilmesi durumunda en az 3 yıllık kıdem süresi olması durumunda işçiye peşin ödeme yapılmaktadır. İşçi çıkarılma durumunda biriken tutarı almak istemezse birikim fonda kalabilir.

Emeklilik döneminde kişi hesabındaki birikimi toptan ödeme şeklinde alabileceği gibi aylık ödeme olarak da alabilmektedir. 10 yıl hizmeti olan 4 aylık ücret tutarında ödeme yapılmaktadır.

Fransa işçinin çalışma süresine ve işten çıkarılma nedenine göre kıdem tazminatı rakamını belirlemektedir.Kıdem tazminatı sistemi kıdem süresi ile ilişkilendirilmektedir. Buna göre en az 1 yıllık kıdeme sahip olan bir işçi, görevin suiistimal edilmemiş olması koşulu altında kıdem tazminatına hak kazanmaktadır. Ödenecek tazminat miktarı işten çıkarma nedenine göre farklılık göstermektedir.

Hizmet akdinin kişisel sebepler ile feshedilmesi durumunda her yıl için net aylık ücretin 1/10’u tutarında, ekonomik sebepler ile feshedilmesi durumunda ise her yıl için net aylık ücretin 2/10’u tutarında ödeme yapılmaktadır. Kıdem süresi 10 yıldan fazla olanlar için kişisel sebeplerle fesihde her yıl için aylık ücretin 1/15’i tutarında, ekonomik sebeplerle fesihde aylık ücretin 2/15’i tutarında artırımlı ödeme yapılması öngörülmektedir .

İtalya da ise 1982 yılında yürürlüğe giren kıdem tazminatı fonu, hem özel sektör hem de kamu sektörü çalışanları için düzenlenmiştir. Kıdem tazminatı, işçiye emeklilik döneminde ,herhangi bir nedenle sistemden çıkması durumunda ve çalışma dönemi içinde ev alma, sağlık gibi nedenlerle de ödenmektedir.Çalışanın onayı alınarak kıdem için biriken paralar Bireysel Emeklilik sistemine de aktarılmaktadır.

Ülkemizde şu anda yapılan görüşmelerde sigortalılar için oluşturulacak kıdem tazminatı fonunda geri ödeme prensibi olarak iki farklı senaryo üzerinde görüşülmektedir.

Senaryolardan biri ,belirlenecek bir prim oranına göre her ay sigortalılardan kesilecek primler bireysel hesaplardabiriktirilecek ve bireysel hesaplarda biriken para sistemden ayrılış tarihlerinde kendilerine toplu ödeme olarak ödenecektir. Sistemden  ayrılma emeklilik,ev alma veya ölüm halinde gibi üç ayrı nedenle söz konusu olabilecektir.

Diğer senaryo ise sigortalılara kıdem tazminatı fonu sisteminden çıktıklarında, günümüz kıdem tazminatı ödeme prensibine uygun olarak, son prime esas kazançları üzerinden bir tazminat ödemesi yapılacaktır. Tazminat miktarı belirlenirken kıdem yılı da dikkate alınacaktır.

Kıdem tazminatı fonu ile belirlenmiş bir oranla biriken fon doğru şekilde değerlenirse , fondanbugünkü şartlarda aynı miktar paranın ödenmesini sağlayacak optimal prim oranı düşmektedir

Mevcut durumda 4a statüsündeki sigortalıların ancak %14 kadarının yararlanabildiği bir kıdem tazminatı sisteminin yerine söz konusu sigortalıların tamamının yararlanabileceği fon kurulması ve bugünkü rakamlarla kıdem tazminatının ödenmesi sorunları çözecektir.

İşçileri temsil edensendikaların  bu fondan alınacak tazminat miktarının mevcut sistemde olduğu gibi son prime esas kazancın kıdem yılıyla çarpılması suretiyle elde edilecek tutar kadar olmasını talep etmeleri oldukça makuldür.Mevcut durumda ve koşullarda kıdem tazminatlarını düzenli olarak alabilen, bilinçli veya kurumsal işletmelerde çalışan 4a statüsündeki sigortalıların halihazırda ödenen kıdem tazminatı tutarlarından daha düşük bir tutarda tazminatı da kabul etmeleri beklenemez.

İşverenlerin ise işçi maliyetlerini makul seviyeye yükseltecek kıdem tazminatı fonu sisteminin kurulmasını talep etmeleride doğru bir yaklaşımdır.Kıdem tazminatı fonunun tamamen işverenler tarafından finanse edileceği varsayıldığında işverenlere asgari prime esas kazanç üzerinden sigortalı başına bugünkü rakamlarla en az aylık 130 lira fazladan prim yükü söz konusu olacaktır.

Ortak akılda bir araya gelmek hem her kesimin kıdem tazminatı almasını hem de iş mahkemelerinde oluşan kıdem tazminatı dava sayısının düşmesine sebep olacaktır.İşçi ve işverenin devlet katkısı ile her iki kesimi hak kaybına uğratmadan ortak bir noktada buluşması en büyük dileğimizdir.

Kıdem tazminatının kaldırılıyor şeklinde aşırı tepkili yaklaşımlar uzlaşmadan uzaktır. Her iki kesime de bir faydası yoktur.

DİLEK ETE

 

www.dilekete.com