Aşağıda 1994-2007 yılları arasında basında Gülen ve cemaati hakkında yer alan haberler yer alıyor. Haberler şöyle bir okunduğunda Gülen’in kamuoyunda 1990’ların ortalarından itibaren görünür olmaya başladığını ve bunun Refah Partisi’nin yükselişiyle ilintili olduğu görülüyor. Gülen, RP’nin radikal eğilimleri karşısında daha ılımlı ve Batı ile barışık bir imaj çizerek kamuoyunda destek sağlamaya çalıştığı, bir tür “Çağdaş Mevlana” algısı yaratmaya eğiliminde olduğu görülüyor. Dikkat çekici olan Gülen’in 1960’ların sonundan itibaren sistemli bir şekilde örgütlenme çabası içerisinde olduğu ve 1986’dan itibaren, yani Turgut Özal’ın başbakanlık yıllarından itibaren devlet kadrolarında örgütlenme içerisinde olduğu anlaşılmaktadır. Gülen’in çabalarının Cumhuriyet değerleriyle barışık aydın çevrelerde ve TSK içerisinde endişeyle izlendiği açıktır. Hatta MGK ve yargının konuya el attığı da ortadadır. 1990’ların ortasından itibaren kamuoyunda görünür olma, legalize olma çabalarının MGK, yargı engeline takıldığı günlerde ciddi bir güç kaybına uğrasa da AKP iktidarı döneminde yeniden küllerinden doğduğu ve hatta konjonktürel işbirliği nedeniyle deyim yerindeyse altın çağını yaşadığı rahatlıkla söylenebilir. Ancak 28 Şubat’ın tasfiye edemediği Gülen yapılanmasının Erdoğan tarafından tasfiye edilebilmesine dikkat çekmek gerekir. Bununla birlikte, bugün FETÖ olarak tanımlanan yapının aslında ne olduğu geçmişte gayet iyi biliniyordu ve bu konuda yeterli bilgi birikimi hem kamuoyunda ve hem de devlet nezdinde mevcuttu. Bu yapının devlette ve toplumda bu kadar tahribat yaratabilmesini keşke daha erken önleyebilseydik… Önleyememek, Marquez’in Kırmızı Pazartesi adlı romanını hatırlatıyor bana… Marquez, bu romanında göz göre, işleneceği bilinen bir cinayeti kimsenin önlememesini ve cinayetin gerçekleşmesini anlatır. FETÖ de aslında ne yazık ki Türkiye’nin Kırmızı Pazartesi’si… Umarım ki ülkeyi yönetenler onu bunu suçlamayı bırakır; Cumhuriyetin kurucu değerlerine sahip çıkar ve dinsel ya da etnik kimliklerle toplumu ayrıştırmak yerine bir üst kimlikte, demokratik laik ulusal bir kimlikte toplumu birleştirirler… 

“Zirvenin kilit isimleri”, Milliyet, 13 Aralık 1994

“Başbakan Tansu Çiller’in ‘Fethullah Hoca’ adıyla tanınan Fethullah Gülen’le Başbakanlık Konutu’nda görüşmesi için DYP Genel Başkan Yardımcısı İsmail Köse, İzmir milletvekili Işılay Saygın ve İzmir Büyükşehir Belediye Başkanı Burhan Özfatura’nın aracılık yaptığı öne sürüldü. Çiller’in RP’ye kayan ve geçmişte Adalet Partisi’ne destek veren tarikat oylarını geri almak için girişim başlattığı öğrenildi”. 

Ruşen Çakır, “Fethullah Hoca büyük oynuyor”, Milliyet, 14 Aralık 1994. 

“Başbakan Tansu Çiller’in konutuna davet ettiği Fethullah Gülen 26 Kasım 1989’da İzmir Hisar Camii’nde yaptığı ve aynı anda 35 camide yayınlanan ünlü vaazını …

(…)Daha Sovyetler Birliği parçalanmadan ve Türk cumhuriyetlerin bağımsızlıklarını ilan etmeden cemaatini uyaran Fethullah Hoca, …

Her vesileyle orduya, devlete itaati öğütleyen, bu nedenle radikal İslamcılar tarafından hiç sevilmeyen cemaate bağlı özel dershanelerde yetiştirilen çocukların askeri okullara yerleştirildiği 1986 yılında ortaya çıkarıldı ve bu kişiler okullardan atıldı. Buna rağmen Turgut Özal’la iyi ilişkiler kuran cemaat devlet katındaki meşruiyetini hep korumayı bildi. Küçük işlerle oyalanmak yerine büyük oynamayı öğütleyen Fethullah Hoca bu meşruiyetini Perşembe günü Başbakanlık Konutu’na çıkarak perçinledi”.  

“Hoca Efendi süper star”, Milliyet, 13 Şubat 1995. 

“Fethullah Gülen’in bin kişilik iftarı medyatik şova dönüştü.

Gölgeden çıktı

Uzun süredir sessiz kalan, gazete arşivlerinde fotoğrafı bile bulunmayan Fethullah Hoca, son birkaç haftada tutum değiştirdi. Önce büyük gazetelerin manşetlerine çıktı; günlerce dizi sayfalarında yer aldı; son olarak, katılanların neredeyse birbirini ezdiği bir iftar şovunda, medyanın ilgisini Fethullah Hoca Cemaati’nin üzerine çekecek ne varsa, hepsi yapıldı”. 

Herkes Oradaydı”

“Fethullah Hoca’dan ikinci iftar şovu”, Milliyet, 14 Şubat 1995.

“Fethullah Gülen’in kamuoyuna açılma yönünde geliştirdiği stratejiyi iftar yemekleriyle şova dnüştürmesi, RP’nin Türk ve Batı kamuoyunda kaygı yaratan yükselişine karşı ‘Necmettin Erbakan’a İslami fren’ niteliği taşıdığı yorumlarına neden oldu”.

Hasan Hüseyin Ceylan (RP): “Fethullah Hoca, bir cemaat lideri. Türkiye mozaiğini birleştirmeye çalışıyor, bu yönde mesaj veriyor. Mesajlarının ortak paydası, sevgi ve dini hoşgörü. Bu mesaj, TSK’dan Cumhurbaşkanı’na giden bir mesaj. Bu hareket RP’yi bölmez. İstanbul ve Ankara’da Fethullahçılar yüzde 80 RP’yi, İzmir’de de yüzde 100 Özfatura’ya destek verdi”. 

Yalım Erez (TOBB Başkanı): “Nüfusun yüzde 99’unun Müslüman olduğu bir ülkede İslamiyeti RP’nin tekeline bırakmak doğru değil. (…) Ama şimdi İslamiyetin aydınlık yanını da östermeye çalışan hareketler var. Fethullah Gülen’in de bu şekilde değerlendirilmesi gerekiyor”. 

“Sabancı ve Gülen ekrana transfer oldu”, Milliyet, 23 Temmuz 1995.

“Ekranların ikinci bombası ise Fethullah Gülen. Gülen, dün başladığı programıyla her cumartesi akşamı Samanyolu televizyonunda konuşacak. Yapımcıların gazetelere verdiği ilanlarda ‘Fethullah Gülen Hocaefendi’nin hasretle beklediğimiz vaazları her cumartesi ekranlarınızda’ deniliyor”. 

“Kutlular-Gülen Soğukluğu”, Milliyet, 25 Eylül 1995.

“Saidi Nursi sempozyumundaFethullah Gülen’le Mehmet Kutlular selamlaşmadı.

(…) Kutlular’la selamlaşmayan Gülen, doğruca Erdoğan’ın yanına oturdu. Erdoğan ise hem Kutlular hem de Gülen’e sıcak davrandı”.  

“Fethullah Hoca’ya takipsizlik kararı”, Milliyet, 9 Aralık 1995. 

“Ankara Devlet Güvenlik Mahkemesi, Ekim ayında bazı gazetelere ‘Türk Silahlı Kuvvetleri’nde bir kesim muhtıra hazırlığı içinde’ şeklinde demeç veren Fethullah Gülen hakkındaki soruşturmada ‘takipsizlik’ kararı verdi.”

“Hoşgörü Ödülleri”, Milliyet, 6 Ocak 1996. 

“Fethullah Gülen’in Şeref Başkanı olduğu Gazeteciler ve Yazarlar Vakfı’nın 1995 yılı Hoşgörü Ödülleri, önceki gece sahiplerini buldu”.

Jüri: Agah Oktay Güner, Ali Coşkun, Hülya Koçyiğit, Kamran İnan, Latif Erdoğan, Mustafa Çalışan, Nilüfer Göle, Togay Bayatlı ve Zülfü Livaneli.

Ödül Alanlar: Taha Akyol, Cengiz Çandar, Toktamış Ateş, Abdurrahman Dilipak, Mehmet, Aydın, Hayrettin Karaca, Perihan Savaş, Recep Tayyip Erdoğan, Müjdat Gezen, Fatih Terim… 

Zülfikar Doğan, “Yeni vitrin yakınlaştırdı”, Milliyet, 16 Ekim 1996. 

“ANAP’tan RP’ye geçtikten sonra partide hızla yükselen Abdülkadir Aksu, MKYK’ya girmenin yanı sıra hafta sonu yapılan toplantıda da büyük olasılıkla Başkanlık Divanı’nda da görev alacak. Aksu’nun genel başkan yardımcılığına getirileceği belirtilirken, Fethullah Gülen’e yakınlığı yanında İskender Paşa dergahı ile de yakın diyalogu biliniyor. Aynı şekilde Gülen’e yakın bir diğer isim, DP çizgisinden RP’ye gelen Aydın Menderes de muhtemelen başkanlık divanı üyesi ve başkan yardımcısı olacak. Genel sekreterlik görevini üstlenmesi beklenen Bülent Arınç da yine Gülen çizgisinde. MKYK’da görev alan Kültür Bakanı İsmail Kahraman da Aksu ile birlikte Fethullah Gülen’in yakın isimlerinden. Aynı şekilde İsmail Gürsoy ve Ziyaeddin Tokar da Fethullah Gülen çizgisinden RP’nin yeni MKYK’sına giren isimler”. 

“Gülen devredecek mi?”, Milliyet, 24 Aralık 1997. 

“Fethullah Gülen’in bütün okulları Milli Eğitim Bakanlığı’na devretmeye hazırım açıklaması eğitim ve siyaset dünyasında hareketliliğe neden oldu”.

Mehmet Sağlam (eski Milli Eğitim Bakanı): “Fethullah Gülen şeriatçı eğitim suçlamalarına üzülmüş, buyurun size vereyim demiştir. Bu da bize gösteriyor ki toplum olarak şapkamızı önümüze koymamız gerekiyor”. 

Türkan Saylan (ÇYDD Başkanı): “Belli bir dinsel görüşün taraftarlarınca ülkemizde ve ülke dışında açılan okuların, evlerin vitrinleri ve tanıtımları çok çağdaş olmasına karşın, laik Türkiye Cumhuriyeti’nin öğretim birliği ilkelerine ve çağdaş eğitimin beklentilerine uygun olmadığı kanısındayım. Ufak bir örnek veriyorum. Birkaç yıl önce çok başarılı sonuçlar alan bir özel Fen lisesine TÜBİTAK adına konuşmaya gitmiştim. Hepsi erkek olan öğrencilere neden bu okulda kızlar yok diye sorduğumda bana ‘kızlar şeytandır bizim başarımız onlar olmadığı içindir’ dediler”. 

“Bu arada Fethullah Gülen’in yurtiçi ve dışında kurduğu bine yakın okulu Milli Eğitim Bakanlığı’na devretme kararında MGK şüphesi ortaya çıktı. Gülen’in kararı, kulislerde ‘MGK’dan okullara dönük bir duyum mu aldı?’ sorusunu gündeme getirdi”. 

“Ilımlı İslam’a zeytin dalı mı?”, Milliyet, 12 Şubat 1998. 

“Hafta başı Papa II. Jean Paul’un ikametgahında gerçekleşen Papa-Gülen buluşması, dinsel ve siyasal çevrelerde farklı açılardan sorgulanmaya başladı. Katolik dünyanın ruhani lideri Papa, neden Diyanet İşleri Başkanı ile değil de Gülen’le görüşmüştü? Yoksa Gülen, uluslararası platformlarda Türkiye’deki İslami kesimin lideri olarak mı algılanıyordu? 

Üstüne üstlük, Fethullah Gülen ve beraberindeki heyet Roma Havaalanı’nda Vatikan’ın Türkiye Büyükelçisi Turan Güven tarafından karşılanıp, uğurlanmış ve onuruna Büyükelçilikte bir akşam yemeği verilmişti. Dışişleri protokolünde olağan bir uygulama mıydı bu? Değilse, Fethullah Gülen misyonu, devlet politikasında kendine sınırlı da olsa bir yer mi bulmuştu?”

“Gülen MGK masasında”, Milliyet, 27 Mart 1998. 

BÇG’nınFethullah Hoca hakkında hazırladığı rapor, MGK’da ele alınacak.

Batı Çalışma Grubu’nca hazırlanan raporda Fethullah Gülen grubunun Batı Avrupa, Balkanlar, Orta Asya Cumhuriyetleri, Ortadoğu, Afrika, Uzakdoğu, ABD ve Kanada’daki faaliyetlerine detaylı yer verildikten sonra şu değerlendirme yapılıyor:

‘Bir dış destek aldığı bugüne kadar tespit edilemeyen Gülün grubu:

1.Herhangi bir İslam ülkesi veya kuruluşu ile köklü ilişki ve bağ kurmaya ihtiyaç duymamakta, 2. Daha ziyade İngiliz, Amerikan ilgi alanı veya etkinliğindeki bölgelerde faaliyet göstermekte, 3. Yeterli cemaat bulunmamasına rağmen ABD’de dahi eğitim birimleri açmasına karşın Orta Avrupa ülkelerinde ve özellikle Almanya’da pasif kalmakta, 4. İran’a karşı kesin bir tavır ortaya koyarken, Batı yanlısı Suudi Arabistan’a karşı tarafsız kalmaya özen göstermektedir’.

‘F. Gülen’in RP’nin kapatılmasının ardından perde arkasındaki başkanı olduğu Gazeteciler ve Yazarlar Vakfı’nca toplumun her kesiminden lider düzeyindeki şahsiyetlere dağıtılan uzlaşma ödülü, kendisini ve cemaatini toplumun her kesimini kucaklayan bir nitelikte olduğunu göstermesi bakımından devletin üstünde bir statüde göstermeyi amaçlayan bir oyunun sahnelenmesi olarak değerlendirilmektedir’.

Gülen grubunun örgütlediği öğrencilerin öncelikle asker, hukukçu, kamu yöneticisi olmasının hedeflendiği belirtilen raporda, ‘Hedef olan altın neslin çekirdeğini bu öğrenciler oluşturmaktadır’…”

“Gülen’den şok sözler”, Milliyet, 19 Haziran 1999.

“ATV’de dün gece yayınlanan kasetlerde Fethullah Gülen, devleti ele geçirmek için taraftarlarından sabırla durmadan çalışmalarını istiyor”. 

Derya Sazak, “Gülen vakası”, Milliyet,20 Haziran 1999.

“Fethullah Hoca’nın ‘takiye’ kasedi ‘Gülen cemaati’yle ilgili kuşkuları güncelleştirdi. ATV’nin yayını üzerine DGM soruşturma açtı. 

(…)

Erbakan bir ara hızını alamayıp, ‘İktidara geleceğiz ama kanlı mı kansız mı belli olmaz’ demişti. Gülen de radikal İslam’a göre daha ‘ılımlı’ bilinen kendi cemaatini şu sözlerle frenlemeye çalışıyor:

‘Müslümanlar, kıvama gelinceye kadar hizmete devam edin. Aman, erken vuruş yapmayın!.. Yanlış bir şey yaparsanız, dünya Cezayir’deki gibi başınızı ezer’. 

Fethullah Hoca, Refahçılar gibi ‘fuzuli kahramanlık’ yerine diplomatlığı öneriyor; adliyede, mülkiyede, başka müesseselerde (adını saymadıkları; ordu, emniyet teşkilatı ve milli eğitim olsa gerek) örgütlenmenin gereğinden söz ediyor. Bu temkinli yürüyüşte durmak yerine ‘zıplamak’ da Hoca Efendi’nin telkinleri arasında… Bu takiyecilikle Cumhuriyet’e sadakat ne ölçüde bağdaşıyor? Her fırsatta eleştirilen ‘sistem’in hoşgörüsünün ve ‘inançlara saygılı’ laiklik anlayışının sonucu bu mu olmalıdır? Dinsel duyguları sömürerek, genç kuşakları günün birinde Cumhuriyet Türkiye’si ile hesaplaşmaya hazırlamak 2000’li yıllarda bu topluma yapılacak en büyük kötülük olur.

Tuzağa düşmeyelim!”

“Taşralı öğrencilere ‘ışık evleri’ tuzağı”, Milliyet,21 Haziran 1999.

Cemaatin hiyerarşik yapısı

1. İstişare grubu

2. Dünya imamı

3. Coğrafi bölge imamı

4. Ülke imamı

5. Bölge imamı

6. İl imamı

7. İlçe imamı

8. Semt imamı

9. Mahalle imamı

10. Ev imamı

11. Serrehberler

12. Belletmenler

13. Öğrenciler ve cemaat mensupları

“Yaklaşık bir sene önce Fethullah Gülen’in yurdunda kalan ve ayrılan iki öğrenci ‘Hocanın okulları’ adında bir kitap yazmış ve olay gazetelere ‘Yurtların iç yüzü’ manşetleriyle yansımıştı. Öğrenciler İsmail Özdemir ve Serhat Özkan, Gülen’i anlatırken, ‘Amacı, okulları sayesinde Türkiye’de ve çevre ülkelerde bir yönetici sınıfı oluşturmak; birilerinin çıkıp bu gerçekleri anlatması gerekiyordu’ demişlerdi”. 

 

Doğan Heper, “Saptama”, Milliyet, 23 Haziran 1999. 

“Anlaşılan o ki, Fethullah Hoca’nın faaliyetlerine şüpheli gözlerle bakanlar hep vardı; bugün de var.

Olumlu gözle bakanlar vardı; bugün de var.

Dikkati çeken şu: Madem Fethullah Gülen hareketi bu kadar büyük bir tehlike oluşturuyordu da neden işe ta başından el konulmadı?

Bugün açıklananlar 5 yıl önce de, 3 yıl önce de, 1 yıl önce de bilindiğine göre, kasetler elde olduğuna göre, bugün iddia edilenler, açıklananlar o günlerde de açıklanabilirdi. Neden susuldu? Yoksa o gün susanlar, bugün artık bıçağın kemiğe dayandığını mı düşünüyorlar? Yoksa zaten susmamışlardı da görüşlerini ifade ettikleri ortam mı bizim dışımızdaydı? 

Bülent Arınç (FP Grup Başkanvekili): 

“Ben kişisel olarak Fethullah Gülen Hocaefendi’yi 30 yıldan bu yana tanıyorum. Fethullah Gülen, Türkiye Cumhuriyeti’ni seven, bu ülkenin değerlerini benimseyen, tertemiz, pırıl pırıl, mütefekkir (düşünür) bir kişidir…”

Erbil Tuşalp, “Hayali, Türkiye’yi İran yapmak”, Milliyet, 23 Haziran 1999.

“MİT’in 1996’da Çankaya’ya verdiği rapora göre Fethullah Gülen, Nurcu faaliyetlerini 1968 yılından beri sürdürüyor. Yine ayrı raporda Gülen’in, İran İslam devrimine özendiği ve Türkiye’de de benzer bir devrim yapmak istediği yer alıyor”. 

“Gülen kasetleri MİT’in elinde”, Milliyet, 22 Şubat 2000.

“Deniz Kuvvetleri eski Komutanı Erkaya: Gülen kendi siyasi iktidarını kurmaya çalışıyor.

Emekli Oramiral Erkaya’dan çarpıcı açıklamalar:

Türkiye Cumhuriyeti için en büyük tehlike Fethullah Gülen’dir”. 

“FethullahGülen’e vaaz soruşturması”, Milliyet, 22 Şubat 2000.

“1990-Hisar Camii: ‘Müminler ekin gibidir. Yatar yine kalkarlar, 70-80 sene evvel yattık, şimdi kalkıyoruz. Kafirler kof bir çınara benzer, yattıklarında bir daha kalkmazlar’ ”.

“Aşk militanları”, Milliyet, 1 Eylül 2000.

“Fethullah Gülen orduya sızmak için cemaatindeki başı açık kızları askeri öğrencilerle evlendirmeye çalışıyor…”

“Gülen’in ‘arka bahçe’si”, Milliyet, 2 Eylül 2000. 

“Devlet Güvenlik Mahkemesi Savcısı Nuh Mete Yüksel’in ‘İslam Diktatörlüğü’ kurmaya çalıştığını iddia ettiği Fethullah Gülen’in, yurtiçi ve yurtdışına yayılmış yüzlerce okulu yine gündemin ilk sıralarına oturdu.

Yaklaşık 3 sene önce, Milli Eğitim Bakanlığı’na devredileceği belirtilen bu okullarla ilgili bir devir-teslim ise şu ana kadar gerçekleşmedi”.

“DGM savcısı Yüksel ek iddianame hazırladı: Gülen CIA ajanıydı”, Milliyet, 5 Ocak 2001.

“Ek iddianameden: ‘Gülen, önce Türk istihbarat örgütlerine, sonra CIA’ya, sonra da herkese çalıştı. Tantan, Gülen’e ABD’de koruma tahsis etti. Liderlerine dog (köpek) sadakatiyle bağlılar”. 

“Asker Uyumaz!”, Milliyet, 27 Haziran 2002. 

“Genelkurmay yayımladığı iki kitapta, unutulmaya yüz tutan irtica ve terör sorununa dikkat çekti.

1. Öcalan’ın Rum pasaportu hatırlatıldı, PKK’nın Güney Kıbrıs bağlantıları gündeme getirildi.

2. İrticai unsurların da yer aldığı kitapta Fethullah Gülen’in dünya imamı olduğu bildirildi”

“Fethullah raporuna ret”, Milliyet, 27 Ağustos 2002. 

“Emniyet Genel Müdürlüğü, Nur cemaati lideri Fethullah Gülen’in yargılandığı mahkemeye gönderdiği raporda, ‘Emniyet’te herhangi bir Fethullahçı yapılanma olmadığını’ bildirdi. Savcı Nuh Mete Yüksel ise, raporun delil değeri taşımadığını savundu. 

“Müdürün çantasında Fethullah CD’leri”, Milliyet, 2 Eylül 2002. 

“Bursa Emniyeti’nde görevle Müslim Saylı’nın çantasından çıkan Fethullah Gülen’e ait şifreli CD’ler teşkilatı karıştırdı. DGM savcısı Yüksel belgeleri Fethullahçı kadrolaşmaya delil olarak gösterecek”. 

“Düşünceye darbe”, Milliyet, 5 Mart 2005.

“Cumhuriyet’in ‘Fethullah’ dizisi nedeniyle yayımının durdurulmasına büyük tepki gösteren CHP Grup Başkan Vekili Topuz, uygulamanın ‘sansür’ olduğunu söyledi.  

“Veren Fethullah Gülen’i suçladı”, Milliyet, 2 Kasım 2005.

“Gazeteci ve Yazarlar Vakfı kurucu başkanı, Zaman gazetesi kurucusu ve yönetim kurulu üyesi Nurettin Veren, törenle İşçi Partisi’ne (İP) katıldı. Veren, Gülen’i de, ‘ABD ve Vatikan işbirlikçisi olmak’la suçladı”. 

Serpil Yılmaz, “Cemaatin AKP baskısı”, Milliyet, 2 Kasım 2005. 

“Gülen cemaatine yakınlığı ile bilinen sosyolog Nevval Sevindi, ‘Cemaat DYP’ye girme, AKP’ye git dedi. DYP’de devam edince de aramızda sorun çıktı’ dedi”. 

“Ankara Kulusi: Gülen ile De Villepin Başbakan’a karşı”, Milliyet, 21 Kasım 2005. 

“Erdoğan’ın, ‘Fransa’daki olayların gerisinde türban yasağı var’ yorumu, Fransa Başbakanı Villepin ile Fethullah Gülen’i aynı çizgide buluşturdu. Villepin, Erdoğan’ı yalanladı. Gülen de, ‘Olaylar, başörtüsü gibi yaklaşımlarla izah edilemez’ dedi.

“İş dünyasında ‘Gülen’li örgütlenme’, Milliyet, 21 Mart 2006

“Fethullah Gülen’e yakınlığıyla bilinen işadamları, Rızanur Meral başkanlığında, TUSKON adıyla yeni bir iş örgütü kurdu. Örgütte yaklaşık 9 bin işletme bulunuyor”. 

“Fethullah Gülen için beraat kararı”, Milliyet, 6 Mayıs 2006.

“(…) Mahkeme dün yapılan duruşmada oybirliğiyle Gülen’in beraatını kararlaştırdı. Böylece Gülen’in örgüt kurmadığı ilk kez yargı kararıyla tescillenmiş oldu”.  

“Fethullah Gülen için ilginç karar”, Milliyet, 10 Haziran 2006. 

“Mahkeme, beraatına karar verdiği Fethullah Gülen’in, iddianamenin aksine devlet yanlısı tutumu nedeniyle radikal terör örgütlerinden tehdit aldığına hükmetti”. 

Ömer Erbil, “Tarikatlar, Dini Cemaatler ve 22 Temmuz 1”, Milliyet, 10 Temmuz 2007

“Gülen’in AKP’ye desteği Çiçek’ten esirgeniyor.

Fethullah Gülen cemaatinin AKP listelerinde 30 dolayında milletvekili adayı olduğu belirtiliyor. Gülen’i eleştirdiği söylenen eski Adalet Bakanı Cemil Çiçek’e destek yok. Sivas’ta BBP’li Yazıcıoğlu destekleniyor”. 

“Gülen’den ilanlı kutlama”, Milliyet, 30 Ağustos 2007. 

“ABD’de yaşayan Fethullah Gülen, Abdullah Gül’ün cumhurbaşkanı seçilmesi nedeniyle gazeteye tebrik ilanı verdi: Vatanımıza ve milletimize hayırlı olsun”.

“Mevlana töreninde Gülen reklamı yapıldı”, Milliyet, 8 Ekim 2007. 

“Londra’da düzenlenen törende misafirlere dağıtılan ‘Rumi ve Sufi Aşk Yolu’ isimli kitapçıkta Fethullah Gülen’in kitapları tanıtıldı”.