1926 tarihli Türk Medeni Kanunu’nun 97. Maddesi evlenme akdini düzenlemekteydi ve bu maddeye göre, “Birbiriyle evlenecek erkek ve kadın, evlenme kararlarını, belediye reisine veya reisin evlenme işlerine memur ettiği belediye dairesindeki vekiline ve köylerde ihtiyar heyetine beyan edince, bu karar ilan olunur. İlan müddeti on beş gündür”.

 

1985 yılında çıkarılan Evlendirme Yönetmeliği, evlilik akdine ilişkin ayrıntıları düzenlemekteydi. Buna göre (madde 3) Evlendirme işlemleri, İçişleri Bakanlığı Nüfus ve Vatandaşlık İşleri Genel Müdürlüğünce düzenlenir”.

 

Yine aynı maddeye göre, “Genel Müdürlük, evlendirme işlemlerinin Medeni Kanun‘la getirilen temel kurallara ve bu Yönetmelik esaslarına uygun olarak yürütülmesini sağlar, iş ve işlemleri düzenler, takip eder, denetler ve denetlettirir.

 

Bu amaçla Genel Müdürlük, Bakan onayı ile gerekli tedbirleri alır ve uygulamasını sağlar”.

 

Yönetmeliğin 6. Maddesi ise, evlendirme memurluğunun görev, yetki ve sorumluluklarını düzenlemektedir:

 

“Kendilerine ilgili makamlarca evlendirme yetki ve görevi verilen evlendirme memurluğunun, birbirleri ile evlenmek isteyen kadın ve erkeğin evlenmeye dair müracaatlarını kabul etmek, mevzuatın öngördüğü şekilde evlenme dosyasını hazırlamak, evlenmeyi yapmak, aile cüzdanı düzenleyip vermek, evlenmenin nüfus kütüklerine tescilini sağlamak, evlenme kütüğü ve dosyalarını iyi bir şekilde muhafaza etmek, denetim yapmak isteyen yetkililere gerekli kolaylığı göstererek ve bu yetkililerce istenen kütük, dosya ve belgeleri denetime hazır halde bulundurmakla görevlidirler.

 

Evlendirme memurları bu görevlerinden dolayı nüfus müdürlerine karşı sorumludurlar. Belediye personeli arasından görevlendirilen evlendirme memurlarının belediye başkanına karşı olan sorumlulukları saklıdır”.

 

Yönetmeliğin 7. Maddesi 2006 yılında yapılan değişikle şu şekli almıştır:

 

“Evlendirme memuru, belediye bulunan yerlerde belediye başkanı veya bu işle görevlendireceği memur, köylerde muhtardır. Bakanlık il nüfus ve vatandaşlık müdürlüklerine, nüfus müdürlüklerine ve ilgili dış temsilciliklere evlendirme memurluğu görev ve yetkisi verebilir”.

 

Yine Yönetmeliğin 8. Maddesi 2006 yılında değiştirilmiş olup, evlendirme memurluğu görev ve yetkisinin verilmesini düzenlemektedir:  

 

“Nüfus idarelerine evlendirme memurluğu yetki ve görevi verilmesi halinde, il nüfus ve vatandaşlık müdürü, ilçe için ilgili kaymakamlığın da görüşünü alarak evlendirme memurluğu yetkisi verilecek personeli ismen tespit edip valinin onayına sunar ve ilgili nüfus idaresine bildirir. İl nüfus ve vatandaşlık müdürleri ile ilçe nüfus müdürleri bu halde başkaca bir onaya lüzum kalmaksızın evlenme yapmaya yetkilidirler.

 

Evlendirme memurluğu yetki ve görevi, tebliği tarihinden itibaren yeni görevliye geçer.

 

Evlendirme memurluğu görev ve yetkisi belediye başkanınca bizzat kullanılabileceği gibi görevlendireceği üst düzey personel tarafından da kullanılabilir.

Bakanlık gerektiğinde bu Yönetmeliğin 7’nci maddesinde belirtilen yetkilerini kısmen veya tamamen il valiliğine de devredebilir”.

 

2006 yılında yapılan değişikliklerden bir başkasında evlendirme memurlarının yetki sınırları belirlenmekteydi (madde 9):

 

“Bu Yönetmelik hükümlerine göre kendilerine evlendirme memurluğu yetkisi verilen görevlilerin bu yetkileri; büyükşehir belediye başkanları ile büyükşehir içindeki belediye evlendirme memurlukları için büyükşehir belediye hudutları, diğer belediye başkanları veya görevlendirecekleri memurlar için yetki alanında bulunan il, ilçe ve belde belediye hudutları, muhtarlar için o köy hudutları ile sınırlıdır.

 

Nüfus memurlarına birden fazla köy veya kasabada yada bütün ilçede evlendirme memurluğu görev ve yetkisi verilebilir”.

 

Yurtdışında evlendirme memurluğu görev ve yetkileri de 2006’da şöyle saptanmıştı (madde 10):

 

“Yurt dışında mahalli mevzuatın kabul etmiş olması şartı ile evlendirme memurluğu yetki ve görevi; yurt dışında, bu yetkinin mahalli mevzuat ile tanınması ve eşlerden ikisinin de Türk vatandaşı olması şartı ile; misyon şefi olan büyükelçi ve başkonsolosun yanısıra Dışişleri Bakanlığının konsolosluk işlerini yürütmek amacıyla yetki vereceği görevlilere aittir.

 

Fahri konsolos ve fahri başkonsolosların evlendirme yetkisi yoktur”.

2001’de kabul edilen Medeni Kanun’un 141. Maddesi evlenme töreniyle ilgili olarak şunu söylemekteydi:

“Evlenme töreni, evlendirme dairesinde evlendirme memurunun ve ayırt etme gücüne sahip ergin iki tanığın önünde açık olarak yapılır. Ancak, tören evleneceklerin istemi üzerine evlendirme memurunun uygun bulacağı diğer yerlerde de yapılabilir”.

2006 tarihinde çıkarılan Nüfus Hizmetleri Kanunu, 1985 tarihli yönetmeliği teyit ederek evlendirme yetkisinin İçişleri Bakanlığı’nda olduğunu belirtmektedir. Kanunun 22. Maddesi evlendirme yetkisini şöyle düzenlemekteydi:

“(1) Bakanlık, evlendirme işlemlerinin nüfus ve vatandaşlık hizmetlerinin bütünlüğü içerisinde yürütülmesi için gereken her türlü tedbiri alır ve uygular.

 

“(2) Evlendirme memuru; belediye bulunan yerlerde belediye başkanı veya bu işle görevlendireceği memur, köylerde muhtardır. Bakanlık, il nüfus ve vatandaşlık müdürlüklerine, nüfus müdürlüklerine ve dış temsilciliklere evlendirme memurluğu yetkisi ve görevi verebilir. Eşlerden birinin yabancı olması halinde evlendirmeye, il ve ilçe belediye evlendirme memurlukları ile nüfus müdürleri yetkilidir”.

 

Cumhuriyetin kurucu kadrosu evlilik kurumunu dinsel bir yapının parçası olmaktan çıkararak seküler/laik bir yönetimin parçası kıldı. Mecelle’nin yerini alan Türk Medeni Kanunu, doğal ve kaçınılmaz olarak laikleştiği, dinsel hukukun dışına çıktığı için evlendirme yetkisini dinsel mekanizmanın dışına çıkararak laik bir kuruma verdi. Dikkat edilecek olursa muhtarlar ya da belediyeler seçimle gelen, halkın temsilcilerinden oluşan kurumsal kimliklerdir. Dolayısıyla demokratik yapının temsilcilerinin bu yetkiyle donatılmaları Cumhuriyet modernleşmesi açısından manidardır. Hukuk sisteminin ve hatta tüm sistemin laikleştirildiği bu dönemde evlenmenin ya da boşanmanın dinselin dışına çıkarılması son derece doğaldır ve gereklidir de.

 

Bugün gelinen noktada İçişleri Bakanlığının sorumluluğunda yürütülen ve denetlenen evlilik kurumunun laik yapısını yitirmemesi bir zorunluluk olarak kendisini göstermektedir. Yukarıda sözü edildiği üzere, belediye başkanlarının yetkilerini memurlara devrettiği gibi, müftülerin de yetkilerini birilerine devretmesi kaçınılmaz olacaktır. Bu yetkileri devredeceği kişiler imamlar ve vaizler mi olacaktır? Bu kişiler, söz konusu evlendirme akdini nerede gerçekleştirecektir? Bu mekan neresi olacaktır? Müftülere bu yetkiyi vermeye gerek var mıdır? Böyle bir toplumsal talep mevcut mudur? Müftülere verilen bu yetki diğer dinsel yetkililere (haham, papaz, patrik…) verilecek midir? Verilmeyecekse bu eşitlik ilkesine uyar mı? Verilecekse hukuk birliğinin ve laikliğin zarar görmesi söz konusu değil midir?

 

 

Sonuç olarak Türkiye’nin temel ve öncelikli ihtiyaçları arasında böyle bir uygulamaya ihtiyaç olmadığı fikrindeyim. Üstelik bunun 90 yıldan bu yana kurmaya çalıştığımız laik demokratik devlet yapılanmasına ve Cumhuriyetin kurucu değerlerine bir katkı sağlamayacağı açıktır.