İnsanına değer veren toplumlarda yetişir ancak bilim insanı. Hurafelerle uğraşan, dini çeşitli yoldan yirmi dört saat bombardıman eden, özgürlüğün önünü kapatan toplumlarda bilim insanı yetişmez. Bu mümkün değildir. O tür toplumlarda olsa olsa, öğretici- eğitici derinliklerden yoksun insanlar yetişir ve yetiştirilir ancak.


Gelişmiş toplumlardaki dinde kin, nefret yer almaz. Aslında, 'Hamurunda Kin Olanın Kalbinde Din Olmaz.'  Uygar insanların yer aldığı toplumlarda ortaçağdan kalma dini uygulamalar barınmaz, gelişmez. Bilimin ve bilim insanının varlığı ve etkinliği söz konusudur bu tür toplumlarda. 


Bilim insanı, yetiştiği toplumu bulunduğu noktadan daha ileriye taşıma çabası içinde olan insandır. Bu görevi yaşamdan ayrılıncaya kadar bıkmadan, usanmadan sürdürür. Gerçek bilim insanı yaşadıkları ve deneyimleriyle insanları yaşamlarını en iyi şekilde değerlendirmeye, sorun çözücü ve paylaşımcı olmaya yönlendiren kişidir aynı zamanda. Kin, nefret, kindar ve dindar gibi toplumsal ayrıştırmaya neden olabilecek can acıtıcı sözcükler kullanmaz bilim insanı.


Dünyada en büyük fenalık, yapılan  fenalıklardan utanç duymamak değil midir? Bilim insanı toplumun, bireylerin mutluluğunu ve huzurunu  bozmaya hakkı olmadığını bilen ve buna özen gösteren insandır.


Hazreti Ali'ye göre insanı insan eden şu dört şeydir: ' Bilim, Sabır varsa Kanaat, Hak ve Adalete Hizmet.' Önder olmak, çığır açıcı olmak herkesin harcı değildir. Bunu gerçekleştirenler büyük devlet adamları ve bilim insanlarıdır. Onlar çığır açıcı olarak, önder olarak unutulmazlar ve sonsuza dek anılırlar.