İlkokuldaki öğretmenlerimin hepsi erkekti.

Nuri Eren, Azmi Işıklı ve Ali Ergönül öğretmenlerimi minnet ve şükran duyguları ile anıyor ve onların şimdi ışıklar içinde sonsuzluk uykularında olduklarını biliyorum.

Ortaokulda ve lisede de unutamadığım öğretmenlerim olmuştu. Kimya öğretmenimiz yüksek öğretmen okulunu bitirdikten sonra ilk görev yeri olarak Malatya Lisesi'ne atanmıştı. Sakin, sessiz ancak ilkeli duruşunu, coşkulu ders anlatışını unutmam mümkün değil.

İzmirli olduğunu öğrendiğimiz kimya öğretmenimiz bize sanki bilmediğimiz, görmediğimiz ancak çok merak ettiğimiz güzel İzmir'i hatırlatıyordu. Kendisiyle yıllar sonra İzmir'de karşılaştığımızda nasıl da mutlu olmuştu. Yine yıllar sonra bir gün ölüm haberini gazeteden okuduğumda acılar içinde kalmıştım. Demek ki, öğretmenlerimiz, o yüce çınarlar da bizi bırakıp gidiyordu artık.

Matematik hocamız ise, bir başka değerdi. Eğitiminin bir bölümünü Paris'te tamamlamıştı. Derse her zaman elinde Fransızca bir matematik kitabıyla gelir, o günkü konuyu anlattıktan sonra bu kitaptan bize problemler sorardı. Amacı bizleri lise son sınıftaki olgunluk sınavına hazırlamaktı.

Lisedeki edebiyat öğretmenimizin de ilk görev yeri Malatya Lisesi olmuştu. Bizlere edebiyat dersini sevdirmek için neler yapmazdı ki. Onun sınıfa gelirken Fuzuli'den, Nedim'den ya da Yahya Kemal Beyatlı'dan bir şiir dizesi okuyarak içeri girmesi bizde anlatılmaz bir coşku yaratır ve hocamızı ayakta alkışlarla karşılardık.

Hocalarımızla aramızda daima bir sevgi-saygı sınırı bulunur ve bu sınır asla aşılmazdı. İşte böyle öğretmenlerin yetiştirdiği kuşak bugünkü zor koşullara karşın Gazi Mustafa Kemal Atatürk'ün kurduğu Cumhuriyet'i savunuyor ve sahipleniyor yürekten.