Bugün iki bakış açısı ve buna bağlı bir yorum, birisi benden bir anı, diğeri anonim. Ne alakası var demeyin, ikisi bir yürekte birleşti bugün, sizin yüreğinizle de birleşmesi umudu yeni yıl dileğim benim…

Bu benden;

Rahmetli anneannemin (nur içinde yatsın) şekeri vardı. Bu nedenle beslenmesine dikkat etmesi, karbonhidratlı gıdalar yememesi gerekiyordu.

Ama, anneannem yemeyi seven bir kadındı. Ayrıca da eskilerin tabiriyle ağzının tadını bilir, yemek seçerdi. Ne zaman önüne sevmediği, lezzetsiz bulduğu bir yemek konulsa ‘bu bana dokunuyor, bilmiyor musunuz? Benim şekerim var!’ diye basıyordu yaygarayı.

Ancak bunun bir de sevilen ama anneanneme dokunan yani yememesi gereken yiyecekler tarafı da var tabii…

Anneannemin sevdiği görünce dayanamadığı bir yiyecek olduğunda rahmetli büyük bir iştahla hemen tık tık yerdi. O yerken ben de bir kenardan onu gözler sonra, ‘anneanne ne yaptın sen! O sana zararlı anneannem’ derdim.

Anneanneciğim hemen toparlanır ama bozuntuya da vermez ‘Yanlış mı yemişim ah yavrum, bilemedim, e sen de bana iyi bak da bir daha yemeyeyim bunları’ derdi büyük bir sevimlilikle ve işin içinden çıkardı. Gülerdik hep beraber, güzel günlerdi.

Bu da anonim;

Savaşın en kanlı günlerinden biri. Asker, en iyi arkadaşının az ileride kanlar içinde yere düştüğünü gördü. İnsanın başını bir saniye bile siperin üzerinde tutamayacağı ateş yağmuru altındaydılar. Asker teğmene koştu ve:

- Teğmenim. Fırlayıp arkadaşımı alıp gelebilir miyim?..

Delirdin mi? der gibi baktı teğmen...

- Gitmeye değer mi? Arkadaşın delik deşik olmuş. Büyük olasılıkla ölmüştür bile. Kendi hayatını da tehlikeye atma sakın...

Asker ısrar etti ve teğmen "Peki " dedi. "Git o zaman..."

İnanılması güç bir mucize. Asker o korkunç ateş yağmuru altında arkadaşına ulaştı. Onu sırtına aldı ve koşa koşa döndü. Birlikte siperin içine yuvarlandılar. Teğmen, kanlar içindeki askeri muayene etti. Sonra onu sipere taşıyan arkadaşına döndü:

- Sana hayatını tehlikeye atmana değmez, demiştim. Bu zaten ölmüş.

- Değdi teğmenim, dedi asker.

- Nasıl değdi? dedi teğmen. Bu adam ölmüş görmüyor musun?

- Gene de değdi komutanım. Çünkü yanına ulaştığımda henüz sağdı. Onun son sözlerini duymak, dünyaya bedeldi benim için. Ve arkadaşının son sözlerini hıçkırarak tekrarladı:

- Mehmet!.. Geleceğini biliyordum!.. demişti arkadaşı... Geleceğini biliyordum...

Bu da mesaj;

Ve yeni yıl;

Yaşamın tüm hızıyla devam ettiği, bizi bir yerden diğerine savurduğu, tüm bunları yaparken de kahkahalarla gülerek bizi izlediği zaman dilimi… Bu yıl da diğerleri gibi gelecek ve geçecek. Hiç kimseyi ve hiçbir şeyi beklemeyecek. Nasıl yaşadığınıza ve ne hissettiğinize aldırmayacak.

Güldürmeyin kendinize, Savrulmayın da…

Sıkı tutunun ve gülen siz olun hayata.

Güzel yaşayın, iyi yaşayın, doyasıya yaşayın.

Yaşarken de torunu Serpil’in kendisine iyi bakacağına güvenen Kiraz Hanımı da ‘Geleceğini biliyordum Mehmet’ diyen Haydar’ı da hiç yanıltmadan ve size her zaman güvenenleri hayal kırıklığına uğratmadan yaşayın. Sevdiklerinizin yanlış şeyler yemesine göz yummadan, birbirinize iyi bakarak, birbirinizin gözünün içine bakarak yaşayın, yaşatın. Hayal edin, hem de hiç olmadık şeyleri hayal edin, kim bilir zaman size ne gösterir. Belki de tüm hayalleriniz gerçek olur.

Böyle bir yıl olsun 2018

Ve de kutlu olsun…