Bir toplumu çökerten nedenlerin başında yozlaşma gelir. Türk Dil Kurumunun tanımlamasına göre; ''Elde edilen iyi nitelikleri kaybetme, dejenere olma'' demektir yozlaşma. İnsanlara her şeyden önce sevgi ve saygıyı öğretmek gerekiyor. Ülkedeki özgürleşmenin temelini değerli yakınlarının borç ödenmesi kabul edip gerçekleri görmeyen ve kavrayamayan bir zamanların film artisti olan kişiler var bu toplumda şimdilere.

Bu örnek yanı sıra yamanmak ve yaranmak uğruna yine bir zamanlar sanatçı olarak halka sunulan, gerçek anlamda sanatçı olmayan bir yığın insan örneği söz konusu ülkede. Bu tür kişiliklerin varlığı bir tür yozlaşma, bozulma ve çürüme değil midir? Bu toplum bu yapıdaki kişilikleri televizyon kanallarında akıllarda kalacak yaş günü resimleri içinde de gördü.

Ruh hastası, salya-sümük bir imamın peşine takılıp giden milyonlarca omurgasız, kişiliksiz insanları,  siyasetçisini, askerini, iş adamını da gördü ülke. Toplumun yaşadığı, tanık olduğu bu olaylara çok ciddi bir  yozlaşma ve akıl tutulması demeyip ne diyeceğiz? 

Üniversite denilen bilim yuvalarına sızmış söylem ve eylemleri ile tipleri ve kılık kıyafetleriyle oraları kirleten sözde insan gibi görünenlerin varlığına yozlaşma, dejenere olma, çöküş adını vermeyip de ne ad vereceğiz?

Planlı ve programlı olarak adı-sanı, bilimi-irfanı olmayan bir takım kişilerin televizyon ekranlarına çıkartılarak yalan- yanlış konuşturulması çok ağır bir yozlaşma, çürüme örneği değil de nedir? Ortalığa fesli liboşların bilinçli bir şekilde salıverilmesi yozlaşmaya yol açan ciddi bir örnekleme değil midir?

Benimle birlikte olmayan haindir, kindar ve dindar nesiller olmalı gibi akıl almaz ayrıştırıcı söylemler ortadan kalmadan yozlaşma ve çöküşten kurtulamaz toplum.  

Sonuçta, ülkede devletin dokusu bozulduğu için insanlar tedavisi zor büyük bir güven kaybı ve bunalım içine düşer.