Ülkemizde köyün, köylünün aydınlanmasını, eğitilip asırlar boyu kaldığı karanlıktan çıkmasını sağlayacak olan 'Köy Enstitüleri' 17 Nisan 1940'da kurulmuştu.

Düşüncesi Atatürk'e ait olan bu kuruluşlar İsmet İnönü tarafından yaşama geçirilmiş ve kısa bir süre sonra da yobazların, tarikatların, emperyalistlerin içimizdeki uşağı olan iç hainler ve toprak ağalarının meclisteki temsilcileri tarafından eleştiri odağı haline getirilmişti.

Bir benzeri dünyada olmayan köylüyü eğitip ona insan gibi insan olduğunu kanıtlayacak Köy Enstitüleri 1950 Yılına kadar dayanabildi ve bu tarihte iktidara gelen kafaların asla kabullenemeyeceği bu eğitim kurumları 1954'de tamamen ortadan kaldırıldı.

Bu seçkin eğitim kurumlarından Malatya'nın Akçadağ Kasabasında da bulunuyordu. Babamın Malatya İsmetpaşa Bucağında başöğretmen, annemin öğretmen benim de ilk okulda olduğum bir 23 Nisan Çocuk ve Ulusal Egemenlik Bayramında yapılacak tören için hazırlanan programda yöresel kıyafetlerimizle halk oyunları oynayacaktık.

Tüm hazırlıklar tamamlanmış ancak müzik sorunu vardı. Okulda görevli öğretmenlerin tümü  öğretmen okulu mezunu olmalarına karşın hiçbiri müzik aleti çalmayı bilmiyordu.

Başöğretmen babam Akçadağ Köy Enstitüsü müdürü ile temas kurarak oradaki öğrencilerden beş kişilik bir müzik ekibinin gelmesini sağlamıştı.

Okulumuza o gün gelen bu öğrenci ekibi 23 Nisan Çocuk Bayramındaki oyunumuzda bize müzikleriyle eşlik ettiler.

Lacivert ceket, gri özel pantolon giymiş olan bu öğrenci ekibinin müzik aletlerini kullanmadaki muhteşem becerileri çocuk olan bende o denli iz bırakmış ki, yaşamımın hiç bir döneminde unutamadım.

Köy enstitüleri henüz ergen bile olmadan bu kuruluşların yaşamına son verenler çok büyük bir suç işlediler.

Yırtık kıyafetleri ve yırtık çarıklarıyla bu okullara gelen çok kısa bir sürede tüm beceriler yanı sıra aydınlık ve ışık dolu beyinler kazanan köy çocuklarının, köyün ve de köylünün önünü kesenler nasıl affedildiler acaba Yüce Güç katında?..