Hep bir çıkış yolu arandığında, karanlık dönemlerin loşluğu insanlığı usandırdığında felsefe ve onun ışığından medet umulmuştur. Bilinirdi ki, filozofların edecekleri kelam ile yol aydınlanırdı. Yüzyıllardır süren bu geleneğin günümüzde kesintiye uğramasının temel nedeni filozofların gelişinde ve çoğalmasında yaşanan sıkıntılardır elbette. Atatürk kendi tanımlamama göre 20. yüzyılın başında yaşamış önemli bir düşünür idi. O dönemin gerekleri içinde bize nasip olan bu değerli insanı yanlış anlamalar, yanlış değerlendirmeler neticesinde ön yargılarına, kendi kişisel egolarına mahkum etmeye çalışanların ne yazık ki hesapları tutmamıştır. Çünkü nasıl olursa olsun her filozofun başına gelebilecek bu tür durumlar için onların yaydıkları olumlu enerji ve olumlu fikirler onları insanlık tarihinin birer incisi yapmıştır.

 

Bugün ülkemizin böyle bir insanın yenilikçi, kültür rönesansını benimseyen ve doğru tespitler ile bunu vurgulayan yaklaşımları sayesinde dünya coğrafyasında Türkiye Cumhuriyeti olarak bir yer bulmuş durumdayız. Yaşanan sıkıntılardan kurtulmak ve daha da güzel günlere kavuşabilmek için onun gösterdiği hedeflere doğru yürümek, kendisini Türk vatandaşı olarak gören bunu benimseyen insanın ödevidir, sorumluluğudur. Etnik kimlik sizin nereden geldiğinizi ve ne tür bir aidiyet içinde olduğunuzu gösterir. Vatandaş olmak ise hangi ülkede yaşıyorsanız ve hangi ülkede okuyor veya para kazanıyorsanız, orasını geliştirmek istiyorsanız orasının adresidir. Bu adres Türkiye Cumhuriyetidir ve bunu filozof Atatürk daha o zamanlardan tespit ederek beyan etmiştir. Çıkış yolu için yeni ara yollar aramaya gerek yoktur. Filozof Atatürk’ün fikirlerinin bir kez daha okunması, temel ilkelerinin benimsenmesi yeterlidir. Şu sıralar çok sık telaffuz edilen fabrika ayarlarına dönmek meselesi de budur zaten. Ülkemiz kaldığı yerden, yani çok değerli ve rahmetli Gazi’mizin vefat ettiği 1938 yılından itibaren yeniden aynı anlayışla ve ruhla yönetilmelidir. Başarının anahtarı aslında  burada gizlidir.