Türk İslam tasavvufunda çok önemli bir ezoterik sembol olan ve Osmanlı’da bir döneme adını veren Lale bir dönemde de Hollanda ekonomisin çökmesine sebep oldu.

Hollandalıların dilinde “tulip” Türkçe bir sözcüktür ve bir çeşit “türban” anlamına gelir. Lale Avrupa’ya ilk olarak 16.yüzyılda, İstanbul’dan getirildi. Rengi ve şekli Avrupalılara çok ilginç gelen bu çiçek, özellikle Almanya ve Hollanda’da çok ilgi gördü. Öyle ki özellikle Hollanda’da zengin bir adamın lale soğanı koleksiyonunun olmaması, iyi yetiştirilmediğinin, üst sınıfa layık olmadığının bir göstergesiydi. Özellikle orta sınıf, bir üst sınıf olan zenginler kategorisine girebilmek için laleleri kullanıyordu.1634’de özellikle küçük esnaf, bol bol lale alarak sosyal statü kazanmaya çalışırdı. Öyle ki bütün mal varlığının yarısını vererek bir lale soğanına sahip olmak ve böylece özel kulübe katılmak, orta sınıf insanları arasında hızla yayıldı. Başta yalnızca zararsız bir saplantı gibi görünen “Lale çılgınlığı” zamanla çok ciddi bir tehdit oluşturmaya başladı. Altın ve gümüş yerine lale almak daha güvenli bir zenginlik ölçütü haline geldi. Öyle ki insanlar her şeylerini lale soğanlarına yatırmadıkları sürece kendilerini güvende hissetmiyorlardı. Sonunda ülke ekonomisi bu çılgınlığa daha fazla dayanamayarak çökme noktasına geldi. Çok fakir insanlar bile zengin olma hayaliyle her şeylerini bu çılgın saçmalığa yatırıp kimi oturduğu evi, kimi tarlasını ve ya hayvanlarını satıp eline geçen parayla lale alıyordu. Hatta 1635’te adamın biri yüz bin florinlik serveti ile yalnızca kırk tane lale soğanı almıştı. Fiyatlar en yüksek noktaya ulaştığında, bu çılgınlığın sonsuza kadar sürmeyeceğini bilen profesyonel borsacılar, ellerindeki laleleri piyasaya sürmeye karar verdiler. Bu da fiyatları hızla düşürdü. İflas, güçlerinin üstünde laleye sahip Hollandalıların kaderi haline geldi ve lale piyasasının çöküşüyle birlikte sosyal bir kargaşa baş gösterdi. 1634-1636 yılları arasında yaşanan bu toplu histeri, Hollanda’ya çok pahalıya mal oldu. Ülkenin ticaret hacmi küçüldü, tarım ve endüstri düşüşe geçti ve Hollanda uzun yıllar bu kaybı telafi edemedi.

İnsanlık tarihi boyunca hep böyle olmuştur. Statü, yani toplum tarafından nasıl algılandığımız, insanlar için sanıldığından daha önemlidir.

Akıl her zaman işe yaramıyor. İnsanlar aptalca şeyler uğruna hep birlikte deliliğe soyunuyorlar. Toplu deliğin büyük bir dezavantajı var. Herkes deli olduğu için; onları uyaran, yardım eden kimse yok. Tek kişilik delilikte ise kişi sizin düşündüğünüz kadar yalnız değil. Ona yardım etmek isteyenler var.

Bunları niye yazdım. Bugün ülkemizde insanlar acayip bir şekilde gereksiz konut alımına yüklendiler. Bunun yanlış olduğunu bunun toplumsal bir histeriye dönüşmeden durmasının Ülkemiz yararına olacağını düşünüyorum.

Işık ve sevgiyle kalın!