Tarih sayfaları karıştırıldığında insanlara uygulanan eza, cefa ve sıkıntıların bilim insanları üzerinden ta 15. Yüzyıldan itibaren başlatıldığını görebiliyoruz.
 

Kan dolaşımını bulan İngiliz anatomi bilgini Harvey (1578-1657) kendi fakültesinde bu keşfi nedeniyle sürekli alaylarla karşılaşmış ve Paris Bilim Akademisi bu önemli çalışmayı yarım yüzyıl görmezden gelip ona bir tür eza ve cefa çektirmiştir.

İtalyan fizikçi Galvani'nin (1737-1798) kendi adıyla anılan elektrik akımını buluşu da küçümsenmiş, eleştirilmiş, ona 'Kurbağaların Dans Hocası' denilerek uzun süre alaya alınmıştır.

Demiryolu projesi yaptığı için Tomas Gray'e bile deli gömleği giydirilmek istenmişti o yüz yıllarda.

Batılı ülkeler, sözü edilen yıllardaki bağnazlığı, yobazlığı, kilisenin  ve dinin ağır etkisini yıkarak bu unsurları bulunması gereken yere yerleştirdikten sonra başta bilim insanı olmak üzere tüm insanlara, canlılara sevgiyi, saygıyı ve özeni yaşamlarına aldılar.

Müslüman ülkelere gelince buralarda bilim insanı bir yana sıradan normal insanlara önem, değer söz konusu olmadığından aydın, donanımlı, ışık veren yurtseverler küçücük beyinliler tarafından eleştirilebiliyor, suçlanabiliyor.

Devlet terbiyesini anlayabilecek düzeyde bile eğitimi, duruşu olmayan bazı tipler meydanlarda, medya organları karşısında boy gösterip konuşmayı, eleştirmeyi aklınca bir başarı sayabiliyor.

Nasıl bir mantık, nasıl bir insan yapısıdır bu?..

Niteliksiz ve çağ gerisi kafalar nedeniyle neredeyse düzgün, doğru insan üretemez hale gelebilir bir ülke ve bir toplum. 

Batıda asırlar önce bilim insanı baskı, eleştiri yapılarak nasıl cezalandırılmışsa, şimdi yüzyıllar sonra Müslüman bir ülke ve ülkelerde kendilerinin asla erişemeyeceklerini bildikleri erdemlilik mücadelesi veren güçlü, ilkeli insanlara kültürsüz, öz güvensiz, niteliksiz insanlar eziyet ederek göz dağı verilebiliyor.

Karanlık insanların çoğunlukta olduğu bir toplumun uzun süre ayakta kalması mümkün değildir. Bir gün mutlaka değişecektir her şey.