1940'lı ve 1950'li yıllarda dünyaya gelenler şu anda 60'lı, 70'li yaşlarda. Bu kuşaktan yetişenlere yaşamak için değil çalışmak için yaşamaları öğretilmişti. Onlar fedakar, sadık ve özverili bir nesildi.

Şimdi 40'lı, 50'li yaşlarda olanlar ise 60'lı ve 70'li yıllarda dünyaya geldiler ve yaşlarını sürüyorlar. Aileleri tarafından iyi eğitildi ve iyi yetiştirildiler. Otoriteye saygılı ve disiplinliler. Teknolojinin bir kısmını yakalayan bu neslin yaşamları işleri demektir.

Seksenli ve doksanlı kuşağa ait nesillerin bir öncekinden farklı olarak başkaldırı ve disiplinsizliğe belirgin eğilimleri var.

Şimdide adı hala tam konmamış 2000'li yıllardan bu yana dünyaya gelen  'Kafası Karışık Kuşağa' bakalım. İnternet teknolojisi içinde doğup büyüyen bu nesil diğerlerinden çok farklı. Fikirleri, düzeni, disiplini en çabuk tüketen nesli temsil ediyorlar diyebiliriz.

Bunları eğitmek, yanlışları, doğruları anlatmak çok zor ve çoğu kez de imkansız.  Çünkü eğitimlerinin çoğunu kitaplardan değil internetten aldığı için neyi bilip neyi bilmediğini anlamanız mümkün olamıyor. Kafası en karışık, en duyarsız ve en duygusuz  kuşaktır bu kuşak.

Yokluk nedir bilmezler çünkü daha istemeden her şey önlerine konulmuştur. Yanıbaşımızdaki savaşlar, acı çeken insanlar, çocuklar, ölen on binlerce insan onları hiç ilgilendirmez. Acı gerçekleri adeta film tadında izledikleri için yürekleri acımaz.

Herkesi kendilerine hizmet etmek için yaratılmış olarak görürler. Yaşamlarında eğlenmekten başka bir amaçları olmadığı için eğlenmedikleri zamanlar onlar için adeta bir eziyet haline gelir.

Sonuçta yaşamı hissetmeyen, ilgisiz ve duyarsız bir kuşağın sayısı gün geçtikçe artmakta. Böyle bir yetişkin grubun ardı arkası kesilmeden çoğalmasına engel olunmazsa o ülkenin geleceği ile ilgili karabulutlar söz konusu demektir. Bu durumda acilen ülkenin toplumsal ve özellikle de aile içi eğitimini düzenleyecek bilimsel aydınlık fikirlere plan ve programlara gereksinim var.