Yerel seçimler yaklaştıkça bir aday bolluğu, bir istek bir heves var herkeste. Bunlardan bir tanesi de İzmir’de yaşanacak doğal olarak. Sadece siyasi çerçeveden bakanların bu taleplerini anlamakta zorlanmamak lazım. Kolay değil, İzmir gibi güzel ve büyük bir kentin yerel yöneticisi olmak. Kudret ve güç sahibi olmanın getirdiği baş dönmesi sanırız ki pek çok kişiyi etkiliyor. O zaman bu kadar kolay olmamalı herşey. Yani, merkezi idareler, siyasetçiler belirlememeli aslında bu adayları. O kentin yaşayanları, sakinleri, gerçek sahipleri belirlemeli ve talep etmeli. Yıllardır söylediğim ve rüya gibi algılanan gerçek budur aslında.

Bu kentin başkanı için kriterler neye göre seçilmeli? Siyasetin içinden mi gelmeli, politikacı kimliği mi olmalı?…

İşte, sizlere yoksa ile başlayan kısımdan sonrasını özetlemeye çalışacağım:

İzmir’e yönetici olmak isteyen bir kişinin;

-Siyasetten arınmış ve hatta hiç siyasete bulaşmamış bir kişi olması lazımdır

-Dürüst ve ilkeli, tutarlı bir yapısı olmalıdır

-Tanınmış olmak önemli değildir. Çok fazla tanınmış olmasına lüzum yoktur. Belki bir bilim insanı, belki iyi yönetimin içini bilen birisi olmalıdır

-Eski bir yönetici veya buna benzer bir yerden gelen kişi olmamalıdır

-Gereksiz masraftan kaçınan, kişisel tercihini lüks makam araçlarından yana kullanmayan, halkın içinde her zaman dolaşacak olan birisi olmalıdır

-Bisiklet veya buna benzer bir araç kullanabilmesi, bu sayede kentin tüm sorunlarına hakim olmalıdır

-Etik değerlere önem vermeli, siyasetin ayrıştırıcı gücünü kullanmamalıdır

-Eşit mesafede durmaya özen göstermeli, Türkiye Cumhuriyetinin güzel bir şehrinde hizmet vermenin onurunu içinde hissetmeli ve bunu hissettirmelidir

-Karar alırken danışabilmeli, şehrin ileri gelen akademisyenlerine de fikirlerini sormalıdır

-Eğer çok güzel projeleri varsa bunların tamamlanabilmesi ve denetlemesi adına bir kez daha aday olmalı, bundan sonra bir daha başkanlık için aday olmamalıdır

-Koltuğunda oturan, İzmir’den uzak ve kopuk yaşayan değil, gerçek bir İzmirli gibi dolaşan, dinleyen, anlayan, uygulayan, doğa ve çevreye zarar vermeyen, kentli olmanın uygar olmayla eşdeğer olabileceğini göstermelidir

-Eşini dostunu yönetim kadrolarından uzak tutmasını bilmeli, böyle bir ayrıcalık yapmamalıdır

-Kötü örnek olmaktan kaçınmalı, gerçek bir doğasever ve çevreye duyarlı olan birisinin yapması gerekenleri uygulamalıdır

Ve son söz:

İzmir’in betonlaşmasına izin vermeyen, siyasi karar ve yaptırımlara karşı kendi özerk iradesinden ödün vermeyen, toplumla birlikte ve iç içe bir yönetimi benimseyen, makam arabası

kavramından uzak duran, tercihan bisiklet veya çevreye daha az zarar veren ulaşım araçlarını kullanan, toplu taşımadan yana tavrını zenginleştiren, personelinde eş dost ilişkisini değil, ehliyet ve liyakata dayalı bir sistemi benimseyen, makam koltuğunda oturup kalmayan, sürekli ve ilçelerini ziyaret ederek sorunları yerinde gören, toplumun isteklerini buna göre belirleyen, etik ilke ve değerlere önem veren, sürekli kenti yönetmeye talip olmayan ve bunu en fazla iki dönem için isteyen, yaya ve bisiklet yollarının artırılması için sözde kalmayan icraatlar gerçekleştiren, toplu ulaşımı teşvik etmek için aylık abone sistemine bağlı özel toplu taşıma servisleri oluşturan, kenti yeşil ile buluştururken maviden uzaklaşmaması için özen gösteren, örnek ve öncü olmayı benimseyen, ben yaptım böyle olacak mantığından uzak olan, İzmir kentininin teki ve ahlaki değerleri önemseyen bir kent olması için büyük çaba göstermeyi hedef belleyen bir başkan… Bu rüyanın gerçekleşmesi hepimizin elinde aslında. Sadece talep edelim, bu yeterlidir…

Sevgiyle, saygıyla, içtenlikle kalın…