Hayvanların insanlar tarafından bir tür ticaret aracı haline getirilmesi ve mal statüsünde değerlendirilmesi artarak olmasa da yine devam ediyor. Ancak sevindirici olan giderek bu konunun önemi kavranıyor ve vicdanın ucuz olmayacağı fark ediliyor. Bir parça et için ortaya çıkan tartışmalar, hayvanların beslenme aracı haline dönüştürülmesinin kapılarını aralıyor. Oysa ki, insan diye var olan dünyalının hayvan etine olan düşkünlüğüne artık bir son vermesi, bu çok pahalı, acı, ıstırap ve eziyet dolu işlemi terk etmesi gerekmektedir. Hindistan Çevre ve Orman Bakanlığı tarafından 2013 yılında deklare edilen insan olmayan kişi/non-human person kavramı aslında bir tür devrim niteliğinde karardır. Bu kararın yanında olanların artık hangi türden olursa olsun, sofra menülerine kadar giren hayvanların etine talip olmaması gerekiyor.

Tamamen zevk meselesi haline gelen protein ihtiyacını hayvandan karşılama yaklaşımı beraberinde kullanılan hormonlar, antibiyotikler ve doğallıktan uzaklaşmış besin maddesi ifadelerini de getiriyor.

Bugün için hayvansal kaynaklı protein talebini karşılama mekanizmasının pahalı, insani değerlerden uzak, gereksiz ve anlamsız eziyetlerle dolu bir yöntem olduğunu görüyoruz.  Tabaklardaki bir parça etin hikayesindeki etik ve ahlaki sıkıntıların kimse farkında değildir. Bugünün gelişmiş teknolojileri ışığında daha fazla et veren canlı üretme tekniklerini araştırmak yerine daha sağlıklı, daha insan organizmasına ve sindirim sistemine uygun besinlerin ortaya çıkarılması lazımdır.

Ucuzlaşan et konusunun ucuzlaşan vicdanlara sebep olacağını biliyor muyuz? Bu yanlış geleneksel beslenme yönteminin kapalı ortamlardaki ofislerde hapsolmuş yaşamları obezite ve diğer hastalıklara açık hale getireceğini, tedavi masraflarının artacağını düşünmüyoruz. Durduk yere vicdanımızı rahatsız ederken, bunları olağan şeyler gibi algılamaya çalışarak bilinç altımızı zorluyoruz. Çocuğunu kuzu gibi seven bir annenin yine çocuğuna kuzu eti yedirmesi, klasik ama bir o kadar tuhaf bir ikilemin parçasıdır. Doğa ve canlıları ile barışmanın zamanı gelmiştir. Artık öyle bir dönemdeyiz ki, akıl ve vicdanın reddettiği hiçbir şey normal sayılamaz. Hayvan türlerini kendi içinde sınıflandırarak insanın damak zevki oluşturacak canlıların üremesinden tutunda öldürülüp et haline dönüştürülmesine kadar geçen süreçleri planlayan bir zihniyetin kendi içinde tutarlılığı kalmamıştır. Burada her hangi bir beslenme türünün üstünlüğünden bahsetmiyoruz. Amaç bu değildir ve olmamalıdır. Amaç insanı insan yapacak temel ilke ve değerlerin neler olduğunu hatırlamaktır çünkü. Artık o kadar gelişmiş bir teknoloji ve bilgi birikimine sahibiz ki, beslenmek için ucuzlaştırılmaya çalışılan bir vicdan ile hareket etmeye devam etmek gerçekten de anlamsız kalıyor. Hep aynısını denemekten vazgeçmeli, farklısına yönelmenin gücüne inanmalıyız. Organik tarım üretimini teşvik etmek, insanın sağlıklı bir şekilde bitkisel besin kaynaklarına yönelmesini sağlamak güzel bir ödev olsa gerek.

Sevgi ve saygıyla kalın…