'Anıları Yıldızlara Bıraktım' isimli anı kitabımda 24.11.2002 tarihli günlüğe şunları yazmıştım.
 
''Bu gün öğretmenler günü. Cumhuriyetimizin çınarlarından olan ''97'' yaşındaki babamın öğretmenler gününü telefonla kutladım. Çok sevindi ve mutlu oldu.
 
Birçok öğrencisinin ve dostlarının bu günü kutladıklarını söylerken sesi coşkuluydu.
 
Bir dönemin özverili, yurtsever, dürüst ve kaliteli öğretmenlerini düşünerek bugünü kıyasladığımda o özel yılların özlemi bitmek bilmiyor.
 
Bir öğretmenler gününde şimdi aramızda olmayan sevgili annemi düşünüyorum. Cumhuriyetin ilanından hemen sonra Sivas Öğretmen Okulunu bitirip öğretmen olan, daha önce taşıdığı peçeden çıkan ve şapka giyen, modern Türk kadınını temsil eden annemi. Ve ona: 'Günaydın Atatürkçü öğretmenim, günün kutlu olsun!..'' diye seslenmek ve beni duyduğuna inanmak istiyorum.''
 
Mustafa Kemal Atatürk'ün irfan ordusunun neferiydiler annem, babam ve daha niceleri. Onlar vicdanı hür, fikri hür kuşakları yetiştirdiler bu ülkeye yılmadan.
 
Yoksul halkın kendilerine sağladığı olanaklarla öğretmen olmuşlardı. Toprağımıza, vatanımıza ve insanlarımıza borçlu olduklarını çok iyi biliyorlardı. Bu borçlarını fazlasıyla ödediler.
 
Cumhuriyete planlanan karşı devrimi birtakım siyasiler 1950 seçimlerinden hemen sonra başlattılar ve devam ettirerek bu günlere taşıdılar bilinçli olarak.
 
1961 Anayasasını ''Bize Bol Geliyor'' deyip rafa kaldıranlar da yine o siyasiler ve o kafalardı.
 
Emperyalist güçlerin önlerine koyduğu bir planı uygulayanların ülkenin bu durumda, bozulmada ve çözülmede hesap vermeleri gereken suçu, sorumluğu ve de çok büyük günahı var.
 
2003 yılı başındaki meclis başkanına bakıyorsun kılık-kıyafet yasası nedeniyle cübbe giyip başına sarık saramayacağını bildiğinden frank diktirmiş, giyiyor. Bu karşın Müslümanlıkta tanımlanmayan bir tarzda eşinin başını paket gibi sarmasına gelince, ona izin veriyor her nedense?
 
Bir Cumhuriyet öğretmeni olan annem, Malatya'nın yerli ve köklü ailelerinden geliyordu. Okuldaki modern giyimi yanı sıra ulusal bayramlarda kıyafetini tamamlayan bir de şapka takardı başına. Yazın tatil aylarında ise, özel bir yere gideceğinde ince keten bir pardesü giyer ve başını da üçgen şeklinde ipek bir eşarpla saçları açık kalacak şekilde çene altından bağlardı.
 
Şu soruya birilerinin çıkıp eğip bükmeden dosdoğru cevap vermesi gerekiyor.
 
'Yeri geldiğinde başını bu tarzda da örtebilen öğretmen annem ve tarlada güneşin altıda bin bir zorlukla çalışırken tülbentinden ya da yazmasından saçları rüzgarla savrulan milyonlarca kadınımız Müslüman değil miydi?''
 
Öğretmen demeye utanç duyduğum psikopat kişilikleri bir tarafa atıp özverili, aydın, içinde derin yurt sevgisi ve insanlığı barındıran tüm gerçek öğretmenlerimizin bu güzel gününü kutluyorum.