Kral AslanYürekli Richard’ın Haçlı Seferi vesilesiyle Kudüs’e gelip, Selahaddin Eyyubi’ye yenilerek gerisin geri dönmesi sayılmaz ise, İngiltere ile temaslarımız geç başlamıştır ama yakın tarihe de damgasını vurmuştur. İngiltere’nin, altı kez evlenmesini kabul etmeyen papa’ya kafa tutarak kendi mezhebini kurmasıyla meşhur kralı 8.Henry, Avrupa’da büyük hayranlık uyandıran Padişah Kanuni Sultan Süleyman zamanında Türk ülkesine bir heyet gönderdi. Bu heyet, Türk siyasi, mali ve adli sistemini, başka bir deyişle o zamanın süper gücünün sırlarını gözlemleyip rapor hazırlayarak krala takdim etti. Kral, bu istikamette reforma girişerek İngiltere’nin dünyanın en güçlü devletlerinden biri olmasının adımını attı.


1580 yılına gelindiğinde Kraliçe I.Elizabeth’in İstanbul’daki elçisi William Harborne, İngilizlerin de Türk sularında ticaret yapabilmesi için Padişahtan izin kopardı. 1587’de dünyanın ikinci güçlü devleti İspanya, İngiltere’yi işgal etmeye hazırlanıyordu. Harborne, İspanyol Armadası’na karşı Türk donanmasından yardım alabilmek için Sultan 3.Murad’a adeta yalvardı. Padişah, Kraliçeye gönderdiği mektupta:”Eskiden beri Osmanlı-Türk Padişahları ile dostluk edenler nasıl himaye edilmişlerse,  Kraliçesi’ne de o şekilde muamele edilecektir.”dedi. Osmanlı-Türk Donanması’nın Akdeniz’deki ilkbahar manevraları sayesinde İspanyol Armadası ikiye bölündü ve bu sayede İngilizler İspanyolları yenebildi. İspanya bir daha belini doğrultamadı. İngiltere, hatta Fransa ve Hollanda bugünkü varlıklarını buna borçludurlar. Nitekim birkaç sene evvel The Guardian gazetesi bundan “Türklere Niçin Teşekkür etmeliyiz?’’ başlıklı haberiyle bahsetmiştir. Sonraki elçi Edward Burton, Padişahın Macaristan Seferi’ne katıldı.1597’de vefat edip Heybeliada’ya gömüldü.


Bir yandan dünyayı keşfedip sömürgeler kuran Avrupa, yeni keşfedilen Amerika kıtasından gelen altın, gümüş ve hammadde ile zenginleşti. İngiltere sanayi devrimini yaparak ve Yüz Yıl Harpleri ile Napolyon Harpleri’nde Fransa’yı yenerek,1815’te dünyanın en güçlü devleti haline geldi. Ancak bu sıfatı 130 sene taşıyabildi. İngiltere, Müslümanların yaşadığı toprakları sömürgeleştirmeye başlayınca, Osmanlı –Türk devletinden çekinir oldu. Halife bir sözüyle buradakileri ayaklandırabilirdi. Bu sebeple 18.yüzyılın sonunda siyasetini Osmanlı hilafetini zayıflatmak üzerine kurdu. İlk olarak Arabistan’da Vahabi Hareketi’ni çıkararak Müslümanları bölüp mukaddes beldeleri tehlikeye soktu. Ardından Osmanlı-Türk Padişahlarının Kureyşi olmadığı, hilafette hakkı bulunmadığı propagandasını yapmaya başladı. Ardından yüzlerce tarikat kurdurup içlerine yüzlerce Sabetayist’i mürit, şeyh olarak yerleştirdi. Hatta 1748 yılında Hayatizade Emin Efendiyi şeyhülislamlık makamına taşıttı.


İngiltere, aslında Rusya’nın güçlenmesinden korktuğu için Osmanlı Devleti’nin yaşamasını arzu etmekteydi. Politikası “Ne ölsün, ne de onsun” şeklindedir.1798’de Fransa’nın Mısır’ı işgalini önledi. Fransa’nın tahrik edip ayaklandırdığı Mısır valisine karşı, Babıali’ye yardım etti. Zaman zaman iktidara Osmanlı dostu bir hükümet gelince, İngiliz-Osmanlı münasebetleri düzelirdi. Nitekim başbakan Benjamin Disraeli zamanında böyle olmuştur. Sultan Abdülmecit, dünyanın en güçlü ve entrikacı devleti ile iyi geçinmek taraftarıydı.1854 Kırım Harbi’nde Osmanlı Devleti’yle müttefik oldu. Bu uğurda elli bin İngiliz genci öldü. Bir kısmının mezarı Haydarpaşa’dadır. Bir yandan da bu zaferi Hindistan’ın tam işgali için fırsat bildi. Sadrazam Reşid Paşa,İngiliz  yanlısıydı. Politikası, hep Londra paralelinde olmuş, meşhur Baltalimanı Ticaret Anlaşması bu devirde imzalanarak İngiltere’ye büyük imtiyazlar tanınmıştır. 


“1838 Tarihinde bu anlaşma ile iç ve dış ticaret yabancı hakimiyetine girerek gerçek dışa bağımlılık başladı. İngiltere, Osmanlı Devleti üzerinde tam bir kontrol sağladı. Zamanın Avusturya başbakanı Mettermich, Balta Limanı Anlaşması üzerine ‘İşte Osmanlı şimdi bitti’ diyerek hayretini göstermiştir.1858’de İngiliz iktisat tarihçisi Edward Michelson ’Yabancı ülkelerde büyük ünü olan Türk sanayinin birçok kolu şimdi tamamen yok olmuştur. Bunlar arasında pamuk sanayi başta gelir ki, bunlar bütünüyle İngiliz sanayince sağlanmaktadır. Şam’ın çelik bıçakları, Kıbrıs’ın şekeri, İznik’in çinisi, Teselya’nın iplik boya sanayi hep yok olmuştur. Bütün bu sanayi kollarının Türk topraklarında izi bile kalmamıştır.’diyerek düşülen acıklı hali dile getirmiştir. Dünyaca meşhur kabiliyetli bir diplomat olan ve memlekete hayırlı bazı hizmetleri olan Reşid Paşa’nın makam hırsı sebebiyle ulusumuza karşı işlediği büyük günah budur.


Bu anlaşma ile iç ve dış ticaret yabancıların hakimiyetine geçerek dışa bağımlılık devri başlamıştır. Kırım Harbi sebebiyle 1854 yılında ilk defa dışarıdan borç alındı. Bunlar ödenemedi. Osmanlı Devleti 1875’te iflasını istedi. Tahta çıkan Abdülhamid, Duyun-ı Umumiyeyi kurdurup borçları indirmeye başladığında İttihatçılar ülkeyi tekrar borç batağına soktular. İşte Cumhuriyet Döneminde aptalca ödediğimiz Osmanlı borçları bunlardır.”


Sultan Aziz’in seyahatinde, yakışıklılığı ve nezaketi ile çok beğenilen Şehzade Murad Efendi’nin, Kraliçe Victoria’nın kızlarından biri ile evlendirilmesi gündeme geldi. Böylece tahta çıktığında, İstanbul, iyice İngiliz nüfuzuna girecekti. Padişah bu teklifi reddetti.


İngiltere son bir hamle yapıp sempatizanı Mithat Paşa vasıtasıyla Osmanlı siyasetine hakim olmak istedi. Sultan Hamid bu niyeti sezip hilafet siyasetine hız verince, Londra ile münasebetler soğudu. Ama padişah yine de İngiltere ile iyi geçinmeye önem verdi.  İngilizler, Jön Türk muhalefetini destekleyerek Sultan Hamid’in tahtan indirilmesini sağladılar; ancak iktidar Alman yanlılarının eline geçti. İngiltere bir karşı darbe olarak 31 Mart Vakası’nı tertipleyip iktidarı eline almak istediyse de muvaffak olamadı. Ama İttihatçılar’ın 1854’ten sonra devleti sürüklediği felaketler, İngiltere’ye yaradı. İngilizler 1919’da ikinci defa; ama bu sefer işgalci olarak İstanbul’daydı


İstikbale ait siyasetini rahatça yürütebilmek için Yunanlıları Anadolu’ya saldırttı. Böylece yeni bir düşman meydana getirerek, kendisine karşı düşmanlığı unutturacaktı. İstanbul-Ankara diğer bir deyişle Osmanlı –Türk mücadelesinde İngiltere her zamanki  ‘Bekle, gör!’ siyasetini tatbik etti. İlerlemesini engellemediği Ankara kazanırsa halifeden kurtulmuş olacaktı. Ankara kaybederse, İstanbul zaten elindeydi. Ankara kazanınca, yeni devlet ile iyi geçinmeye baktı. M. Kemal Atatürk ile Ankara sefiri Sir Percy iyi münasebetler kurdu. Kral 8.Edward, metresiyle Türkiye’ye gelerek  Atatürk’ü ziyaret etti. Türkiye’nin yeni başkanına, Krallar dışında kimseye verilmeyen Dizbağı Nişanı  verildi. Başvekil İnönü, halkın yanlış anlamasına sebebiyet vereceği endişesiyle buna karşı çıktı. İki büyüğün arası açıldı.


İngiltere, ikinci Cihan Savaşı’nın gerçek kaybedeni oldu. İktisadi bakımdan yıkıldı. Sömürgelerinin hepsini kaybetti; ama sağlam sistemi, güçlü istihbaratı ve Yahudi sermayesi sayesinde dünyada söz sahibi olmaya devam etti. Eski sömürgesi Amerika ile iyi geçinerek ve ona olan maddi borçlarının da üzerine yatarak varlığını ve itibarını sürdürdü.1945’ten itibaren İslam aleyhtarı siyasetinden de söylem bazında vazgeçmiş görüntüsü vermektedir. Türkiye ile ittifak kurmak istemektedir. Diplomaside hissiyata yer yoktur. Her şey menfaat ve maddiyat üzerine kuruludur. Menfaat değişince, siyaset de değişir. Dostluklar düşmanlıklara, düşmanlıklar dostluğa dönüşebilir. Irak’ın işgali bunun en güzel örneğidir.


İngiltere, senede iki kez Cumhurbaşkanı ağırlar. 2011’de ABD başkanı Obama ve Türkiye Cumhurbaşkanı Abdullah Gül, Kraliçe’nin misafiri oldular. Abdullah Gül’e, Sultan Aziz’in 1867 tarihinde Avrupa’da çok sükse yapan ve devletin itibarını artırmaya yarayan seyahatine benzer bir protokol tatbik edildi. Aynı salonda ağırlandı, aynı porselenlerle yemek verilip aynı marşlar çalındı. Çoğu kimseyi şaşırtan bu hususa, çeşitli manalar yükleyenler oldu.


2011 yılından sonra ülkemizde hangi açılımlar oldu, neler gerçekleşti ve neler gerçekleştirilmek isteniyor?  Bunların hepsinin anlaşılabilmesi için geçmişimizde yaşanan olayları çok iyi bilmemiz güçlü bir sentez ve yorum yapmamız gerek!


 Biz geçmişimizi bileceğiz, İngiltere’ ye de geçmişi anımsatacağız ki ülkemizden kirli ellerini çeksinler; cemaat ve tarikatlar üzerinden oynadıkları oyunlarına son versinler.

Benden söylemesi!

Işık ve sevgiyle kalın