İyi, doğru, etik yönetilmeyi hak eden bu güzel kentin yönetimine talip ne kadar da çok insan varmış! Öyle ki, bir türlü aday bulunamıyor.
 
Böyle bir anda bir umut doğuyor insanın içine, kimi zaman, bu kez olur, doğruyu gören çıkar, fark eder diye, ama politika ve siyasete olan güvenin azaldığı bir ortamda, bulanık görenlerin yanlış tercihleri ve alınan yanlış kararlar ve yıllara yayılmayı sürdürecek etik ve ahlâki yönetimlerin oluşması özlemi…
 
Bu kadar siyaset ve politikanın fazla olduğunun düşünüldüğü bir dönemde yine aynı unsurların etkin olması aklın alabileceği bir şey değil.
 
Her zaman vurguladığımız gibi, etik ve ahlâki unsurların etkisiz bırakıldığı bir yönetim modelinin toplumlara bir faydası yoktur. Üzerinde fikir öretilmemiş ve denenmesine rağmen dış etkiler yüzünden kısa sürmüş bu tip yönetim modellerinin artık dünyada daha ön planda rol alması gerekiyor.
 
Doğa ve canlıları koruyan, bunların arasında insana da yer veren, yeşil ve maviyi birleştiren, şehirlerin trafik yükünü azaltan düşüncelerin yaşama geçirilebilmesi için içten, duygulu, ilke ve değerleri önemseyen ve anlamlı olanı akıl ve vicdanda arayan yöneticilerin varlığına ihtiyaç vardır. Yönetici olmanın gerçekçi tespiti sadece belli bir siyasi görüşü temsil etmek ile özdeşleştirilmemelidir. Bu yanlış yüzyıllardır bilinmesine rağmen, terk edilmesinde halen sorunlar yaşanmaktadır. Bu dogmatik bakış açısının görüş alanını genişletmesi ve doğrunun fark edilmesi gerekmektedir. Güzel İzmir için bu şans bir kez daha kaçmaktadır.
 
Belki bir başka sefere diyoruz ama ne yazık ki hep zaman kayıplarından bahsetmek çok da mutluluk verici değil tabii ki.
 
Bir tanıdığımın söylediği, “belki de son anda anlaşılacaktır” umudunu içimizde yaşatmaya devam ediyoruz. Güzel İzmir gecikmesin, etik yönetimlerin önü açılsın diye.