Mevcut düzende hemen her gün çevremizdeki bir canlının zarar gördüğü, sahiplendiğimiz birçok değerin ayaklar altına alındığı, aşağılandığı, anılarımızı taşıyan bir mekanın yıkıldığı haberi ile güne başlıyoruz.
 
Toplumsal yaşamdaki her türlü şiddet olayına baktığımızda bunu yapanların pişman olmayan tavır ve
sözleriyle karşılaşıyoruz.
 
Bu kişiler değil pişman olmak, az bile yaptım havasında ifade verebiliyor. Tam bir utanmazlık.
 
Okuduğumuz ya da dinlediğimiz haberler sindirme, korkutma ve bezdirme amaçlı. Yüz yüze kaldığımız bu ilkel tutum ve davranışlar sorgulayan beyinleri zorluyor.
 
Toplumun bu tür bir ahlaksal açıdan bozulması karşısında güven duygumuzu bir yerlere koyamıyoruz. 
 
Kardeşliği, sevgiyi, dayanışma ve paylaşımı unuttuğumuz şu günlerde bir silkelenme yapamazsak tükenmişlik hızı artacaktır.
 
Sokağa insanlık yerine belli kimliklerin dilinin egemen olması eğer devam ederse bu tükenmişliğe son noktayı koymak demektir.
Ruh sağlığını korumak için sürekli konuşan siyasetçileri duymak, görmek istemeyen önemli bir kesim söz konusu şu sıralar toplumda.
 
Nezaketi, sevgiyi, terbiyeyi, hukuku, adaleti, eğitimi, bilim ve sanatı değiştirip onun yerine nezaketsizliği, eğitimsizliği, terbiyesizliği, hukuksuzluğu, adaletsizliği, eğitimsizliği, liyakatsizliği , kültürsüzlüğü, nefreti, öfkeyi, hakareti, kavgayı ve kadın düşmanlığını getirirseniz toplumun kurulu düzeni ve ayarları ile oynamış olursunuz. Yanı sıra kaba kuvvetin de egemen olduğu böyle toplum uygarlıktan da uzaklaştığı için çökmeye, yıkılmaya mahkum olabilir.
 
Tarihte devletlerin ve ülkelerin kaderinde böyle yoğun inişler ve kırılmalar olsa da sonunda uygarlık mutlaka kazanmıştır. Şimdi de kazanacaktır.