Bir ''14 Mart Tıp Bayramı'' daha kutlandı. Buna kutlama denirse!.. Akıllarda kalıcı, aydınlatıcı, umut dolu ve de şiddeti kınayıp, öneriler getiren konuşmalar yapıldığını hiç sanmıyorum. Şimdikiler, eski tıp bayramlarına kıyasla sevap savma gibi zoraki bir hatırlama bence.
Bu ülkede her iki doktordan biri şiddete uğruyor. 2018 yılında hastanelerde 10-12 bine yakın şiddet olayı yaşanmış. Savaşta bile dokunulmazlığı olduğu için düşmanın öldürmediği hekimi günümüz Türkiye'sinde öldürüyorlar.
Bir insanın eline doğduğu ve yazdığı raporla toprağına kavuştuğu doktora el kaldırmasını onu değersizleştirmeye çalışmasını Tanrı da affetmez, tarih de...
Ülkede şimdiye kadar olmayan, rastlanmayan cahil, kendini bilmez ve bilinçsiz tiplerden oluşan serseri mayın gibi bir kaba kuvvet toplumun olduğu kadar hekimlerin de kabusu haline geldi.
''14 Mart Tıp Bayramlarını'' öğrenciliğimizden 2000'li yılların başına kadar kendi anlamı içinde coşkuyla kutlardık. Değersizleştirme bu topluma monte edildikten sonra 14 Mart'lar da anlamını yitirdi çok şey gibi.
Hekime şiddet olaylarının artmasında yönlendirilmiş ve kişiliksizleştirilmiş medya ve basının da rolü var. Bazı yandaş ve güdülen televizyonlar hekime uygulanan şiddet olaylarını yorumsuz, sıradan bir haber olarak veriyor. Medya, medya, basın , basın olmadığı için doğruya, gerçeğe yönlendirme yapılamıyor.
Özel kadrolu radyo televizyon üst kuruluşunun hekime şiddet konusunda ne olduğu belli TV kanallarına gereken uyarıyı yapması ise, şu koşullarda hayal bile edilemez.
Afrika ülkeleri dışında demokrasinin olduğu herhangi bir ülkede devlet ve görevli hükümet hekime şiddete asla izin vermez.
Hasta- hekim ilişkilerinde sorun olmaması mümkün değil, oluyordu ve olacak. Ancak bu ilişkilerin darp ve öldürmeye kadar götürülmesinde, hekime saygısızlığı başlatmada hasta ve hasta yakınlarının da suçu büyük.
Davranış ve tutumu ile gerginliğe yol açan hekim yok mu denebilir? Elbette var ama, bunların sayısı son derece az.
Doktorların değersizleştirilmesi karşısında tabip odalarının ve sivil toplum örgütlerinin daha etkin programlarla gündeme gelmesi gerekiyor.
Bir kaç açık oturum, kınama ya da basın toplantısı ile şiddete eğilimli insanlar yola getirilemez. Bu insanların o denli gözü kara ki, cahil cesaretini sınırsız kullanarak davranışlarını günlük yaşama taşıyorlar.
Hekimlerin onurunu ve değerini korumada tabip odaları etkili olamıyorsa, kadına şiddet konusunda  ve hayvan hakları konusunda duyarlı olduklarını gösteren sivil toplum örgütleri ses getirecek bir çabanın içinde olmalıdır. 
Bu ülkede, bu topraklarda hekimler her zaman ülke sorunlarına duyarlı, aydınlanmadan, laiklikten, cumhuriyetten, özgürlük ve barıştan yana olmuştur. Bu özellikleri taşımayan bir hekim düşünülemez.
Yaşananlara ve değersizleştirme çabalarına karşın, 14 Martlar hekimler için önemli ve anlamlı bir gün olma özelliğini yitirmez, yitirmeyecektir.